23/10/2023 | Yazar: m güneş

mail üyelere ilk ulaştığında -daha sızdırılmadan önce- yüzlerde bir gülümseme yaratmış, bu şairane yaratıcılık tebrik edilmişti. bir ay sonra zuhur eden infial her şeyi tepetaklak etti. “şairane bir yaratıcılık sergileyen öğrenci” de “aptal”a terfi etti.

bir aşağılama olarak lubunca Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

2019-2020 akademik yılının başıydı, daha da spesifik olacaksak Eylül ayıydı. her senenin başında Boğaziçi Üniversitesinde gerçekleşen oryantasyon günlerinin üzerinden varsa yoksa 1 hafta geçmişti. yeni üyelerine Boğaziçi Üniversitesi LGBTİ+ Çalışmaları Kulübünün (BÜLGBTİ+) e-posta adresinden atılmış, başlığı “Hoşgeldin Lubunya!” olan bir mail ulaştı. içinde kimi kelimeleri lubunca kelimelerle değiştirilmiş bir İstiklâl Marşı uyarlaması mevcuttu.

aradan tam bir ay geçmişti ki Ekim ayının 17’sinde bu mailin screenshot’ı (ss) önce Twitter’a düştü, ardından da çeşitli yandaş medya organlarınca yayınladı. tesadüf müdür? bilemem! lakin, tam o dönemde “Barış Pınarı Harekatı” adıyla sınır ötesi bir operasyon gerçekleştiriyordu Türk Silahlı Kuvvetleri ve bu operasyon hem ülke içinden hem ülke dışından tepki topluyordu.

sızdırılan ss üzerine kıyamet koptu. LGBTİ+ karşıtı bir kampanya örüldü. millîyetçisi, muhafazakârı, Atatürkçüsü, sosyal demokratı bir oldu, bu nefret kampanyasına katıldı. millî duygular/hassasiyetler kabartıldı, sınır ötesi operasyona olan tüm tepkileri gölgede bırakacak bir gündem yaratıldı. kutuplaşmış, ikiye bölünmüş Türkiye bir avuç lubunya karşısında kenetlendi. sosyal medyada üretilen nefret söylemlerinin, kulübün mail kutusuna düşen ölüm tehditlerinin, televizyonda millî hassasiyetlerden dem vuran sözde gazetecilerin pekiştirdiği gündem bir günde çığ oldu, büyüdü.

sızmanın hemen ertesi günü kulüp üyeleri idare ile görüşmeye çağrıldı. “ya kulübe ya mail’i yazana” açılacak bir disiplin soruşturması ve “maksadını aşan mail” nedeniyle kulübün yayınlayacağı özür mesajı ile gündemi soğutmak hususunda uzlaşıldı. öğrenciye disiplin soruşturması başlatıldı, Rektörlük yaptığı  bir paylaşımla soruşturmayı duyurdu, kulüp özür mesajı yayınladı. yine de gündem soğumadı. üyeler haftalarca can güvenliklerinden duyduğu endişe yüzünden okula gelemedi. 

fırsat bu fırsat, “ilk defa üstünlüğü elimize aldık” diyen LGBTİ+ düşmanları “dursun bu hayasızca akın” şiarıyla Kuzey Kampüse eylem çağrısı yaptı. Basın açıklaması yapıldı, ezbere bilinmeyen ve kağıttan bakarak ama yine de yanlışlarla okunan İstiklâl Marşı’nın ardından kitle yürüyüşe geçti. yürüyüşün final noktası Rektörlük binasıydı. kitle BÜLGBTİ+nın kapatılması için toplu dilekçe verip eylemlerini sonlandırdı. 

konu millî hassasiyetler gibi ince bir konu olduğundan olsa gerek dayanışma gösterenlerin sayısı bir elin parmağını geçmedi. kulüp bile kendi içinde ikiye bölünmüştü. birileri radikallikle, işbilmezlikle suçlanıyordu.

aynı sene adlî soruşturma da başlatıldı. siber suçlar bir internet taraması gerçekleştirdi ve kulüple ilişkili olduğunu tespit ettiği 10 kişiyi ifadeye çağrıldı. maili yazan üye de ifadeye çağrılmıştı. üniversite idaresinin “bize yazı gelecektir, gelince adını vermek zorunda kalırız.” demesine ek olarak ifadeye çağrılanlar arasındaki birkaç kişi de isim vermek konusunda niyetliydi. “hangi konjonktürde yaşadığını bilmezmiş gibi yaptığı aptallık ile kişilerin hayatını kararttığı” söylenen mevzubahis mail’in yazarı da “hiç yalan beyan vermeyeyim o zaman” diyip ifadesinde mail’i yazdığını itiraf etti.

aradan iki yıl geçmişti ki -yine, tesadüf müdür? bilinmez!- Boğaziçi Direnişi sürerken ilk duruşma için tarih kesildi. 2021'de başlayan dava 2 yıl, 6 duruşma sürdü.

ilk duruşma gelip çattığında iki sayfa savunma metni hazırlayıp giden mail yazarı, ifadesi alınmak üzere kürsüye geçip savunmasına başladığında neredeyse hemen sözü kesildi. okuyacağına o kağıdı, kısaca aklından süreci özetlemesi istendi. daha ilk duruşmada başlayan hakimin keyfi uygulamaları tüm yargı süreci boyunca devam etti. hiçbir duruşmada hazırladığı savunmasını yapmasına müsaade edilmedi öğrencinin. hakim üstüne bir de konunun LGBTİ+larla ilgili olmadığını, dolayısıyla savunma tarafının olayı LGBTİ+ların yaşadığı hak ihlallarine çekmesine itiraz etti. yargılamanın temel gündemi lubunca iken yargılananların LGBTİ+lar olmadığı gibi bir saçma iddianın kırılması için tonla dil döküldü.

son duruşma gelip çattığında ise hakim, önceki keyfi uygulamalarını sürdürürken izleyici hususunda pürüz çıkardı. yetmedi, sivil polislerin duruşmayı kamu adına izlemek istediklerini iddia ederek polislerin salondan çıkarılması talebini görmezden geldi. savcı mütaalasında mail'i yazan öğrenci hakkında hüküm istedi. hakim kararını açıklamak üzere herkesi ayağa kalkmaya davet etti.

kararı açıklamaya hakim savunmanın neredeyse hiçbir argümanını dinlememişçesine (şöyle yazıyor gerekçeli karada: “bu şekilde İstiklal Marşı'nın mısralarının "LGBTİ+" olarak anılan, lezbiyen, gey, biseksüel ve transgender ve interseksüel topluluğu ve kişileri temsilen kullanılan ibare ve kelimeler ile değiştirildiği, marşın Türk milleti için kutsal olan anlam bütünlüğünün ve kanunlarla korunan manevi varlığının alenen aşağılandığı,”) İstiklal Marşı'nın sözlerinin değiştirmenin nahoş ve saygısızca olduğunu, belli sayıda kimseye mail'in atılmış olmasının aleniyet anlamında hiçbir şey ifade etmediğini söyleyerek başladı. gerekçeli kararda alenen yalan da söylendi: “e-postanın Boğaziçi üniversitesi öğrencileri olan ve olmayan gayrımuayyen bir çok kişiye gönderildiği,” halbuki mail sadece yeni kulüp üyelerine, yani sadece Boğaziçi öğrencilerine atılmıştı.  tüm bunlara rağmen -ilginç bir şekilde- mail'i yazan öğrenci hakkında beraat kararı verdi. hakim, gerekçe olarak öğrencinin uyarlamayı yazarken aşağılama kastı olmadığına ikna olduğunu, ek olarak, kulübün paylaştığı özür metninin de buna bir işaret olduğunu söyledi.

süreç kısaca böyle özetlenebilir. tabii tüm bu hikâyenin sadece olayları art arda dizerek anlatılamayacak bir de duygusal boyutu var. 2019 yılından bu yana dört sene geçti. bu dört seneye sığdırılan hayal kırıklıkları ve korkular var.

mail üyelere ilk ulaştığında -daha sızdırılmadan önce- yüzlerde bir gülümseme yaratmış, bu şairane yaratıcılık tebrik edilmişti. bir ay sonra zuhur eden infial her şeyi tepetaklak etti. “şairane bir yaratıcılık sergileyen öğrenci” de “aptal”a terfi etti. çok net hatırlıyorum: o dönem kulübümüz ikiye bölünmüştü. mail’in sızmasıyla başlayan gündem bir LGBTİ+ öğrencinin fotoğraflarıyla yalan iddialarla hedef gösterildiği bir hale evrilmişti. LGBTİ+lar müthiş bir organize nefret saldırısı ile boğuşuyordu. kulüp içinde bir ekip vardı ki sessiz kalmayı, bir ekip vardı ki tepki göstermeyi, dayanışma örgütlemeyi savunuyordu. ikinci ekip radikallikle suçlandı. o sırada idare tarafından “ya sen ya kulüp” diye tehdit edilen öğrenci kendini feda etmek zorunda kaldı. ifadeye çağırılan arkadaşları için avukat da buldu ama bu arkadaşlar ifadede adını itiraf edecekleri için en baştan kendi söylemek zorunda kaldı. davadan eninde sonunda beraat çıktı ama o zaten bu 4 yıl içinde sanki kendi sicilini karartma ihtimaline üzülmüyormuş gibi bir de başkalarının başına bela olmanın pişmanlığına çoktan mahkum edilmişti arkadaşları tarafından. kimi öneriler hakimin açıklamasında göründüğü üzere beraatine önkoşul olmuş olsa da hala birilerini affetmiş değil. gösterilmeyen dayanışma bir yana maruz kalınan mağdur suçlayıcılık, kızgınlıkların bir kenara bırakılması hususunda büyük bir engel. yine de, devasa kinlere de lüzum yok. kriz anlarında yaşanan nahoş tartışmalar bugün biz LGBTİ+lar böylesi bir saldırı altındayken yan yana gelmemiz, dayanışmamız, kol kola girmemiz konusunda bir engel oluşturmamalı.

TIKLAYIN - Boğaziçi Lubunca davasında beraat kararı

*KaosGL.org Gökkuşağı Forumu’nda yayınlanan yazı ve çizimlerden yazarları ve çizerleri sorumludur. Yazının ya da çizginin KaosGL.org’ta yayınlanmış olması köşe yazılarındaki veya çizimlerdeki görüşlerin KaosGL.org’un görüşlerini yansıttığı anlamına gelmemektedir.


Etiketler: insan hakları, eğitim, medya okulu, dava
İstihdam