13/10/2022 | Yazar: Eylem Çağdaş
Faşizmin normları o denli dar ki ne kadar taviz verirsen ver kendini kurtaramıyorsun. Ne yaparsan yap dedektör hata veriyor.
Çizim: Semih Özkarakaş
Orta sonda müdür muavininin saçlarımı kestirmek üzere beni zorla berbere gönderdiğini hatırlıyorum. Yaz tatiline on beş gün kalmıştı, eğer öyle böyle atlatabilseydim sömestreyi toplanacak, kahkül bırakacak kıvama gelecekti. Yüzüme düşürdüğüm kahküller, kendimce savurduğum saçlarım uç vermiş kimliğimin nişanesi gibiydi bir yerde. Berberde kısacık kestirirken saçlarımı, gözlerimden istemsiz yaşların boşaldığını hatırlıyorum.Ergenlik sonrası dönemde dahi saçım, başım, kılığım, kıyafetim hep soru konusu oldu. Kurumsal dünyanın baronları/baroniçeleri muhtelif yer ve zamanlarda kulağımı çekmeyi ihmal etmediler. “Biz bilmiyor muyuz rock yıldızı gibi gezmeyi! Ne yani biz enayi miyiz? Biz nasıl girdiysek sen de gireceksin bu kurumsal kalıplara!” der gibilerdi. Bir renkli fular, el örgüsü bir şal, göz altı kapatıcısı ya da yüze düşen bir perçem dahi müdahale, hiç olmadı alay konusu yapılıyordu. Bazen kimliğiniz sezildiğinden çaktırmadan mimleniyor, mobbinge (bezdiri) maruz bırakılıyordunuz.
Velhasıl kelam siz gizlenseniz de, gizlenmeye çalışsanız da, gizlendiğinizi zannetseniz de kimliğiniz, duruşunuz, naturanız parmak uçlarınızdan sızıntı veriyor. Onu geçtim faşizmin normları o denli dar ki ne kadar taviz verirsen ver kendini kurtaramıyorsun. Ne yaparsan yap dedektör hata veriyor. “Madem her koşulda infaz edileceğim ben de kendimi, hayatımı bir eyleme dönüştürür, en azından ayakta ölürüm” diyor insan bir noktada. Cümledeki eylemin bendeniz olduğunu anlamışsınızdır. Demokratik özerkliğimi ilan edişim böylesi bir halet-i ruhiye içinde oldu!
Üstelik ölmeye de bilirsin, çıkışı bulmak, kendin olmak, özgürlüğünü yeşertmek gibi bir ihtimal da var işin ucunda. Ortadoğu yalıyarlarda, uçurumlarda açmış yaban gülleriyle, kardelenlerle dolu.... Sonuçta Rock and Roll da, kesileceğini anladığı için ipini koparıp semt pazarını birbirine katan o ineğin asi tavrı değil midir bir yerde? (eh metafor fena olmadı ha?)
Nevşin Mengü, Armağan Çağlayan’ın röportajına çıktı birkaç sene önce. Programın bir yerinde “İran’da muhabirlik yaparken sürekli başınızı örtmek zor olmadı mı?” diye sordu Mengü’ye. Onun vermiş olduğu cevap çok aklımda kaldı: "Çarşafı bazı yerlerde giyiyordum. Uzun bir manto giyiyordum. Kafamda başörtü vardı. Ben zorla örtündüm. Bir zaman sonra kendimi cinsiyetsiz hissetmeye başladım. Cinsiyetsiz ve kimliksiz hissettim. Saç kadın için ve benim için önemli bir şeymiş, bunu anladım" Kadın zorla örtünmekten bahsetmesine karşın, bazı aşırı sağcı gazeteler yine “Mengü İslam’a hakaret etti” manşetleriyle verdiler bu olayı tabi.
Saç hakikaten de insanın kimliğinin nişanesi. Kıyafet, saç, makyaj, kuafür, styling hatta kostümler de....Özellikle kadınlar ve lubunyalar için bu böyle olmalı. Asla “adam” olmayacağımızı, olmak istemediğimizi bu araçlarla anlatıyoruz. Şüphesiz kimlik bunlardan ibaret değil, asla olmamalı. Ama bunların en dışsal, en kamusal anlatım mediumları oldukları kuşku götürmez. Ah şu etiketler! Ne onlarla, ne onlarsız olmuyor maalesef modern hayatta. Yirmi milyonluk bir şehirde sizi hiç tanımayan insanlar için kimi vurgulara ihtiyaç duyulduğu açık. Özellikle benlik krizinin en şedit haliyle yaşandığı 20’li yaşlarda kimlik ve tarz, ekmek gibi su gibi bir ihtiyaç. Uğruna ferrarisini satanlar, kariyerini yakanlar var! Hatta erkekler için de bu böyle olmalı... Askerliğin ilk günü ya da cezaevinde saçınızın, sakalınızın tıraş edilmesi boşuna değil. Kişiliğinizin son dışsal ifadesi de silindiğinde silik, kişiliksiz, itaate hazır bir robot-insan kalıyor geriye çünkü. Transların tutuklandıklarında saçlarının kesilmesi, traş olmalarına izin verilmemesi bu çerçevede anlam kazanıyor. Kimlik ifadenizi bozmak, sizi kimliksizleştirmek, sizi “alien”laştırıp ele güne rezil etmek amaç....
Görüldüğü gibi başörtüsü ve saç üzerinden beden politikaları, moda, kültürel kodlar gibi pek çok konuyu tartışabiliyoruz. Konunun çok yönlü açılımları var. Başörtüsü, kıl, tüy ve saçlar en çok kadınları (ya da sahiplerini) ilgilendirmesine karşın bin yıllardır erkekler tarafından tartışılıyor ve kodlanıyor. Kapalılık/açıklık skalasına hapsedilmiş bu tartışma elbetteki yasaklar ekseninde yürüyor. Konu tartışılacaksa bile sadece muhatapları, özneleri tarafından konuşulmalı. 2022 yılında bu satırları yazmaktan utanç duyuyorum ama maalesef bu vurguları hala yapmak zorundayız. Çünkü İran ve Türkiye gibi baskılanmış sömürge ülkelerinde devri çoktan geçmiş arkaik tartışmalar/gündemler tekrar tekrar hortlatılıyor. En bildik tanımların, en klasik ilkelerin tekrar tekrar üzerinden geçmek zorunda kalıyoruz, tüketiliyoruz. Ve nihayetinde söz bile çürüyor.
Ancak İran’da tanık olduğumuz, asla dindirilemeyen öfke, bitmeyen kriz ve isyan bunun artık sürdürülemez olduğunu kanıtlıyor. Z kuşağı, kadınlar ve LGBTİ+ lar bir gün oyacak sizi haberiniz olsun!
*KaosGL.org Gökkuşağı Forumu’nda yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur. Yazının KaosGL.org’ta yayınlanmış olması köşe yazılarındaki görüşlerin KaosGL.org’un görüşlerini yansıttığı anlamına gelmemektedir.
Etiketler: yaşam, dünyadan