09/06/2011 | Yazar: Ali Baydaş

Geçtiğimiz 6 Haziran pazartesi günü BirGün Gazetesi’nin twitter’dan verdiği, “sorumlu yazı işleri müdürümüz İbrahim Çeşmecioğlu'

Geçtiğimiz 6 Haziran pazartesi günü BirGün Gazetesi’nin twitter’dan verdiği, “sorumlu yazı işleri müdürümüz İbrahim Çeşmecioğlu'nun beyin ölümü gerçekleşti” haberi, iki saat sonra yalanlandı; Çeşmecioğlu yaşıyordu. Tabii, sevenleri bu hayırlı ‘habercilik’ hatasına sevinmiştir. Tanımasam da, kendisine sağlıklı, uzun bir ömür diliyorum. Haberi duyduğumda şöyle düşündüm: “herhalde doktorlar yanlışlıkla Çeşmecioğlu yerine, BirGün’ü muayene etmişlerdir zira BirGün’ün beyin ölümü gerçekleşeli çok oldu.”

Kürşad Kahramanoğlu BirGün’deki aynı tarihli yazısında, BirGün cemaatindeki marazi bakış açısını başarıyla ortaya sermiş: AKP, karşısında muhalefet olmasın istiyormuş. Göstermelik muhalefet işlevini de ‘yetmez ama evet’çiler üstlenmiş. ‘Yetmez ama evetçilerin’ oylarını deklare ettiklerini görmemiş; “demek ki AKP’yi desteklemeye devam edecekler”miş...

Ne diyeyim Kürşad? Görmediysen, yanlış yerlere bakmışsın demek ki… Emek, Özgürlük ve Demokrasi Bloğu’na baksaydın, görürdün. CHP’nin oyları bölünmesin diye seçime girememe dolapları çevirmekten ya da nasyonal solcuların ağzına bakmaktan, memleketin gerçek muhalefetinin ne yaptığından bihaber kalmış olabilirsiniz.

“Dinciden demokrat, insan hakları savunucusu çıkmaz”, “kesin bir AKP zaferi olursa, ‘yetmez ama evetçiler’ telef olacaklar” gibi deli zırvalarına cevap bile vermeye gerek duymuyorum. Keşke yazını şu cümleyle sınırlı tutsaydın: “Solun tarihsel olarak olmazsa olmazlarından enternasyonalizm bizde hep zayıftı, ama şu anda Türk solunun sıkıştığı köşede artık neredeyse tamamen unutuldu.” Farkında olmadan, sizin cemaate teşhisi koymuşsun zaten.

Yıl 1991’di sanırım ve ABD 1. Körfez Savaşını başlatmış, Irak’ı işgale koyulmuştu. Ben o sırada Amsterdam’daydım. Savaş karşıtları olarak bir protesto yürüyüşü yaptık. Yolda bizi gören bazı geri zekâlı Amerikalı turistler, dehşete kapılmış bir halde “bunlar Saddam’ı destekliyor” diyordu birbirlerine. Savaş’a karşı çıkmak için Saddam’dan yana olmamız gerekmediği gibi, darbe anayasasının değişmesine evet demek için de AKP’yi desteklemek gerekmiyor. Referandumda AKP’ye değil, 12 Eylül anayasasında yapılan değişikliklere evet dedik. Ertesi gün de gidip, 12. Eylülcüler hakkında suç duyurusunda bulunduk. Bugün Evren ve Şahinkaya gibi, gençliğimi karartan, kendini Allah sanan, eli kanlı darbeciler paşa paşa ifade veriyorlar ve bunda payımın olmasından gurur duyuyorum. Yargı’nın yapısının değişmesi, AKP’nin önünü mü açtı? Siz değil miydiniz “yesinler birbirini” diyen? Düzene karşı mücadele edeceksen, toplumsal muhalefeti örgütlersin; olmadı, (mesela) dağa çıkarsın ama faşist darbecilerin yargısından medet ummazsın. 12 Eylül’ü yaşayan aklı başında kimseye de, “AKP daha faşist” zırvasını yutturamazsın!
 
Burnunuzu Donumuzdan Çıkarın Artık!

Referandumda ‘yetmez ama evet’ diyenleri takıntı haline getirenler -Allah şifa versin!- yüzünden, asıl yazmak istediğim konuya ancak geldim: Başbakanın “kız mı, kadın mı” söylemi, aşağılık bir kara propaganda taktiği olmanın ötesinde, bu ülkede bireyin cinselliğinin bile, mahremiyet korumasında olmadığını gösteren işaretlerin tepe noktasıydı. Bir ilköğretim okulunda hademe yardımıyla bir kız öğrenciye bekâret kontrolü yaptıran müdür vakasının, münferitlik sınırlarını zorlamasına rağmen, böyle bir lafı edenin, ülkenin başındaki kişi olması, vahameti zirveye taşıyor. Sana ne, kız mı kadın mı? Kadın görünce, aklına vajinası mı geliyor?

Sonra, öldürülen PKK’lilerin donunu açtırıp, sünnetli, sünnetsiz envanterini tutan Cemil Bey var. Askeri okula başlayan gencecik çocukları anal muayeneden geçiren homofobik ordumuz var. Daha da olmadı, bir ücra köşede, bir düşkün çocuk buldu mu, topluca üzerinden geçen yörenin devlet erkânı var. Tüm bunları yapan ama arsızca, herkesin uçkurunun muhtarı kesilen siz ahlaklıyken, biz, kendi kimliğiyle var olma hakkını talep edenler ahlaksızız; öyle mi?
Son olarak, Bülent Bey (Arınç’ı kastediyorum abla, kızma hemen) Kaos GL adını duymuş ama uzaylılardan bahseder gibi telaffuz ediyor. “Pornoma Karışma!” dövizi taşıyormuş bu uzaylılar. Bak sen şu ‘ahlaksızlara’…
Hakikaten merak ediyorum, bu aile, ahlak masallarıyla milleti daha ne kadar kandırabileceğinizi sanıyorsunuz? Neoliberal saldırınıza muhafazakârlığı kılıf olarak kullanacaksınız diye, daha ne kadar toplumun içindeki en ilkel damarları kaşıyacaksınız? ‘Civanım delikanlı’nıza selam söyleyin, hep beraber burunlarınızı donumuzdan çıkarsanız gerçekten hayırlı olur. Tahrir Günü’ne o durumda yakalanmak istemezsiniz…
 
 

Etiketler: yaşam, siyaset
2024