24/07/2024 | Yazar: Serdar Soydan

“Hastalaştırılarak, suçlulaştırılarak manşetlere taşınan, ancak o şekilde haber olabilen cinsel ötekileri toplumun. Şadiye de interseksüel deneyimli bir kadın olarak hizmetçilik yapışıyla, sıradan bir işte dikiş tutturuşu, hayatını o yolla kazanmakta direnişiyle değil, polise, adliyeye yansıyan hikâyesiyle yer bulabiliyor kendisine.”

Şadiye Sevinç’in hikayesi Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

Transseksüelliğin tarihi insanlığın tarihi kadar eski olmalı. Ancak trans varoluşun, “cinsiyet düzeltme” ameliyatlarının geniş kitleler tarafından konuşulması çok daha yakın bir tarihe, 1952’ye dayanıyor. Amerikalı Christine Jorgensen’in, Danimarka’da geçirdiği operasyondan sonra kadın olarak, yani bedeni ve ruhunu bütünleştirerek ülkesine dönüşü büyük ses getirmiş, onu kısa sürede bir Hollywood yıldızına çevirecek kadar ilgi devşirmesine yol açmıştı. 

Christine Jorgensen’den sonra transseksüellik ve geçiş süreci ameliyatları hakkında süreli yayınlarda pek çok haber çıkmaya başladı. Evet, Türkiye’de de, o sıralarda çıkmakta olan Seksoloji Mecmuası başta olmak üzere pek çok gazete ve dergide konuya dair haberler, makaleler çıktı.

Çok değil, birkaç ay sonra da yerli, bizden bir örnek bulundu.

Şadiye Sevinç’ti bu genç kadının adı. Christine Jorgensen’den farklı olarak bir interseksüeldi. Çift cinsiyetli doğmuştu. Ancak o sırada kamuoyu bu terimlerle yeni yeni tanışıyor, aradaki farkları bilmiyordu.

Şadiye Sevinç hakkında bulduğum ilk haber 14 Ocak 1953 tarihli ve “Kız-Erkek-Kız Şadiye ile Enteresan Bir Konuşma” başlığını taşıyor. Bu söyleşiyi gerçekleştiren bugün daha çok polisiye romanlarıyla tanınan, o dönem Milliyet gazetesinde muhabirlik yapan Ümit Deniz.

Deniz, de haberine Jorgensen’le giriyor.

“Geçenlerde hatırlayacaksınız Kopenhag’da bir Amerikan askeri ameliyatla kadın oldu. Hem de güzel bir kız (!) oldu ki daha hastaneden çıkmadan yüzlerce evlenme teklifi aldı. Bu hal bir aydan beri bizimkiler de dahil bütün dünya basınını meşgul ediyor. Tıp edebiyatında kadın olan erkek, erkek olan kadın vakalarına pek sık rastlanır. Fakat kadın iken ameliyatla erkek, erkek iken tekrar ameliyatla kadın olan kimseye ancak bizim memlekette tesadüf edilmiştir.”

Önce kadınken erkek olmuş, sonra yeniden kadın olmuş habere göre Şadiye. Detayları da Şadiye’nin değil, Ümit Deniz’in anlatımıyla öğreniyoruz.

“Elmas, on sekiz yaşına kadar kız olarak büyümüş. Bu sırada vücut teşekkülatı da bir kadınınki gibi neşvünema bulmuş. Hatta köyün yakışıklı delikanlılarından biriyle de nişanlanmış. Fakat zaman geçtikçe Elmas kendinde bazı gayritabiilikler hissetmeye başlamış ve onu doktora götürmüşler. Muayene neticesi ameliyata karar vermişler ve elması Erzincan Memleket Hastanesi’nde ameliyat ettirmişler. Böylelikle yirmi senelik Elmas, erkek olup Demir ismini almış.  Bir müddet böyle geçmiş. Sakalı, bıyığı ve vücudunda kılları çıkan Demir’in göğüsleri hâlâ kadın göğsü gibi duruyormuş. Bunun üzerine milletvekili olan amcası ile birlikte Demir, İstanbul’a getirilip burada bir ameliyata daha tabi tutulmuş. Neticede üç senelik Demir tekrar kadın olarak Şadiye Sevinç adını almış. Şimdi halen etek giyiyor, sutyen kullanıyor, tırnaklarına manikür yaptırıyor, saçlarını ondüleletiyor ve maalesef hâlâ sakal tıraşı oluyor.”

Tuhaf bir hikâye. Kafamda bir türlü oturmuyor. Zira ikinci kez geçiş sürecine girmesi, yeniden kadın olmak istemesi gerekçelendirilmemiş metinde. Metne göre elimizdeki tek done göğüslerinin hâlen kadın göğsü gibi durması. Allah Allah. O zaman göğüslerini aldıramaz mıydı?

Bir de neden başka, alakasız bir isim seçmiş ikinci döneminde? Elmas olsaymış yeniden? Şadiye Sevinç isminin özelliği ne?

Söyleşiyi okurken bunlar geçmişti aklımdan. Şadiye’nin kendi sesinden, kendi ağzından dinlesem öyküsünü acaba daha netleşir miydi düşüncelerim demiştim.

Söyleşinin ve Şadiye’nin hikâyesinin en ilginç tarafı onun Teşvikiye’de bir palasta hizmetçilik yapıyor oluşu. Ümit Deniz’e haber veren de evin sahibesi. Sanırım bir oyuncu. Metinde sadece F. kısaltmasıyla geçiyor adı. Şadiye onun film çevirmeye gittiğini söylüyor Deniz’e.

Yani geçirdiği çifte operasyondan sonra, nispeten yeni geldiği, yabancısı olduğu şehirde iyi bir işe girebilmiş Şadiye.

Şadiye’ye dair bulduğum ikinci haber aynı yıl Son Saat’te Nezih Demirkent tarafından yapılmış bir söyleşi. Burada geçmişini farklı bir şekilde anlatıyor Şadiye. ‘Elmas’ yok. Hiçbir zaman var olmamış.

Bu sefer Şadiye’nin ağzından, onun sesinden dinliyoruz öyküsünü.

“Erzincan ilinin Kemah ilçesinin, Şötke köyünde, 1928 yılında dünyaya geldim. Beş kardeştik. Bunların ikisi kız, ikisi de erkekti.

Söylediklerine göre doğuştan böyleymişim. Kadın mı yoksa erkek mi olduğum uzun müddet münakaşa edilmiş.

Bütün bunlara rağmen arzularım hilâfına köy hayatına erkek olarak katıldım. Rençperlik, çobanlık, hatta bazen efelik yaptım. Fakat erkek arkadaşlarımın adedi hayli azdı. Onlara karşı duyduğum his çok kere sevgi mertebesine yükseliyordu. Bu sevginin daima korkuyla karışık olduğunu söyleyebilirim. Ayıp değil ya, erkekleri seviyordum.

Kızlarla olan münasebetin daha samimiydi. Pantolonlu olmama, hatta saçlarımın kesik olmasına rağmen hiçbir kız benden kaçmazdı. Yaşayışımı değiştiren bir hadiseye muhtaçtım. Kadınlarla beraber yaşıyor, aynı hisleri duyuyor fakat hiçbirisine nail olamıyordum.

Köyde ismim tüysüzdü. Yüzümde bir tek sakal olmadığı için herkes tüysüz diyordu. Bir gün babam muhitin dedikodusuna dayanamayarak ustura ile yüzümü kazıttı; kısa zamanda yüzümün kıllarla dolduğunu hayretle gördüm.

Bu sırada askerliğim geldi. Şaban Sevinç ismiyle şubeye gittim; asker olacaktım. Gözlüklü şube reisi beni görünce göğüslerimi işaret etti ve ‘Böyle adam asker olamaz,’ dedi.

Ne yalan söyleyeyim, hayatımda ilk defa bu kadar çok sevindim. Zira kadın olduğum ortaya çıkmıştı. Artık hakiki hüviyetime hatta hürriyetime kavuşacaktım. Köyün erkekleri bana ‘Kız Şaban’ demeye başladılar. Köydeki hava birden aleyhime döndü. Bu sıkıcı hayata daha fazla tahammül edemeyerek İstanbul’a geldim. Üsküdar’da amcamın yanında kalıyor ve Çiniliçeşme’de kasap çıraklığı yapıyordum. Ama hala erkek hüviyeti taşıdığımı söyleyebilirim. Arada bir, burada, her genç gibi benim de gönül maceralarım başladı. Hayatıma giren bir doktor sayesinde az sonra da kız oldum.”

Daha akla yatkın, ayakları yere basan bir öykü.

Demirkent’in söyleşisinin devamında çapkınlıklarını, gönül ilişkilerini anlatıyor Şadiye. Aktif bir aşk ve seks hayatı olduğunu anlıyoruz. Bu röportajda hizmetçilikten hiç bahsedilmiyor.

Söyleşinin sonunda halen eski kimliğini kullandığını öğreniyoruz. Kadın kimliği verilmemiş, yahut böyle bir talepte bulunmamış. Ancak bu durum başını belaya sokuyor.

“Karakolda komiser ‘Sen kız mısın, yoksa erkek mi?’ diye sordu. Cevap yerine Şaban Sevinç diye yazan nüfus kağıdımı uzatınca şaşırdı. ‘İmkanı yok, sen erkek olamazsın!’ diye üstelik bir de üzerime yürüdü. Allah’tan ertesi günü adli tabiplikte yapılan muayene beni haklı çıkardı da polislerin elinden kurtuldum.”

14 ocak 1954 tarihli Cumhuriyet gazetesindeki haberin başlığı şu: “Erkekken Kadın Olan Şadiye Sahneye Çıkmak İstiyor”

Şadiye, habere göre, gazete idarehanesine kendi gelmiş.

“1952 senesinde şehrimiz hastanelerinden birinde geçirdiği ameliyat neticesinde cinsiyet değiştiren, Şaban isminde bir delikanlı iken kız olan ve Şadiye adını alan genç, dün gazetemizi ziyaret etmiştir. Yukarıda resmini gördüğünüz Şadiye Sevinç’in gazetemizi ziyaret sebebi şunlardır: Hayırlı bir kısmet bulup evlenmek ve tiyatrolardan birinde rol almak.”

İki yıl sonra Yeni Harman gazetesinde oldukça magazinel, neredeyse sadece kadınlardan, erkeklerden, cinsellikten konuştuğu bir söyleşisi yayınlanıyor. Söyleşinin başında Ümit Deniz’in söyleşisindekinden farklı olarak onun ne kadar kadınsı olduğu, tam bir kadın olduğu, lubunca tabiriyle nasıl hiç alıktırmadığı vurgulanıyor.  

“Her şey aklıma gelirdi de, günün birinde gözleri sürmeli, dudakları rujlu, yanakları pudralı bir kadın olacağım aklımın köşesinden bile geçmezdi.”

Bunları söyleyen 28 yaşlarındaki genç kadın daha sonra “Korkarım evvelce erkek olduğuma siz de inanamıyorsunuz değil mi?” diye sordu.

Ne yalan söyleyeyim, karşımda oturan iri göğüslü, geniş kalçalı, baygın bakışlı genç ve güzel kadının evvelce erkek olduğuna 20 kişi şahadet etse kolay kolay inanamazdım. Öyle bir göz süzüşü, öyle tahrik edici harekatı vardı ki değme kadın onun yanında gölgede kalırdı.

Söyleşinin devamında memelerinin doğal olduğuna inanmayan muhabirin kendisini elle kontrol etmesine izin veriyor Şadiye. Ve yine bolca cinselliğinden bahsediyor.

“Evet, normal bir kadın gibi ok­şanmak, sevilmek ve tatmin edilmek ihtiyacını duyuyordum. Hatta bu ba­kımdan hislerim ve arzularım diğer kadınlardan daha kuvvetli. Erkeklere karşı içimde doyumsuz bir arzu var. Evvelce erkek olduğum için onların zayıf taraflarını biliyor ve ona göre hareket ederek istediğimi elde edebili­yorum.”

Normal bir kadın gibi… Tüm söyleşi onun ne kadar kadın olduğu, doğal olduğu, alıktırmadığı üzerine kurulmuşken birden bu ibare. Normal bir kadın gibi…

Şadiye, muhabirin evlilik sorusuna da şu üzücü cevabı veriyor.

“Buna şimdilik imkân yok!” dedi. “Siz gazeteciler beni bir türlü rahat bırakmıyorsunuz ki evleneyim. Mazimi bile bile benimle kim evlenmeye ce­saret eder?”

Onu manşetlere taşıyan, basının ilgi odağı kılan özelliği evlenmesinin önündeki en büyük engel. Şadiye bu ilgiden rahatsız mı? Öyleyse neden Cumhuriyet idarehanesine gidip evlenmek istediğini oradaki gazetecilere bizzat iletti? Yapılacak haberde ‘mazisinin’ bir kelimeyle de olsa ima edileceğini düşünmedi mi?

Üzerine düşünülesi bir çelişki.

Bu söyleşide de hizmetçilikten, çalıştığı evden bahsedilmiyor.

Ancak sonraki sene, bu defa Ankara’da hizmetçilik yaparken karşımıza çıkıyor. Daha doğrusu hizmetçilik yapmış bir süre, sonrasında başına talihsiz şeyler gelmiş.

“Bundan bir müddet evvel işsiz kalan bir adam, bütün uğraşmalarına rağmen iş bulamayınca saçını uzatarak kadın kılığına girmiş ve bir eve hizmetçi ol­muştur.

Çalışması neticesinde kısa zamanda kendisini sevdirmeye muvaffak olan Şadiye (diğer adı ile Şadi) ev halkı ile hayatından memnun yaşamaya devam etmiştir.

Fakat bir zaman sonra evin hanımı, çok sevdiği hizmetçisinin erkek olduğunu anlayınca ayılıp bayılmaya başla­mıştır. Bundan sonra hadise polise in­tikal etmiş, Şadiye (Şadi) yapılan ilk sorgusunu müteakip tevkif edilmiştir.”

Haber evlere şenlik! Erkeklere iş yok, kadınlara var sanki. O yüzden işsiz bir adam kadın kılığında hizmetçilik yapmaya başlıyor. Cinsel yönelimine ve cinsiyet kimliğine de hiçbir vurgu yok. Sadece iş için kılık değiştirmiş gibi. Hadi öyle olsun… Peki, sonra erkek olduğu anlaşılınca, eğer herhangi bir suçu yoksa neden ilk sorgusunun ardından tutuklanıyor?

Dahası Şadiye’nin operasyon öncesi kullandığı, ailesi tarafından verilen adı da önceki haberlerden farklı veriliyor. Bu haberde fotoğraf da olmayınca acaba dedim başka bir Şadiye mi söz konusu? Böyle bir tesadüf olabilir mi? Ancak sonraki sene Yeni Sabah’ta çıkan bir haber bunun aynı Şadiye olduğunu ortaya koydu.

Yeni Sabah gazetesinde çıkan “Bir sanığın cinsiyeti bir türlü anlaşılamadı” başlıklı bu habere göre Şadiye, bu sefer de İstanbul’da, hizmetçilik yaptığı bir evde başını belaya sokmuş. Öncekinden farklı olarak bu olayda ona isnat edilen bir suç var: Hırsızlık.

“İsminin Şaban-Şadiye Sevinç oldu­ğunu beyan eden cinsiyeti meçhul şahıs, hâlen Şişli’de, Halaskargazi Caddesi’ndeki bir apartmanda, zengin bir ailenin yanında hizmetçilik yap­maktadır. İddiaya göre, bu ailenin evinden birkaç gün önce 500 lira ça­lınmış ve paranın bu şahıs tarafın­dan çalındığı ileri sürülmüştür.”

Adliyede Şadiye’nin cinsiyeti bir türlü tayin edilemiyor.

“Hüviyet tetkiki ve sabıka kaydı sı­rasında cinsiyetinin meydana çık­ması zaruri görülen Şaban-Şadiye bir kadın ve bir erkek memur tara­fından muayene edilmiş, fakat mu­ayene sonunda da herhangi bir hük­me varılamadığı için, kadın, erkek hanesi boş bırakılmıştır.

Şaban-Şadiye’yi muayene eden me­murlar sakalı olmadığı, gibi vücudu­nun da bir kadın teni kadar pürüz­süz ve tüysüz olduğunu, göğüsleri­nin yarım teşekkül ettiğini ve tak­ma göğüsler taşıdığını beyan etmiş­lerdir.”

Yeni Harman muhabirinin bizzat elle kontrol edip doğal olduğunu söylediği memelerin takma olduğunu öğreniyoruz. Gördüğünüz gibi sadece memeler değil, pek çok konuda birbiriyle çelişiyor haberler. Ekserisinde mantıksal bir bütünlük yok. Ayakları yere basmıyor cümlelerin. Bir sene önce cinsel açıdan mutlu, tatminli olduğunu söyleyen Şadiye bu haberde bambaşka şeyler söylüyor.

“Bir hırsızlık ihbarı karşısında Müdüriyete sevk edilen Şadiye, hâ­len içinde bulunduğu durumdan şi­kâyetçi olduğunu anlatmış, ne kadın ne de erkek olarak bir cinsi faali­yette bulunamamanın ıstırabını nakletmiştir.

Şadiye, erkek karşısında hafif bir temas ve konuşma ile içinin gıcık­landığını, bütün erkeklik hislerinden tecerrüt ettiğini, fakat cinsi münasebette daha ileri gittiği zaman ne kadın olarak ne de erkek ola­rak herhangi bir zevk duymadığını söylemiş ve ‘Tıp dünyası, cinsiyetimi tayin­den aciz midir? İnsan hakları nere­de kaldı, ben de bir kadının veya erkeğin duyduğu zevkleri duymak isterim, fakat üzerimde yapılan ameliyatla her ikisinden mahrum bulunuyorum,’ demiştir.

Tabiatın bahşettiği cinsiyet hisle­rinden mahrum bulunan Şadiye-Şa­ban, bir insanın duyabileceği en bü­yük ıstırabı çekmekte ve şimdilik her şeyden önce hırsız damgasını al­nından silmeye çalışmaktadır.”

Sonraki sene Dünya gazetesinde çıkan 9 Temmuz 1959 tarihli haber göre Şadiye’ye iki eski arkadaşı tecavüze yelteniyor ve daha sonra cüzdanındaki tüm parayı da çalıyor. Bu sefer karakola başvuran yine Şadiye.

Hastalaştırılarak, suçlulaştırılarak manşetlere taşınan, ancak o şekilde haber olabilen cinsel ötekileri toplumun. Şadiye de interseksüel deneyimli bir kadın olarak hizmetçilik yapışıyla, sıradan bir işte dikiş tutturuşu, hayatını o yolla kazanmakta direnişiyle değil, polise, adliyeye yansıyan hikâyesiyle yer bulabiliyor kendisine.

Şadiye Sevinç’e dair bulabildiğim en yakın tarihli haberler aynı gün çıkmış: 26 Şubat 1966.

“Beyoğlu’ndaki çeşitli gece ku­lüplerinde kaçak olarak çalı­şan Şadiye Sevinç, sarhoş ettiği erkeklerin para ve kıymetli eşyalarını almak suçu ile yaka­lanmıştır.”

“Ameliyat ile cinsiyet deriştirdikten sonra Şadiye adını alan Şaban Sevinç dün hırsızlık iddiası ile yakalanmıştır. Uzun süreden beri Cemil Yıldızcı ile beraber yaşayan Şadiye sevgilisinin eşyasını çaldığı iddiasını reddederek ‘Ona ben kezzap atayım da gününü görsün,’ demiştir. Resimde yeni adı ile Şadiye Sevinç “Lütfen resim çekmeyiniz!” derken görülüyor.”

Hizmetçilik yapmıyor artık. Gece kulüplerinde ‘kaçak’ olarak çalışıyor. Eğlence sektörü ve fuhuş… Lubunyaların itildiği, kendini güç bela var edebildiği, ama aslında ağır ağır yok ettiği işler. Sorsanız, bulsunlar bir iş, çalışsınlar namuslarıyla… Ama izin veriliyor mu? Kolay mı?

Şadiye Sevinç çok erken, çok değerli bir örnek. Hakkında çıkan haberlerde siz de gördünüz sanırım, saçma sapan, ayakları yere basmayan, çelişen, mantıksız ifadeler var. Ne yazık ki, eğer yazacaksak lubunyaların tarihini, Şadiye Sevinç’in, Kenan Çinili’nin, Aynur İşler’in, Fevziye Ersavaş’ın, Funda Liza’nın hikâyelerini bu haberlere rağmen bu haberlerden çıkarmak zorundayız. 

sandikta-donme-var-1 

Bu yazı, Türkiye Avrupa Vakfı’nın yürüttüğü SAHNE projesi kapsamında Avrupa Birliğinin mali desteği ile hazırlanmıştır. İçerik tamamıyla yazarın sorumluluğu altındadır ve Avrupa Birliği’nin görüşlerini yansıtmak zorunda değildir.


Etiketler: insan hakları, kadın, medya, yaşam, sahne projesi
İstihdam