10/08/2012 | Yazar: Sarphan Uzunoğlu

Akşam Gazetesinin alışılmışın aksine muhabirleri değil köşe yazarlarını işten çıkarması olay oldu. Bunun muhabir ve editörlerin kovulmasına nazaran olumlu bir şey olduğunu anlatmakta fayda var.

Akşam Gazetesinin alışılmışın aksine muhabirleri değil köşe yazarlarını işten çıkarması olay oldu. Bunun muhabir ve editörlerin kovulmasına nazaran olumlu bir şey olduğunu anlatmakta fayda var.
 
İşin tarihsel boyutuna dönelim. 19. asrın başında işçi basını çok güçlüydü. Komünizm düşüncesinin böylesine güçlenmesi ve sendikal örgütlenmelerin o ve sonraki yüzyılın başına damga vurmalarının ardında işçi basını ve iletişimsel bir örgütleme gücünün yattığı kesindi. Marx dahil tüm “bilginler” öncülük işlevlerini gazeteleriyle görüyorlar; yayıncılık aracılığıyla komünizm düşüncesi kendine yeni mecralar ve takipçiler buluyor, söylem eyleme rahatlıkla taşınıyordu. Ne oldu ki devreye “reklamcılık” girdi. İşçi sıfını doğal olarak güçsüzleştiren markalar, gazeteleri kendilerine borçlu hale getirdiler ve gazeteciliği tam bir burjuva mecrası haline hızla çevirdiler.
 
Reklamdan evvel gazetenin fiyatı basım bedelini karşılamak zorundayken reklamların “penetrasyonunun” ardından sermaye medyası daha ucuza daha fazla sayıda gazeteyi satabilme imkanına kavuştu.* Bugünkü medyayı sadece gazeteler üstünden değerlendirmek yanlış olur; ancak IMC TV, HAYAT TV gibi deneyimler yaşadığımız, STERK TV gibi uluslararası deneyimlere de gebe olan günümüzde reklam almadan daha doğrusu “büyük sermayeden” reklam almadan ayakta kalmak neredeyse imkansız gibi görünüyor.
 
Büyük sermayeden medya gruplarında “maaş alan” kişiler arasında köşe yazarları, teknik çalışanlar, temizlik çalışanları, güvenlkler ve kimsenin umurunda olmasalar da muhabirler ve editörler yer alıyorlar. Çoğunlukla köşe yazarlarının patates suratlı fotoğraflarına nazaran haberleri çıktıklarında bir iki gazete hariç yüzlerini dahi göremediğimiz muhabirler ve isimleri şansları varsa künyeye giren gariban editörler için çoğu zaman haber yapım süreçlerinde patronlarının sesi olsalar da açık bir emek sömürüsü olduğu aşikar.
 
Örneğin bugün “çok severek okuduğunuz” çoğu gazetenin stajyerler tarafından çıkarılıyor olması yahut çok küçük paralara çalışan o “küçük para”yla da çoğu zaman ancak yaşayan insanların emeklerinin sonucu olması genelde umurunuzda olmaz. Çünkü güzel evlerinde  ve güzel masalarında “afili cümleler” yazan yazarlar eminiz ki çok çalışıp oraya gelmişlerdir (!)
 
Köşe yazarlığı gökten inen bir şeydir Türkiye’de; gazetecilik ile neredeyse hiç alakası olmayan, kalem emekçiliği olarak kesinlikle adlandırılmaması gereken fazlasıyla entelektüel bir uğraştır o kadar; hatta öyle ki köşe yazarlarının aldığı “dev maaşlar” Türkiye’de emekçi medya çalışanlarının tamamına hakarettir. Bir Nagehan Alçı yazısı Akşam’ın hangi muhabirinin bir yerlerinden ter akıtarak yarattığı haberden (iyi ya da kötü) daha değerli olabilir ki?
 
Bugün Akşam gazetesinde verilen kararın arkaplanında aylarca muhabir ve editörlere düzenli ödenemeyen maaşlar yatıyor, üstelik gazetenin patronu yurtdışında enerji platformları satın alırken ödenemeyen maaşlar. Aslına bakarsanız öyle ya da böyle İsmail Küçükkaya tarihinin en akıllı seçimlerinden birini yaparak gazetesinin bir “gazete” olmasını ve köşe katalogluğundan çıkmasını sağlamaya çalışıyor. Fikren ve zikren uyuşmasak da bir genel yayın yönetmeninin reklam medyasının hoş çocukları ve hoş kadınları yerine emekçilerinin maaşlarıyla ilgilenmesi neyin sonucudur bilinmez; ama gazetede çalışanların gazeteye gidip gelenlerden daha önemli olduğu bir dünya mümkünse köşe yazarları için ağlamak yerine stajyer olarak yıllarca çalıştırılan muhabirleri kadrolu ve güvenceli yapmak için uğraşalım. Köşe yazarları elbette kendilerine sağda solda çıkacakları bir televizyon programı bulacaktır, hele Nagehan kızımızın sırtının yere geleceğini hiç düşünmüyorum!
 
·         Chomsky, Noam; Herman, Edward S. Manufacturing Consent. Pantheon Books, New York s.8-10
 
Sarphan Uzunoğlu
Kadir Has Üniversitesi Yeni Medya Araştırma Görevlisi

Etiketler: medya
İstihdam