06/10/2010 | Yazar: Selçuk Candansayar

BirGün’e yönelik öfke referandum sonrasında daha da şiddetlendi.

BirGün’e yönelik öfke referandum sonrasında daha da şiddetlendi. Hepi topu 5-6 bin satabilen, diyelim bir o kadar da internet üzerinden okunan gazete neredeyse Türkiye’nin demokratikleşmesinin önündeki en büyük engel, Türkiye ‘solu’ ve ‘sosyalistlerinin’ düşmanı olarak görülüyor. Kendilerini ‘liberal’, ‘özgürlükçü sol’, ‘liberal sol’, ‘sosyalist’ olarak tanımlayan çok sayıda grup, insan sanki gözlerini BirGün’e küfür ederek açıyor ve her gece ‘kapansalar da kurtulsak’ duasıyla kapatıyorlar.
 
Artık nefrete vardığı anlaşılan kızgınlıklarından olsa gerek BirGün’ü okumadan da duramıyorlar. İki hafta önce ‘sosyalistlikten istifa meselesi’ üzerine yazdığım yazıya gelen eleştiri e postalarının en içten ve küfürsüz olanı şu şekildeydi;
 
Ümit Kıvanç'a verdiğin saçma sapan bilim dışı sloganik fikirden nasip almamış yazını gülerek okudum. Özgürlükçü gerçek solculara ve  gittikçe güçlenen o platforma karşı çekemediğiniz için yalan yanlış bir şekilde saldırıyorsunuz.Faşistlere özgü şekilde anayasa referandumu sürecinde Adalet Ağaoğlu,Osman Can ,Roni Margulies'e ve arkadaşlarına karşı saldırdınız. "Yiyin birbirinizi" manşetini yarın tarih yargılayacaktır.

Eleştirinde fikirsel hiç ama hiç bişey yok. Kemalist'lerle aynı dili kullanıyorsunuz.Kemalizm'in sol ile hiç bir ilişkisi yoktur ve tarihinde de olmamıştır. Ama sizler ne kadar inkar ederseniz edin Kemalizme su taşıyorsunuz onla aynı dili kullanıyorsunuz. Bu nasıl solculuk(!)
Geleceğin özgürlükçü solu, Cumhuriyet ve Birgün okuyanların çocuklarından değil, Taraf okuyanların çocuklarından oluşacaktır. İşte bu gerçek sizi delirtiyor ve çekemiyorsunuz. Bütün mesele bu...

12 Eylül referandumunda çıkan evet sonucu , şu gerçeği tescil etti. "87 yıllık tarihi boyunca faşizme en ağır darbeyi vurduk" ...Bu beni olağanüstü mutlu etti... Ben solcuyum ve şunu çok iyi biliyorum .Tarih ve diyalektik bize şunu ap açık gösterdi ki faşizmi -günümüzdeki adıyla gerici Kemalizm'i- yeneceğiz. Selamlar.
 
E postayı gönderen adını ve telefon numarasını da ekleyecek denli samimi ve dürüsttü. Eleştirisine sinen acı dolu öfke, kırgınlık, hayal kırıklığı üzerine düşünmek zorundayız. Bize küfür edenlerin hemen çoğunda bu duyguların olduğu bir gerçek.
 
Bütün içtenlikleriyle son referandumu faşizme vurulan en büyük darbe olarak niteleyenleri anlamaya çalışmamız gerekli.
 
Anlamanın yolu, BirGün’e, Vakit, Yeni Şafak, Zaman, Star vb açıkça AKP yandaşı, sağcı, dinci cenahtan değil küfür, bir eleştiri bile gelmezken; öfke ve küfür yağmurunun ‘asıl sosyalist biziz’ diyenlerden yağdığını fark etmekten geçiyor.
 
Tamam, ‘bir teknisyen soğukkanlılığıyla’ BirGün’ün temsil ettiği devrimciliği tasfiye etme uğraşını veren, sosyalist sözcüğünü ele geçirmek, içini boşaltmak ve bir tür çakma ‘Amerikan liberal demokratlığını' sosyalistlik olarak yutturmaya çalışanları bir yana bırakalım, onların samimiyetsizlikleri, vicdansız stratejileri ortada.
 
Ancak, BirGün’e kızanların büyük bölümü bir şekilde sosyalist hareketin içinden gelmiş, kimi ön saflarda çalışmış, kimi gençliğinin en güzel yıllarını bu uğurda geçirmiş insanlar. Onlar hem gazeteyi okumadan duramıyor hem de gazete ile ilgili duydukları her tür eleştiri ve karalamaya balıklama atlamaktan kendilerini alamıyorlar.
 
Hele gazete şu ya da bu, küçük ya da büyük bir hata yapsın; yeri göğü yıkıyorlar. Düzenli okudukları gazetelerde tescilli faşistler varken, ‘Şu kişiye nasıl yazı yazdırırsınız?’, ‘Falanca yazıyı nasıl olur da yayınlarsınız?’ diye, demediklerini bırakmayanlar var. Kimi zaman, ‘İyi ama bak senin her gün aldığın gazetede kim yazıyor, geçmişte sana Moskova uşağı komünist köpek diyen ve görüşlerini de hala koruyan biri değil mi o?’ diye sorduğunuzda, daha da öfkeleniyorlar. ‘Ben onun kim olduğunu biliyorum, o gazeteyi onun için değil, bak şu kişi için alıyorum’ diye kızıyorlar. ‘Peki ama okuduğun kişinin bir faşistle aynı gazetede yazmasına bir şey demiyorsun da, BirGün için neden bu kadar kızmaya hazırsınHer şeye rağmen BirGün de yaşasın diye desteklemiyorsun?’ sorusuna verdikleri yanıt iç acıtıcı oluyor; ‘BirGün kapansın, batsın, ölsün istiyorum!’.
 
Bu kızgınlığın politik bir açıklaması olduğunu sanmıyorum. Bu kızgınlık bir tür geçmişe yönelik hayal kırıklığından, tamamlanmamış bir yas sürecinden, korku içinde ortada kalmışlık duygularından besleniyor gibi. Haftaya bu duyguları anlamaya, anlatmaya çalışacağım. 


Etiketler: yaşam, siyaset
İstihdam