19/01/2022 | Yazar: Tankut Atuk

Türkiye’de HIV aktivizmi ve haz aktivizmi birbirinden ayrı düşünülemez çünkü ancak hazzı merkeze alan bir aktivizm, cinsellik ve haz etrafında örülen muhafazakarlıktan da beslenen HIVfobinin karşısında radikal politikalar üretebilir.

Bir korku siyaseti aracı olarak kondom Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

Nasıl oluyor da 1987’den 2021’e dek kondom üzerinde yapılan sosyal ve bilimsel ısrar asla değişmeden devam edebiliyor? Değişen tek bir şey varsa o da günümüzde ‘tek çare tek eşlilik’ diyen Sağlık Bakanlığı’nın HIV’in Türkiye’de ilk saptandığı yıllarda bütün ikna gücünü kondomu yaygınlaştırmak için kullanıyor olması. Bugün ise kondomu yaygınlaştırmak bir yana kondoma erişimin bile önü kapatılıyor. Türkiye’nin sadece birkaç büyük şehrinde bulunan Gönüllü Danışmanlık ve Test Merkezleri (GTDM) hariç kondoma ücretsiz erişim söz konusu değil ve bir cinsel hak olarak devlet tarafından ücretsiz sağlanması gereken kondomun fiyatları makul olmaktan çıkalı çok oldu. Bunun haricinde kamusal alanda kondom dağıtımı cezai yaptırıma yol açabilir hatta yakın bir zamanda 1 Aralık’ta kampüste kondom dağıtıldığı için bir tıp fakültesi üyesinin hakkında az daha soruşturma açıldı. Daha önce de bahsettiğim gibi RTÜK, gençleri ve çocukları özendirebileceği bahanesiyle kondom reklamlarının gece yarısından önce yayınlanmasını 2016’da yasakladı. Anlaşılacağı üzere Türkiye’de halen agresif bir biçimde devam eden kondom baskısının aktörü Sağlık Bakanlığı değil. Kondomun her derde deva olduğunu söyleyen ve en önemlisi kondomu ‘HIV’in çaresi’ olarak gösteren aslında sivil toplum Türkiye’de. Bu devletin ilgilenmemeyi seçtiği ve önlem mekanizmalarını yaygınlaştırmadığı bir alanda gayet anlaşılabilecek bir refleks aslında. Cinsellik yaşayan herkesin kendi ihtiyaçlarına cevap verecek önleme mekanizmaları konusunda bilgi sahibi olmaya hakkı var. Ancak bu kişilerin aynı zamanda ‘korunmadan’ cinsellik yaşamaya da hakkı var. Sivil toplum için kondomun sağlık hakkına erişim çerçevesinden çıkması ve toplumsal inşada kullanılan bir korku siyaseti aracı olmaya başlaması burada asıl panik yaratan unsur. Yukarıda paylaştığım ve 1987’de çizilmiş bir karikatürün bugün sivil alanda HİV bakım politikalarını bu kadar iyi temsil ediyor olmasının yarattığı birçok sorun var ve bu yazının geri kalanında bu sorunların birkaçına değineceğim.

*

Uzun yıllar Çin’de HIV üzerine çalışmış Tıp Antropoloğu Sandra T. Hyde HIV antropolojisi alanında çok ses getiren kitabında belirtmektedir ki sivil toplumun ve devlet kurumlarının kondom üzerine yaptıkları vurgunun iki sonucu var: bunlardan biri seks sadece penetrasyon ile mümkün algısı yaratmakken, öteki de her seks penetratiftir algısından yola çıkarak, her seks tehlikelidir yanılgısı yaratmak. Ve buna Türkiye bağlamında bir üçüncü sonuç ekleyecek olursak o da cinselliğin doğasının kaçınılmaz olarak tehlikeli olduğu ve bu yüzden daima kondom kullanılması gerektiği mesajının yaydığı korkudur. Ancak gerçek şu ki ne her seks penetrasyon gerektirir ne de seks kendiliğinden tehlikeli bir eylemdir. HİV ve cinsel sağlık alanındaki aktivistlerin ‘’güvenli cinsellik’’ (safe sex) değil ‘’daha güvenli cinsellik’’ (safer sex) üzerine konuşmak için ısrar etmesi de tam olarak bu sebepten. Güvenli cinsellik dendiğinde akla iki şey gelir: penetrasyon ve kondom. Halbuki PrEP’e ve benzer profilaktik teknolojilere ulaşımın daha kolay olduğu coğrafi ve politik bağlamlarda da görüldüğü gibi, kondom HİV edinimini önlemenin ne tek yolu ne de en güvenli yöntemi. Daha güvenli cinsellikten bahsettiğimizdeyse hem farklı seks pratikleri hem de kondom haricindeki önleme yöntemleri için alan açılmış oluyor. Aslında bana sorarsanız ideal olan cinselliği ‘güvenlik’ kavramı üzerinden tartışmayı toptan bırakmak ve bu tartışmanın merkezine rıza ve açık iletişim gibi kavramlar koymaktır.

Buradaki ironi şudur ki, kondoma ne kadar çok vurgu yapılırsa ve kondom ne kadar HIV politikalarının merkezi haline gelirse kondomu erotize etme şansı o kadar düşer. Kondom kullanımı toplum sağlığı kapsamında bir zaruret olarak dayatıldığında kondomdan haz almak da zorlaşır. Ayrıca, HIV’in çaresi kondom dendiğinde HIV biyomedikal bir olguya indirgenir ve HIV’in sosyo-politik ve bedensel boyutları görünmez kılınır. Halbuki, HIV geçişini önlemenin yolu biyomedikal müdahalelerden ziyade sosyal, politik, kültürel, ve haz odaklı bedensel politikalarla mümkündür. Dolayısıyla, cinsel haklar, cinsel sağlık, ve cinsel haz bütün önleme çalışmalarının merkezinde olmalıdır. Cinsel haz sadece insan hayatının mühim bir alanı değil aynı zamanda toplum sağlığı tartışmalarının da göz ardı edilemeyecek bir parçası. Hazdan konuşmadan toplum sağlığından konuşamayız, konuşmamalıyız. ‘Toplum’ dediğimiz şey soyut istatistiklerden ve sayılardan değil arzulayan ve arzulanan bedenlerden ve kimliklerden ibaret. Meksika’da ilk defa cinsellik ve HIV üzerine çalışan sosyolog Hector Carrillo daha 2000’lerin başında HIV edinimini önleme çalışmalarının cinsel tutku, spontanelik ve motivasyon gibi faktörlere odaklanmasının gerekliliğini vurgulamıştır. Carrillo’ya göre konu HIV’e ve diğer cinsel yolla edinilen enfeksiyonlara geldiğinde önemli olan önleme yöntemlerinin nasıl romantik ilişkilere/ilişkilenmelere ve cinsel hazza zarar vermeden insan hayatının bir parçası haline gelebileceğini tartışmaktır. Carrillo der ki, ‘’HIV edinimini önlemek için gerekli olan bilgi ve beceriler bireylerin cinsel ve romantik hayatlarının gerçekleri bağlamında değerlendirilmelidir. Cinselliğin ve aşkın bütün karmaşıklığı ve muhteşemliği önleme çalışmalarının bir parçası olmalıdır. Bu demektir ki, mesela, herkesi kondomun norm olduğuna ve zevk verdiğine ikna etmek yerine, kondomun cinsel haz ve romantizmi engelleyebilecek bir bariyer olduğunu kabul etmek ama yine de önemini anlatmak gerekir.’’ Carillo’nun sözlerinin de vurguladığı gibi Türkiye’de ihtiyacımız olan kondom merkezli değil haz merkezli toplum sağlığı politikalarıdır.

Unutmamak gerekir ki Carillo’nun sözleri kendisinin 2002’de basılan kitabından alınmıştır. Yani, o bu sözleri yazarken ne PrEP denen bir ilacın HIV edinimini önleyebileceği, ne de belirlenemeyen viral yükün asla HIV geçişine sebep olmayacağı bilinmekteydi. İşin aslı şu ki bu bilgiler şu an Türkiye’de de pek yaygın olarak bilinmiyor, hatta ve hatta bazı tıp doktorları tarafından inkâr ediliyor. Yani, eğer hazzı ve cinselliği temel alan bir toplum sağlığı modeli geliştireceksek, sadece kondomun cinsel zevki engelleyebileceğini kabul etmek yeterli olmayacaktır. Aynı zamanda, hazdan ödün vermeden nasıl cinsel deneyimler yaşanabileceğinden bahsetmenin de vaktidir artık. Sivil toplum kondomu cinsel sağlık eğitimlerinin ve mesajlarının mihenk taşı yapmayı bırakmalı, sadece çeşitli alternatiflerden biri olarak sunmalı. Ve bu süreçte enerjisini kondom kullanımını yaygınlaştırmaya değil PrEP gibi korunma yöntemlerini Türkiye’de daha yaygın kılmaya yoğunlaştırmalı. Eğer muhafazakâr devlet politikalarının toplum sağlığını olumsuz yönde etkilemesi istenmiyorsa, kondom baskısının da o muhafazakarlığın nasıl bir parçası haline geldiğini ve hazzın birey ve toplum sağlığı için önemini inkâr etmenin tehlikelerini anlamalı ve kabullenmeli.

*

Asıl nokta haz zaten. İyi hissetmek önemsiz değil çünkü bizi özgürleştiren o. Bu cümle siyahi feminist yazar ve aktivist Adrienne Maree Brown’un Haz Aktivizmi kitabından. Cinsel haz, cinsel sağlık ve toplum sağlığı tartışmalarının ayrılmaz bir parçası olmalıdır çünkü hazzın insan hayatındaki önemini kavrayamayan sağlık politikaları ve girişimleri başarısız olmaya mahkumdur. Bugün cinsel sağlık, global toplum sağlığı ve cinsellik eğitimi literatürlerinde birçok araştırma görebiliriz hazzın birey ve toplum sağlığı için önemine dair. Bu yazıyı bitirirken haz aktivizmi konusunu açmamın sebebiyse konu HIV ve cinsellik olduğunda hazzı ağırlıklı olarak sağlık çerçevesinde konuşmanın sakıncalarına dikkat çekmek. Cinsel hazzın önemini konu sadece toplum veya birey sağlığı olduğunda kabul etmek yeterli değildir çünkü haz veren fanteziler, fetişler ve eylemler illaki kişisel veya toplumsal sağlığa fayda sağlamalı diye bir kaide yoktur ve normatif sağlık beklentilerinin ve hazzın gerektirdikleri bazen birbirine ters düşebilir. Ve haz almak ve vermek için yapılanlar ‘sağlıklı ve güvenli’ addedilmediğinde bu söz konusu hazları daha az kabul edilebilir kılmaz. Dediğim gibi ‘güvenli’ cinsellikten bahsedeceksek illa rızadan bahsetmeliyiz önce ve rıza olan yerde deneyimlenen hazların ‘riskli’ bile algılansalar kimsenin müdahalesine maruz bırakılmaması gerektiği gerçeğini oturtmalıyız. Bazen en çok haz duyduğumuz şey ‘en riskli’ olan olabilir, hatta tam olarak bu yüzden ondan haz duyuyor olabiliriz. Amerikalı kuir akademisyen Tim Dean’in de Sınırsız Yakınlık kitabında bahsettiği gibi bazen kişiler bilerek ve isteyerek HIV’le yaşamayı seçebilir ve bunun etrafında dayanışan komüniteler kurabilir. Dolayısıyla toplumun ve bilimin tanımladığı normatif ‘sağlık’ algısına ters düşen eylemlerin ve hazların patolojize veya kriminalize edilecek hiçbir yanı yoktur. Bu yüzden de bu yazı dizisinin son yazısında da bahsedeceğim gibi Türkiye’de HIV aktivizmi ve haz aktivizmi birbirinden ayrı düşünülemez çünkü ancak hazzı merkeze alan bir aktivizm, cinsellik ve haz etrafında örülen muhafazakarlıktan da beslenen HIVfobinin karşısında radikal politikalar üretebilir.

*KaosGL.org Gökkuşağı Forumu’nda yayınlanan yazı ve çizimlerden yazarları ve çizerleri sorumludur. Yazının ya da çizginin KaosGL.org’ta yayınlanmış olması köşe yazılarındaki veya çizimlerdeki görüşlerin KaosGL.org’un görüşlerini yansıttığı anlamına gelmemektedir.


Etiketler: yaşam, cinsellik, hiv
nefret