21/09/2021 | Yazar: Sa Bahattin

Kendini heceleme seviyesinde tanıyan bir lubunyanın, cinsel-politik bir sohbete ilk kez tanıklık etmesi durumunda yaşanacak tüm şokları o gün yaşamıştım. Bunların yanında, o gün henüz fark etmesem de hayatımda kalıcı olarak yer alacak olan yeni bir terim duymuştum: Toplumsal cinsiyet.

Bir lubunyanın toplumsal cinsiyet ile imtihanı Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

Bu yazı bir lubunyanın toplumsal cinsiyet normları ile girdiği bir mücadeleyi değil, direkt olarak terimin kendisiyle yaşadığı süreci anlatmaktadır.

2003 yılının 8 Mart’ında, üniversiteden arkadaşlarımla sinemada Halka filmini izledikten sonra, “8 Martı Yaratan Kadınlar Arasında Eşcinsel Var Mıydı?” benzeri bir başlığı olan sohbet toplantısına katılmak için Kaos GL’nin o sıralar Ankara Konur Sokak’ta bulunan Kültür Merkezi’ne gitmiştim. Bu ilk gidişimdi ve neyse ki son olmayacaktı.

Kendini heceleme seviyesinde tanıyan bir lubunyanın, cinsel-politik bir sohbete ilk kez tanıklık etmesi durumunda yaşanacak tüm şokları o gün yaşamıştım. Daha önce aklımın ucundan bile geçmeyen varoluşsal, siyasi ve kültürel çözümlemeler, benimkine hiç azımsanmayacak ölçüde benzeyen yaşam görüşleri, aynı sokakta yaşanmışçasına örtüşen hayat hikayeleri... Bunların yanında, o gün henüz fark etmesem de hayatımda kalıcı olarak yer alacak olan yeni bir terim duymuştum: Toplumsal cinsiyet. Ne demek istediği açık gibi duran bu terimin anlamını cümle içi kullanımlarından çıkarabiliyor ve onu en iyi “toplumsal cinsiyet rolü” dendiğinde anlıyordum.

Birkaç ay sonrasına geldiğimizde Robert William Connell’in o sıralar, özellikle Kaos’tan tanıdığım kişiler arasında oldukça popüler olan Toplumsal Cinsiyet ve İktidar[1] isimli kitabını almış, okumuş ve beğenmiştim. Ancak kendime ara ara o kitabı tam da anlamadığımı itiraf ediyordum. Beğenim, bütün olarak metni kavramaktan ziyade, yazarın birçok önermesi üzerine daha önce hiç düşünmemiş olmamdan ve bazı paragraflarda verilen örnekleri zihin açıcı bulmamdan kaynaklanıyordu.

Zaman geçiyor, ben bu terimi sanki kendim üretmişim gibi hoyratça kullanıyordum. Terimin anlamı üzerine düşünmeyi bırakmış, onu bir uzvum gibi görmeye başlamıştım.

Ta ki Kaos GL, sosyal medya hesabından derginin toplumsal cinsiyet konulu sayısı için yazı istediğini duyurana dek. Bu konuda bir yazı yazmayı çok isterdim ama yazsam ne yazarım diye düşünmeye başladığımda, aslında terimi gereğince düşünmediğimi fark etmeye başladım.

Bir ihtimal olarak, geçtiğimiz hafta Amerikalı bir arkadaşımla kahve içerken yaptığımız sohbetten bahsedebilirdim. Cis, hetero ve beyaz bir erkek olan arkadaşım; transların spor müsabakalarında yer almaları konusunda ne düşündüğümü sormuştu. Cinsiyete dayalı bir gruplandırma yerine, biyolojik belirteçlere bağlı bir değerlendirmenin kabul edilebilir olacağını söyledim. Yağ/kas oranı, hücre telomer uzunluğu, kandaki şeker değeri, bazı hormon seviyeleri vs. Halbuki ben trans değildim. Dahası spor müsabakalarına da katılmıyordum. Dolayısıyla benim bu konuda fikir üretmem yalnızca teorik bir zihin egzersizi olarak değerlendirilebilirdi. Hepsinden önemlisi, cevabımdan anlayacağınız gibi, bu konuda hiçbir uzmanlığım ya da ‘tartışmanın hakkını verecek seviyede’ bilgim yoktu.

O halde kendime dönmeli ve bu terim ile şahsi bir münasebet geliştirmeliydim.

“Toplumsal cinsiyet, toplumsal cinsiyet...” diye kendi kendime söylenmeye başladığımda, ilk önce bunun iki kelimeden oluşan bir terim olduğu gerçeğini fark ettim. Sonra da ilk kelimeye yoğunlaştım: TOPLUMSAL. Cinsiyet bu kadar şahsi ve başkalarını ilgilendirmemesi gereken bir meseleyken nasıl oluyor da “toplumsal”laşabiliyordu. Bunun üzerine, en başa dönmeyi, bu terimi oluşturan iki kelimeyi tanımlarından başlayarak adım adım değerlendirmeyi uygun buldum.

Tarafsızlığı son derece kuşkulu olmasına rağmen kaynak olarak kullanılmış başka bir sözlük bilmediğimden TDK sözlüğüne baktım; Toplum ve Cinsiyet kelimelerinin tanımları üzerine kafa yormaya başladım.

Toplum: 1. Aynı toprak parçası üzerinde bir arada yaşayan ve temel çıkarlarını sağlamak için iş birliği yapan insanların tümü, cemiyet. 2. Topluluk2

Eyvah! İki anlam var. Çok anlamlı kelimeler üzerine düşünmekten hoşlanmam. Çünkü bazen anlamlar şaşırtıcı derecede farklı olabiliyor. Neyse ki bu onlardan değil. Sadece birinci anlamı değerlendirsek yeterince iyi bir iş çıkarırız diye tahmin ediyorum. O halde başlıyorum:

Aynı toprak parçası... Durun bir saniye. Nasıl yani? Ne kadarlık bir toprak parçası bu? Bir ev kadar mı? Köy? Şehir? Toprak parçasının büyüklüğü belli değil mi? Yoksa aslında toplum derken bir ülke sınırları içerisinde yaşayan herkes mi kast ediliyor? Ya da mesela, Avrupa kıtasındaki herkes, tek bir toprak parçası üzerinde olduğundan, tek bir toplum olarak mı tanımlanacak? Açıkçası kafam karıştı. İstanbul’un Anadolu ve Avrupa yakaları farklı toprak parçaları olduğu için aynı toplumdan sayılmıyorlar mı? Sanırım bu tanımlamada bir hata var.

Belli ki konunun uzmanları konu üzerine düşünmek, bu tanımı açıklayıcı hale getirmek zorundalar. Eğer benden bir fikir istenirse “bir arada yaşmak zorunda olan insanlar bütünü” gibi kapsayıcı bir cevap veririm. Hatta ToplUm’un kelime olarak toplAm’a ne kadar benzediğini vurgularım ki, toplum denen şeyin bireylerin tek tek eklenmesiyle oluşan bir toplam olduğunu; bir kişi eksildiğinde BİR EKSİK hale gelen, birörnek olmayan, ve hem nitelik hem nicelik bakımından sürekli değişen bir varlık olduğunu somutlaştırabileyim.

Derken ikinci kelime,

Cinsiyet: Bireye, üreme işinde ayrı bir rol veren ve erkekle dişiyi ayırt ettiren yaradılış özelliği, eşey, cinslik, seks.

Evet, cinsiyet için elimizde tek tanım var. Ucuz atlattık! Tanım üreme üzerinden gerçekleştirilmiş. İyi bir başlangıç, sonuçta canlıların üremeleri hakkında biraz bilgim var. Ama durun, burada ‘yaradılış özelliği’ diyor. Yaradılmış şeylerin mi cinsiyeti oluyor yani? E benim gibi yaradılışa değil de ‘oluş’a inananlar ne olacak? Bizi ilgilendiren bir tanım değil mi yani? Olmaz öyle... Gayet de ilgileneceğim bu tanımla ben.

Bireye, üreme işinde... Cinsel birleşmeyi ‘üreme işi’ olarak algılıyor. İlginç. Sanırım eşeyli üreyen tüm canlıları kapsamak için böyle yazılmış. Hepsini kapsamalı tabii ama insanları da… Hatta insanların kısır olanlarını da… Yani üreme işini gerçekleştiremeyenleri... Kapsıyor mu? Hayır kapsamıyor. Eksik kalıyor.

Şöyle deselerdi nasıl olurdu: “Eşeyli üreyen canlılarda, her bir tür için, farklı üreme hücreleri üretme potansiyeli olan bireylerin oluşturduğu grupların her biri.”

Hah! İki terimi de tanımladık. Peki işimiz bitti mi? Hayır. Peki neden? Çünkü toplumsal cinsiyet teriminde toplum ve cinsiyet kelimeleri yalın hallerinde yan yana getirilerek bir anlam oluşturmamış. Birinci kelimeye -sal son eki getirilmiş.

Bu ek yapım ekleri sınıfından. İsimden isim yapanlara denk düşüyor. Birçok yerde “nisbetlik eki” diye tanımlandığını gördüm. Eski Türkçe’ de -î ekine karşılık geliyormuş. Cumhuriyet Dönemi’nde üstüne pek konuşulmuş. Tartışmalı bir ek; akademinin çok da içine sinmeyen kullanımları varmış. Nisbet dedikleri neymiş ki, diye irdelerseniz de şu tanımla karşılaşırsınız (üçüncü anlam olarak) “bağıntı, ilgili, ilişki.” Dolayısıyla, bilimle ilgili: bilimsel; finans ile ilgili: finansal.

Peki şimdi bunları birleştirelim

Aynı toprak parçası üzerinde bir arada yaşayan ve temel çıkarlarını sağlamak için iş birliği yapan insanların tümü ile ilgili olarak bireye üreme işinde ayrı bir rol veren ve erkekle dişiyi ayırt ettiren yaradılış özelliği.

Bilmem, sevdiniz mi?

Bir de benim yapmaya çalıştığım tanımlarla deneyelim:

Bir arada yaşamak zorunda olan insanların tümü ile ilgili olarak bireylerin üreme hücresi üretme potansiyeline bağlı gruplara ayrılması.

Olmadı değil mi?

Olmaz tabii. Çünkü toplumsal cinsiyet akıl dışı bir şey ve insanlar bir araya geldiklerinde akıldışılığı olağanlaştırmak, hatta rasyonel tüm yaklaşımları hırpalamak konusunda çok yeteneklidirler.

Toplumsal cinsiyet bir araya gelmiş insanlarla ilgili bir şey olduğuna göre, akla uygunluğunu beklemiyorum, tamam. Ama yukarıda yazdığım tanım saçmalarının toplumsal cinsiyet olmadığının da farkındayım. O halde ne bu toplumsal cinsiyet? Ne? Neee?!

Gördüğünüz gibi ben bileşenlerine ayırarak bütünü anlayamadım.

“O zaman,” dedim, “kendimi yormayayım da, yine aynı kaynaktan bütüncül anlamını öğreneyim.” Hemen gidiyorum TDK’nın sözlükler sayfasına. Aratıyorum...Toplumsal Cinsiyet: Bu söz Güncel Türkçe Sözlük’te bulunamadı. E yuh yani!

Ya sözlüğü oluşturanlar böylesi terimlere aşina olmayacak denli kültürsüz ya da bile isteye bu terimi yok etmeye çabalamışlar. Nedeni ne olursa olsun, sonuç aynı; sözlükte bu terimin tanımı yok. 

Tabii, ilk anda, benim de yaptığım gibi “iki kelimeden oluşmuş bir terim olduğu için tanımlamıyor” diye düşünebilirsiniz.  Çok güzel yanılırsınız. Nitekim, Güncel Sözlük’te toplumsal bilinç, toplumsal kin, toplumsal bunalım gibi terimlerin tanımlarına yer verilmiştir.

O halde söylenecek çok söz olmasına rağmen, daha fazla uzatmadan özetliyorum; ben toplumsal cinsiyetin anlamını bilmiyorum ve benim gibi tüm bilmezler için TDK’dan TOPLUMSAL CİNSİYET tanımı talep ediyorum. 

[1] Toplumsal Cinsiyet ve İktidar, Robert William Connell. Çevirmen: Cem Soydemir. Ayrıntı Yayınları.

Kaos GL dergisine ulaşın

Bu yazı ilk olarak Kaos GL dergisinin Toplumsal Cinsiyet dosya konulu 178. sayısında yayınlanmıştır. Dergiye kitapçılardan veya Notebene Yayınları’nın sitesinden ulaşabilirsiniz. Online aboneler dergi sitesinden dergiyi okuyabilir.

*KaosGL.org Gökkuşağı Forumu’nda yayınlanan yazı ve çizimlerden yazarları ve çizerleri sorumludur. Yazının ya da çizginin KaosGL.org’ta yayınlanmış olması köşe yazılarındaki veya çizimlerdeki görüşlerin KaosGL.org’un görüşlerini yansıttığı anlamına gelmemektedir.


Etiketler: yaşam
İstihdam