09/05/2025 | Yazar: Gülsüm Güller
Birkaç yıl önce verdiği bir röportajda ağlayarak, “Hayallerimiz var, umutlarımız var ama uyuyup uyandığımızda yine aynı nefrete uyanıyoruz” demişti.

(Bu yazı bir kadının sessizce yok oluşuna değil sistemli bir şekilde hayattan koparılışına tanıklık metnidir.)
Ondan “Hale” ismiyle söz edeceğim. Sevenlerinin kederini arttırmak istemiyorum. Hale, Hatice, Hilal fark etmiyor; o vardı ve ben onu tanıdım ve o anılmayı hak ediyor bunu biliyorum. Buralı olmayan bir sevgiye sahipti Hale. Bu şekilde gittiğini aklım almıyor gibi uzak bir yerden başlamayacağım söze. Başka bir seçenek bulamamanın, ihtimalleri tüketen tüm kısıtlamaların, yoksulluğun, nefretin ne demek olduğunu biliyorum. Birkaç yıl önce verdiği bir röportajda ağlayarak, “Hayallerimiz var, umutlarımız var ama uyuyup uyandığımızda yine aynı nefrete uyanıyoruz” demişti. Hale’nin bahsini ettiği nefret, hayat arkadaşının queer kimliğinden dolayı ortak akrabaları tarafından öldürülmeleri salık verilen bir nefretti. Çareyi kaçarak yaşamakta buldular uzun süre. Bu şekilde 10 yılı devirdiler.
Hale ile tanışıklığım 7 yıl önce aynı kafede çalıştığımız döneme denk geliyor. Para biriktirmeye çalışıyor, beş kadar kediye bakım veriyor; korkusunun üstüne giden bir inatla devamlı gülümsüyor, şarkılar söylüyordu. Her gün cıvıl renklere bezenerek, saçına rengarenk tokalar takarak yüzüne kalemle dövmeler çizerek kafeye geliyordu. Neşeli görürdünüz onu. Dikkatle bakmadıkça anlamazdınız, dikkatle baktığınızda ise ağlardı Hale. Tekrar çocukluğuna, zihnine kazılı o cehenneme dönerdi. Trans bir hayat arkadaşı seçmeden ve öldürülmeleri salık verilmeden çok öncesine gideceksek… O çocukluğunda defalarca aile içi cinsel istismara maruz kalmış bir kadındı.
Bir gün sarsılarak içini döktü. Geceleri ışıklar söndüğünde korkuyla beklediğini, uyuyamadığını hıçkırıklarla anlattı. “Yapma abi” dediğini, elinden bir şey gelmediğini. Anlatsa kimsenin inanmayacağını, dehşetle sarsılarak anlattı.
Yıllar sonra büyüyüp genç bir kadın olduğunda bu kez de onu öldürmeye niyet ettiler. İçlerindeki pisliği maskelediler, yaşadıkları topraklarda buna çok elverişli bir kılıf da buldular. Hale’nin sevdiği adam trans bir erkekti. Peşlerine düştüler. Şehir değiştirseler, kimliklerini gizleseler, üstlerine kayıtlı hiçbir fatura oluşturmasalar da rahat edemediler. Hale iki kez intihara zorlandı; tecavüz ve ölüm tehditleri bitmek bilmedi. Çareyi yurt dışına kaçmakta buldular. Ne yazık ki Türkiye’de umdukları desteği bulamadılar. İlk ülkeden çıkış deneyimleri başarısız oldu. Ardından Kanada’da bulunan Rainbow isimli kuruluşun desteğiyle Hollanda’da sığınma süreçleri başladı. Hale, Hollanda’ya gittikten sonra verdiği bir röportajda “Kabuslarımızı geride bıraktık” demişti. Öyle ummuştu. Ancak orada kalabilmek de umdukları kadar kolay olmadı. Ülkede kalabilmeleri için gereken işlemler uzadı, geri gönderilme riski baş gösterdi. Hem çocukluğunun hem yetişkinliğin karabasanları geri döndü ve bir noktada Hale’nin gücü tükendi. İntihar etti Hale. Bir silah kullanılmasa da el birliğiyle öldürdüler onu, onu ve dünyaya sığmayan sevgisini.
Düşünmeden edemiyorum yıllar önce o kafede, Hale öyle feryat ederek ağlarken, içindeki yangını avaz avaz gösterme cesareti bulmuşken karşısında ben ya da oradaki herhangi bir arkadaşı yerine bir psikiyatrist olsaydı. Hale çocukluk çağında yaşadığı cinsel istismar nedeniyle tek başına mücadele etmek zorunda kaldığı travmaları için destek alabilseydi ve tıbbi destek maddi imkansızlıklar nedeniyle sekteye uğramadan devam edebilseydi. Şu an hayatta olabilir miydi?
İstismarcının ifşa edilmemesi, tedbir alınmaması, istismara uğrayan çocuğun güvenliğinin sağlanmaması ve ölüme iten sessizlik kültürü…
Çocukluk çağında cinsel istismara uğrayan kişinin döngüsel olarak depresyonun kucağına düşmesi; madde bağımlılığı veya ruh sağlığı sorunlarıyla boğuşması ve de intihar riski…
Arkadaşım Hale ve yoldaşı geçtiğimiz yıllarda LGBTQ+ mücadeleleriyle tanınmışlardı. Arkadaşım Hale, hem çocuklukta yaşadığı istismarın izleriyle yaşadı hem de sevdiği insanın queer kimliği nedeniyle maruz kaldıkları baskı ve şiddete birlikte göğüs gerdi. İki yetişkin olarak verdikleri karar nedeniyle üç günlük dünyaları onlara zindan edildi. İkisi de bir zamanlar çocuktu. Hale’nin cehennem olan çocukluğu konuşulamadı. Defalarca aile içi cinsel istismara maruz kalsa da fail suçlanmadı, ceza almadı. Mağdur ise kaderiyle-çöküntüsüyle baş başa bırakılmak şöyle dursun aynı zihniyetin ölüm tehditleriyle oradan oraya sürgün yaşadı. Bu mide bulandırıcı şeytanlığı, bu aşağılık kötülüğü hazmetmek mümkün değil. Hale’nin ölümü de intihar değil cinayettir, bilsin herkes.
*KaosGL.org’ta yayınlanan köşe yazıları, KaosGL.org’un editoryal çizgisini yansıtmak zorunda değildir. Yazı ve çizimlerden yazarları ve çizerleri sorumludur. Yazının ya da çizginin KaosGL.org’ta yayınlanmış olması köşe yazılarındaki veya çizimlerdeki görüşlerin KaosGL.org’un görüşlerini yansıttığı anlamına gelmemektedir.
Etiketler: insan hakları, kadın, yaşam, nefret suçları, sağlık, siyaset, sağlık hakkı