03/05/2010 | Yazar: Ömer Akpınar

16 Nisan 2010 Cuma akşamı Radyo Bilkent’in düzenlediği açık hava partisinde saldırıya uğrayan 2 eşcinsel öğrencinin ardından Bilkent Üniversitesi harıl harıl eşcinsell

16 Nisan 2010 Cuma akşamı Radyo Bilkent’in düzenlediği açık hava partisinde saldırıya uğrayan 2 eşcinsel öğrencinin ardından Bilkent Üniversitesi harıl harıl eşcinsellik hakkında konuşuyor. O günden bugüne yaşanan gelişmeleri size kısaca aktarmak istiyorum:
 
Saldırıya uğrayanlardan biri bendim ve olay hakkında konuşmak için okulumuzdan pek çok akademisyenle görüştüm. Hepsi bize inanılmaz yardımcı oldu, bundan sonra yapılacak işler konusunda da bize destek olabileceklerini söylediler.
 
Okul gazetemiz Bilkent News, olayla ilgili yazımızı yayınlamayı kabul etti ve yanımızda olduğunu gösterdi (http://www.bilkent.edu.tr/~Bilnews/current/letters.html). Ayrıca aynı sayıda bir arkadaşımızın homofobiyle ilgili yazısı da yayınlandı (http://www.bilkent.edu.tr/~Bilnews/current/stu_col4.html).
 
Hürriyet gazetesinden Hasan Tüfekçi ile yaptığım röportaj ulusal çapta sürmanşette yayınlandı (http://www.hurriyet.com.tr/gundem/14515930.asp). Ayrıca Etkin Haber Ajansı ve Cumhuriyet gazetesiyle homofobiden şiddete ve Aliye Kavaf’a uzanan ayrıntılı röportajlar yaptık. Birgün gazetesinden Kürşad Kahramanoğlu’nun olayla ve nefret suçlarıyla ilgili yazısı yayınlandı (http://www.birgun.net/writer_index.php?category_code=1186995487&news_code=1272410631&day=28&month=04&year=2010). Hürriyet gazetesi Kelebek eki yazarlarından Onur Baştürk de konuyla ilgili bir yazı yazmak için benden ayrıntılı bilgi istedi.
 
Okulumuzdaki öğrenci toplulukları da olay karşısında kayıtsız kalmadı, ortak işler yapma konusunda bize yardımcı olacaklarını belirttiler. 2 hafta içerisinde, eşcinsellik üzerine bir açık oturum düzenlemek istiyoruz.
 
Gelelim bahar şenliği etkinliklerine:
İlk olarak Doğa Sporları Topluluğu’nun önerisiyle bir bayrak hazırladık (http://www.facebook.com/photo.php?pid=5383729&op=1&o=global&view=global&subj=120063618007114&id=561889051). Güzel Sanatları Fakültesi’nin tepesinden ipli iniş yaptıkları sırada bizim bayrağımızı da taşıdılar (http://www.facebook.com/photo.php?pid=5398019&op=1&o=global&view=global&subj=120063618007114&id=561889051). Şenlik alanındaki konserler esnasında bu bayrağı sırtımda taşıdım ve insanlar çok büyük destek verdi.
 
İkinci olarak, Kültür ve İletişim Topluluğu’nun düzenlediği Yaşayan Kütüphane etkinliği kapsamında pek çok eşcinsel arkadaş “kitap” olduk. Çeşitli azınlık gruplarından (Ermeni, gey, Kürt, seks işçisi, ateist, şizofren…) “kitaplarla” katılımcıların sohbet edebildiği, katılımcıların kafalarını kurcalayan konuları konuşabildikleri bir etkinlikti bu. Özellikle eşcinsel kitaplarına inanılmaz bir ilgi vardı (diğer kitaplardan genelde bir tek bulunurken, eşcinsel kitaplar olarak 4-5 kişiydik ve hiç boş durmadık). Kendi deneyimlerimle diyebilirim ki insanlar büyük bir iyi niyetle ve merakla gelmişlerdi. Büyük bir kısmı eşcinsellik hakkında yeterli bilgiye sahip değildi; fakat anlamak için büyük bir gayret gösteriyordu. Bazı katılımcılar ise soru sormak için değil, bize destek olmak ve ayrımcılığa karşı öfkesini bizimle paylaşmak için gelmişti. Özetle, gerçekten çok güzel bir etkinlik oldu ve herkes çok memnun kaldı. Ayrıca Yaşayan Kütüphane esnasında görüşemediğim; fakat bana kartını bırakan Amerikalı bir hocayla irtibata geçtim. Anlattıklarına göre Bilkent Üniversitesi’ne 2002 yılında ilk geldiğinde üniversitenin ayrımcılığa karşı koruma politikasında cinsel yönelim ayrımcılığının da yer almasını önermiş; fakat bu öneri kabul edilmemiş. Cinsel yönelimle ilgili bu konuyu açıkça tartışmak için bir profesör de Bilkent News’a daha yeni bir mektup göndermiş. Önümüzdeki günlerde ikisiyle de kişisel olarak görüşeceğim.
 
Tüm bu haber kısmının ötesinde kampüste konuyla ilgili durumlar nasıl biraz da ondan bahsedeyim. İnsanlardan inanılmaz destek alıyoruz. Hiç tanımadığımız insanlar yanımıza gelip geçmiş olsun diyor, sizi destekliyoruz, herhangi bir yardıma ihtiyacınız olursa buradayız diyor. Ders konusu bağlantılı olan pek çok akademisyen bu olaydan da bahsediyor ve öğrencilerin bu konuda hakkında tartışmasını sağlıyor. Daha önceden uluorta kullanılmaktan çekinilen “eşcinsel, gey, lezbiyen” gibi kelimeler, şimdi her yerde. Pek çok insanın bana anlattıklarından da homofobik tutumlara, cinsel yönelimi ne olursa olsun, insanların karşı durduğunu ve konuşulması gereken yerde susmadıklarını öğreniyorum.
 
Bu kadar zaman içerisinde ilginç anılarımız da oldu. Mesela bizi en çok şaşırtan ülkücü bir öğrencinin, facebook grupumuzda saldırganlardan bahsederken zaman zaman yorumlarda kullanılan “faşist” lafına gücendiği, kendi teşkilatındaki ülkücülerin bizi koruduğu ve desteklediği, o ve arkadaşları çevredeyken bize zarar gelmeyeceğini belirtmesi oldu. Bir başka anım da Yaşayan Kütüphane sırasında benimle sohbet eden iki erkek öğrencinin nasıl erkeklerden hoşlandığımı sormaları ve ardından heteroseksüel olmalarına rağmen kendilerini beğenip beğenmediğimi sormaları oldu. Bu benim için oldukça eğlenceliydi; çünkü gayet rahat bir şekilde bunları konuşabilmemiz çok güzel. Buna benzer bir diğer anı da yine Yaşayan Kütüphane’de kalabalık bir grupla sohbet ederken yaşadığımız şakalaşmalar. Hiçbir kızla ilişkiye girmediğim için eşcinsel olduğumu sanma ihtimalim üzerine sordukları soruya karşılık benim de karşımdakine hiç olmazsa bir kere eşcinsel ilişkiye girmeyi denemesini önermemle uzun bir süre güldük hep beraber.
 
Önümüzdeki hafta dekanlığa LGBTQ bireylerin hakları için ve ayrımcılığa karşı bir proje olan “Renkli Düşün!” projemizin sunumunu yapacağım. Eğer onaylanırsa bir üniversitede daha resmi bir örgütlenmemiz olacak.
 
Gelişmelere aktarmaya devam edeceğim. Sevgiyle kalın.
  
İlgili haber: http://www.kaosgl.com/icerik/bilkent_universitesinde_homofobik_saldiri

Etiketler: insan hakları, eğitim
İstihdam