05/01/2009 | Yazar: Can Yaman

‘Vaktiyle damgasını vuran bu eylem, umarım biz eşcinsellere de örnek olur. Kim bilir belki ileriki yıllarda biz çıkarız rengârenk iğnelerle.

‘Vaktiyle damgasını vuran bu eylem, umarım biz eşcinsellere de örnek olur. Kim bilir belki ileriki yıllarda biz çıkarız rengârenk iğnelerle. Her erkeğe nasip olmayan bu taarruz, gideceği yeri iyi bilen bir pusula gibi doğru erkeğe saplanacaktır.’

Geçen sene yaşanan üzücü taciz olayı sonrası kadınlar, yılbaşında mor iğne dağıtacak. Bir kez daha anlamlı bir kadın eylemine şahit olacağımız bir yılbaşı bizi bekliyor anlayacağınız. Bu yazı yayınlandığında ise muhtemelen hadiselerden geri kalınmış olacak. Fakat bu bile olacağın önüne geçmede anlamlı olacaktır eminim. Bu eylemin tüm yıla dağılmasını diliyorum. Hunharca öldürülen, tecavüze uğrayan, dayak yiyen kadınların ruhunu bir nebze de olsa rahatlatacağını umuyorum.

Kadını bidon misali dolmayı bekleyen bir nesne gibi kullanmanın bedeli, bir iğne kadar küçük de olsa, bu eylemin anlamlı olacağı kanısındayım. Ne de olsa çuvaldız hep kendilerine batırılıyor. Vaktiyle damgasını vuran bu eylem, umarım biz eşcinsellere de örnek olur. Kim bilir belki ileriki yıllarda biz çıkarız rengârenk iğnelerle. Her erkeğe nasip olmayan bu taarruz, gideceği yeri iyi bilen bir pusula gibi doğru erkeğe saplanacaktır. Hayatımın çoğunu o erkeği bulmaya adayan ben için bu iğne, şimdiden tabularımı kırmak üzere. O yüzden iğneyi çok kıskanıyorum. Onun yarattığı travmayı seviyorum. Uyaran etkisinde yanan kıç acısını sonuna dek savunuyorum. Belki tüm kadınlar değil ama birçoğunun katılacağını umduğum bu eylemi destekliyorum. Her ne kadar eril bir gönderme çağrıştırsa da yaptırımı eril olan bir alışkanlığa, gönderme yapıyor adeta. Çivi çiviyi söker diyor bir ata.

Kadının aynı zamanda emekle bütünleştiği şu uzun geçmiş tarihimizde, bir dikim aracının buna eşlik etmesi çok manidar. Kadın emeğini bir göz odada, dikiş makinesine hapseden zihniyetin acısı da kendi yarattığı ikilikten çıkıyor sonunda. Emek kendi gücüne sahip çıkıyor yılbaşında. Ona emir erliği yapan çoğu kadın artık daha güçlü, daha aklı başında. Oyuna gelmeyecek kadar da kurnaz. Bu kurnazlığı, kız kardeşlerine karşı kullanmayacak kadar sadık. Sadakati kadın-erkek heteroseksizminden ayıramayanlara inat gerçekleştirilen bu kardeşlik, belki cinsel beraberlikten daha haz verici. Daha içten ve sıkı. İçinde bin bir sızı.

Bir akşam önce izlediğim Elizabeth filmi bu sızıyı anlatan bir hikâyeydi. Sona yaklaşıldığında duyulan iktidar sesi, kraliçeden yükseldi. Onu evlendirmeye çalışan dalkavuklara inat, bekârlığından ödün vermeyen bir kadın için zorlu bir süreçti. Hâlbuki o, kendi seçimini çoktan vermişti. O, İngiltere’yle evliydi. İngiltere’nin tüm kanlı tarihine rağmen, eril mi yoksa dişil mi bir özellik taşıdığı muallâkta. Zaten bir kraliçeye de bu tür belirsizlik yakışır. İğnesini kılıç gibi kullanan ve bunu kendi iktidarı için değil, kurtuluşu için sallayan her kadın, bu yılbaşı gecesi, İstiklal Cadde’sinde olacak. Bense beyaz atlı şövalyem için dua edeceğim. Kendi kurtuluşuma mezar olmadan, bir Shakspeare bürüneceğim.
Etiketler: yaşam, siyaset
İstihdam