06/07/2009 | Yazar: Lale Düşnar

Gerçekten özgür müyüz? Nemfoman adı verilen bir kadın, denizkızı ya da orman perisi olabilir mi aslında? 

Gerçekten özgür müyüz? Nemfoman adı verilen bir kadın, denizkızı ya da orman perisi olabilir mi aslında? 

İspanyol yapımı bir film ‘Bir Kadının Seks Günlüğü’ (Diario De Una Ninfomana). Valerie (Belen Fabra), güzel, alımlı, duyarlı bir genç kadın, kendini yalnız hissettiğinde büyükannesinin ve tek arkadaşı Sonia’nın (Llum Barrera) kanatları altına sığınan ya da kedisine sarılan. Bütün içtenliğiyle kaleme aldığı günlüğü üzerinden dalıyoruz iç dünyasına ve cinselliği yaşama biçimine.. Onu ilgi odağı haline getiren de bu.
 
Kahramanımızı diğerlerinden ayıran, cinselliğin yaşamındaki kocaman ve vazgeçilmez yeri. Her istediğinde, karşısına çıkan her erkekle sevişebilen, cinsel açlığını bir türlü doyuramayan, seksten başka hiçbir şey düşünmediği için birlikte olduğu erkekler tarafından eleştirilen, bu yüzden terk edilen biri.
 
Seks işçiliğine farklı bir açıdan bakmak
 
Erkek-egemen düzen, Valerie’lere ‘Nemfoman (seks düşkünü)’, ‘seks bağımlısı’, ‘hasta’ diyor. Hatta seyircilerin çoğunun, filmi sadece, ‘erkek delisi’, ‘kudurmuş’, ‘azgın’ bir kadının seks maceraları olarak izlediğinden ya da kaç adamla yattığını saydığından kuşkum yok.
 
Oysa bu doyumsuzluk, genç kadın için bir varolma biçimi, kendisine çok zarar verdiğini düşündüğü, bu yüzden de kurtulmaya çalıştığı.. İçsel hesaplaşmalardan/sorgulamalardan geçerken, ne aşk önünü kesebiliyor, ne de seks işçiliği. Aslında seks işçiliği tanımlaması, bu tarz yaşayanların durumunu tam olarak yansıtan bir terim değil. Son yıllarda yaygınlaştırılmaya çalışılsa da eksik-gedik; hani şu kimyasal formüllerden. Valerie’nin gerek aşk içeren birlikteliklerinde hissettikleri, gerekse seks işçiliği yaptığı süreçte yaşadığı sınır tanımayan cinsel deneyimleri, kendini tanıması-keşfetmesi anlamında oldukça sarsıcı. Filmin en çarpıcı yanlarından biri ise evlilikle seks işçiliğini aynı düzleme koyması. Bir erkek ya da 100 erkek; sonuçta biri para, diğeri yasal bağlılık adına kadını öğüten bir sistem. Son dönemde ‘seks işçiliği’ çok tartışılan bir konu, kafalar da karışık biraz. Bir Kadının Seks Günlüğü’nün bazı sorulara cevap getireceği kesin; özellikle de cinsel özgürlüğü anlayabilmek için kaçırılmaması gereken bir film.
Yönetmen, Christian Molina. Valerie Tasso’nun hayli ses getiren ‘Doyumsuzluk: Fransız bir kızın İspanya’daki seks maceraları’ adlı romanından uyarlanmış. Yazarın kendi hayatından yola çıkarak kaleme aldığı bir kitap. Filmin afişi ise yasaklı. Türkiye’deki dağıtımcı firma, orijinal afişin İspanya ve İtalya’da sansürlenmesinden sonra ne olur ne olmaz deyip yine çıplak olan ikinci afişe giydirme operasyonu yapmış! Yani Türkiye için uygun bulunan afişte, külotlu bir kadın var. Film örgüsü ile hoş bir doku uyumu gösteren müzikler ise, Roque Banos’a ait. Bolluğu nedeniyle bir süre sonra iyice kanıksadığınız çıplaklık ve sevişme sahneleri pornografik değil –göreceli bir durum tabii bu-, son derece doğal bir sunumla aktarılmış.     
 
Valerie’nin büyükannesi (Geraldine Chaplin), özgürlüğün, ‘hayatın ta kendisinin’ sesi bu filmde. Genç kadının her çıkmaza girişinde bütün kapalı kapıları açan sihirli sözcükler ondan geliyor: ‘dilediğimizce yaşamak; olduğumuz gibi, sosyal normları boş vererek’, yani ‘içimizdeki sesi dinlemek, vakit çok geç olmadan’…    
 
İzlemeye başladığımda ilginç bir filmle karşılaşacağımı biliyordum, ama bu kadar etkileneceğimi tahmin etmemiştim. Valerie’ninkiyle aynı çerçevede olmasa da onunla birlikte ben de kendimi sorgulayıp durdum. Bugüne dek yaşadıklarım, akıl-duygu bileşkem.. Bir tür kendini keşif diyelim; seçimlerimi ne kadar özgürce yaptığımla ilgili. Pandora kutumun içindekileri panik halinde sağa sola serpiştirmek gibi yani.. Film boyunca zihnimde dolaşıp duran bir başka şey ise, ‘Valerie kadın değil de erkek olsaydı?’ sorusuydu. O zaman bu filmin ilginç bir yanı kalır mıydı? 
 
Her yanımız etiket dolu, erkek-egemen düzenin yapıştırdığı... Daha da kötüsü, tıpkı Valerie gibi bazen bilinçsizce, bazen de pragmatik davranarak normlara uymaya çalışıyoruz, iç sesimiz bunun mutsuzluk demek olduğunu söylese de…
 
Neyse... Yaz gelince sıcak filmler izlemek gerek, dışarıdaki sıcakla uyum sağlamanın en pratik yolu. 


Etiketler: kadın
İstihdam