10/12/2014 | Yazar: Yusuf Özal Çelik

‘İki cinsel organın tek bir vücutta birleşmiş olması mıdır bir ‘hastalık’ yoksa ataerkil toplumların sırf iktidar ilişkileri yüzünden hiçe sayması mıdır ‘öteki’leri?’

 
NADAR; hermafroditler serisi, 1860 üzerine: “İki cinsel organın tek bir vücutta birleşmiş olması mıdır bir ‘hastalık’ yoksa ataerkil toplumların sırf iktidar ilişkileri yüzünden hiçe sayması mıdır ‘öteki’leri?”
 
Bir sanat eseri hakkında yazmak, bütün toplumların sosyal-ekonomik-politik dönemlerinin özellikleri hakkında yazmaya eşdeğerdir. Günümüz Türkiye’sine bakıldığında çağdaş sanat hüküm sürmektedir.
 
Çağdaşlığın ve çağdaş sanatın ne olduğu üzerine yıllarca süren tartışmalarda nihayet havada kalan bazı sonuçlara varıldı. Bunlardan biri, çağdaş sanatın, modernliği parçalayan bir dönemi ifade etmesidir. Bir diğeri ise küreselleşmenin bir sorun olması. Üçüncüsü iste, finansla ve iletişim teknolojileriyle bağlaşıklığı. Küresel şirketlerin büyük yatırımlarla yapılandırdıkları çağdaş sanat anlayışı, başta bienallerle örgütleniyor.
 
Çağdaş sanat anlayışının tersi olan bir fotoğraftır size anlatacağım. 19. yüzyıl sanat anlayışından bir karedir. Belli dönemde olan bir sanat akımının yolundan giderek anlatmayacağım bu sefer. Nadar’ın “çift cinsiyetlilik” üzerine çekmiş olduğu bir fotoğraf. Nadar; 1820’de doğmuştur. Tıpçı olan Nadar, bir ok sanat alanında uzmanlık göstermiştir. Nadar, fotoğraf sanatının ilk ve önemli ustalarından bir tanesidir. Balondan Paris’i çekmesiyle ilk hava fotoğrafını gerçekleştirmiş, ilk fotoğraf stüdyosunu kurmuş, birçok politik insanların, sanatçıların ve aydın kesmin porterelerini çekmiştir. Birkaç hatalı denemeden sonra amacına ulaşmıştır. Bütün bunların hepsini bir kenara bırakarak, “benim” için önemli olan “hermaphrodite hastalığı” üzerine çekmiş olduğu medical photography alanındaki karesidir. Çift cinsiyetlilik anlamına gelen hermaphrodite toplumda bir tür “hastalık” olarak gözükmektedir. Hastalık mı? Temelde yatan siyasal/politik birçok sorunun yol açmış olduğu cinsiyet farklılığının olmaması bir hastalık mı?
 
Cinsiyet, yasa ve yasakla özdeşleştirilen ve bir kurgu olarak biyolojik işlevleri, duyum ve hazları bir araya toplayan bir kavramdır. Cinsellik, insana ait genel bilenenle, üremeye ilişkin biyolojik olanın sınırına işaret ediyor. Böylece cinsellik herkesin bildiği “tek bir gösteren ve evrensel bir gösterilen olarak” işleyebiliyor. Cinsiyet kavramı sosyal modern ulus devletlerinin iktidarın gösterdiği değil de, değişmez düzenin alanını ve yasağını sağlıyor. Böyle bir cinsellik sorunun insanlarla özdeşleştiği sorunlar haline gelirken. Erkek egemen toplumlarda, kadınların yaşadıklarını göz arda etmemek gerekiyor. “erklik” ve “dişiliğin” tek bir vücutta birleşebildiğini bir düşünelim. Nadar’ın bu fotoğrafında bana hissedilen duygudur, cinsiyetsizliktir. Cinselliğin/cinsel yöneliminin olmadığı bir toplum düşünelim. Cinselliğin temelinde yaratılan temel sorundan kurtulmuş oluruz. Kadın ve erkeğin eşit olduğu iddia edilirken aslında kadının erkek gibi davranmasının gerekli kılınmadığını, kadın ve erkeğin kavramlaştırıldığı noktada, kadınların farklı olarak ele alınmamasının gerektirdiğini çünkü kadınların erkeklerden farklı olduklarını iddia etmedikleri bir toplum düşünelim, kendi içimizde. Size Michel Foucault’un “cinsiyet düşüncesi iktadırın ‘iktidar’ oluşturan baştan savmayı” cümlesiyle cinsiyetsizlik düşüncesinin, bu bazlı bir fotoğrafın içerisinde görmek beni umutlandırıyor.
 
Nadar bu fotoğrafı çekerken belki de bunları düşünerek çekti, belki aklının bir kenarından geçirmedi, belki eşcinsel yahut homofobikti. Ne, fark eder? Şimdi, size soruyorum “İki cinsel organın tek bir vücutta birleşmiş olması mıdır bir ‘hastalık’ yoksa ataerkil toplumların sırf iktidar ilişkileri yüzünden hiçe sayması mıdır ‘öteki’leri?” 

Etiketler: kültür sanat
2024