14/10/2010 | Yazar: KAOS GL

Bu yazıyı Hilal Kaplan’ın 3 Nisan tarihli “İslam ve Eşcinsellik Meselesi” yazısı vesile kıldığı için yazıyorum. Fakat sevgili Hilal’le tartışmak için değil.

Bu yazıyı Hilal Kaplan’ın 3 Nisan tarihli “İslam ve Eşcinsellik Meselesi” yazısı vesile kıldığı için yazıyorum. Fakat sevgili Hilal’le tartışmak için değil.

Esat Arslan*

Biz bu konuyu onunla zaten her bir araya gelişimizde tartışabiliyoruz. Yazı daha çok bu konuda genel İslami bilincin yargılarıyla uğraşıyor. Müslüman bir sosyal bilimci kimliğiyle değil, Kuran’dan ve Hazret-i Peygamber’in Kuran’la kritik edilmiş örnek yaşamından başka herhangi bir referansı olmayan bir 21. asır Müslümanı olarak yazıyorum. Ve 12. asırdaki Müslümanların toplumsal problemleri ve onlara İslam’dan bulmak zorunda olduğu çözümlerle 21. asırda bir yeryüzü yurttaşının karşı karşıya kaldığı ve İslam’dan çözüm bulmak zorunda olduğu problemler dağlar kadar farklı. Eşcinsellik meselesi bunlardan biri... Çünkü 12. asırdakilerin tersine artık eşcinseller açıkça hak talep ediyorlar. Ve dinimiz adına bu hak talebine nasıl yanıt vereceksek verelim adalet duygularımızı da doyurmak zorundayız.
 
Biri eşcinsel evlilik hakkı talep ettiğinde bir Müslüman olarak ona neden engel olmalıyız? “Çünkü Allah Lut Kavmini açık ve seçik olarak eşcinselliği yüzünden helak etti.” Bu cevap bizi Kuran’daki kıssaları düşünmeye zorlar. Nuh’un Kavmi neden helak oldu? Şirk koştuğu için. Peki ya Hud’un? Şirk koştuğu için. Peki ya Şuayb, İbrahim ve Salih’in? Şirk koştuğu için. Peki Firavun? Şirk koştuğu için. Peki ya Lut Kavmi? Eşcinsel olduğu için... Böylece Kuran’daki bütün kavim kıssalarını tüketmiş olduk. Yalnız bu hükmümüz Allah hakkında şöylesi birkaç sonuç cümlesi söylememizi gerektirir: (1) Shakespeare’i yaratan Allah’ın Shakespeare’den daha kuru bir edebiyat zevki ve belagati vardır. Salt şirk koşmanın bedelini anlatmak için tam altı kavim harcamıştır. (2) Madem ki Allah bu kavimleri Müslümanlar bir kavim olarak adam olsun diye anlatmaktadır, Allah’ın bir kavim olarak İslam’dan tek istediği Pers Şahı Keyhüsrev gibi önünde diz çökülmesi ve bir de ‘ibnelik’ edilmemesidir. Elbette ki Allah aklımızın mantığımızın ermediği sayısız hüküm koymuştur bir egemen olarak (?), ama kavim kıssalarından alacağımız bundan ibarettir.
 
Kuran okumamanın, gökleri ve yeri ve tüm zamanları yaratan En Büyük Sanatkar’ın Kelamı’nı ‘ciddiye almamanın’ kıssalar söz konusu olduğunda vardıracağı yer bundan bir adım ötesi değildir. Halbuki sayısız açılımı yapılabilecek kıssaların anlatılış amaçlarından biri, farklı ‘praxis’e sahip kavimlerin tam da bu praxis’lerinden dolayı iman etmediklerini göstermektir ki, bu praxis’ler oldukça ama oldukça günceldir. Nuh Kavmi sınıfçı olduğu için iman etmez. Bu kıssa Bourdieu ile beraber okunmalı. Hud’un Kavmi militaristtir. Hitler gözler önüne getirilmeli. Semud Kavmi endüstriyalist olduğu için iman etmez. Küresel Isınma... İbrahim’in teokratik kavmini anlamak istiyorsanız Durkheim başucunuzda olmalı. Ve Şuayb’in kavmiyle Hardt ve Negri’nin anlattığı İmparatorluk arasında bir çizgi kadar fark yoktur. Firavun mu? Siz hiç Carl Schmitt okumadınız mı?
 
Peki ya Lut? Eşcinsel olduğu için mi? Çevremdeki eşcinsel dostlarıma adalet duygumla baktığımda helak edilmesi gereken iğrenç yaratıklar görmüyorum. Lut Kavmi şehvetlerinin galeyana gelmesi sonucu helak edilir. Doğru. Peki Kuran’da şehvet kavramı salt erotik ilişki için midir? Hayır. Ali İmran:14 insanın, çocuklarına, evine ve arabasına da şehvet duyduğunu söyler. Kuran’da şehvet keyifli yaşama arzusu, yani hedon’dur. Lutilik de hedonizm’dir. Lut Kavmini helake götüren, fıtri eşcinsellikleri değildir. Şehvetin sınır tanımayıp artık Afrodit’le bile tatmin bulmayıp ‘parlak oğlan’lara yönelmiş olmasıdır. Bugünkü eşcinsellerin karşı cinsi eş olarak seçme şansı yok. Lut Kavmiyse, Kuran’a göre, kadınlara şehvetleri olduğu halde parlak oğlanlara ‘saldırıyordu.’ Bu açıdan Ahmet Cevdet Paşa’nın hatırlattığı üzere belli bir dönem sonrası Osmanlı Sarayı’nı Luti olarak işaretlemek gerekir. Ama bugünkü eşcinsel yönelimli insanları değil.
 
“Ama Nisa: 15-16’da der ki: ‘O iki erkeğe ve o iki kadına (yani eşcinsellere) eza edin.’” Evet böyle der. Ama bir şey daha ekler: “Allah onlara bir yol açıncaya kadar.” Bugün eşcinsel hakları için mücadele eden birçok vicdanlı insan kadar, Allah da yarattığı fıtrat kanununun istisna hali olan bu mağdur kulları için dertlenmektedir. Sorun Kuran’ın geldiği 7. Asırda kadınların durumu nasıl tedricen düzeltilmek durumundaysa eşcinsel yurttaşların da haklarını yavaş yavaş alabilmesi kısıtıdır. Toplum henüz her şeye hazır değildir ve devrim bir anda olmaz. Ve Allah Şura Suresi 49-50’de açık seçik şunları söyler: “Kimine çocuklar verir. Kimini erkekler olarak çift kılar/evlendirir. Kimini kadınlar olarak çift kılar/evlendirir. Kimini de kısır bırakır.” Allah’ın erkekler olarak evlendirdikleri, eşcinseller değilse nedir? Ya da kadınlar olarak evlendirdikleri... Ve eğer eşcinselleri eşcinsel olarak evlendiren Allah’sa, bize düşen, onu yer altına indirerek melanete dönüştürmektense/onu melanete dönüştürerek yer altına indirmektense, bu ilişkiyi iffet dairesine çekmekten başka nedir? Eşcinsel hakları için mücadele etmekten başka...  
 
*ODTÜ Sosyoloji Yüksek Lisans Öğrencisi 

Etiketler: yaşam, din/inanç
nefret