13/07/2011 | Yazar: Kürşad Kahramanoğlu

Dünya ve Türkiye önyargılardan kurtulup, ikiyüzlülüğü bir kenara bırakıp, insan haklarına hakikaten saygı duyulan yerler haline geldikçe, biseksüalite dediğimiz bu insanlık hali de dolabın o en karanlık köşesinden gün ışığına çıkabilecek.

Milyonlarca tanımadığım, ama özellikle de tanıdığım biseksüellere ithaf edilmiştir...
 
Övünmek gibi olacak ama Türkiye’ye 2007’de döndüm döneli cinsellik konusunda milyonlarca insanın duymadığı, düşünmediği konularda da yazıyorum. Yazdıklarım çok orjinal, hiç bilinmeyen teorik şeyler değil. Sadece bu memleket, “cinsellik” kelimesini duyunca hemen seks konuşulacak sanıyor. Ya iştahlar kabarıyor ve okumanın üçüncü dakikasında ilgiler dağılıyor ya da yüzler kızarıp abdestler bozulacak sanıp yazı bir kenara bırakılıyor. Örnek mi istiyorsunuz? Kaç taneniz interseksin ne olduğunu duydu? Halbuki BirGün’de, daha Türkiye’ye tam dönmemişken Ekim 2006’da yazmışım bu konuyu! Aynı zamanlarda, interseks bir Türk vatandaşı ile röportajım da yine BirGün’de çıkmış o günlerde... Tabii, Haydar Dümen varken Türkiye, Kürşad Kahramanoğlu’nu ne okusun? Babam da Haydar Dümen’ciydi, biz muhafazakâr, eskinin kıymetini bilen(!) bir toplumuz...vs.vs diye düşüncelere dalmışken, bilgisayarıma doktor bir arkadaşımdan elektronik bir posta düştü. Selçuk doktordur, ama aynı zamanda gazeteden köşedaşım ve doğru dürüst bir entellektüeldir. “Eşcinsellik biyolojik bir hastalıktır” diye fetva verip, hâla koltuğunu koruyan bir Bakan’ın olduğu ülkemizde bile cinsellik konusunun sadece doktorların inisiyatifine bırakılmaması gerektiğini takdir edebilecek bilgi ve derinlik sahibidir. Selçuk elektronik postasında, Yapı Kredi Yayınları’nın Cogito dergisi Kış 2010 sayısı için dosya konusunu "Cinsel yönelim" olarak belirlediğini yazıp, katkı ve önerilerimi sormuş. Selçuk’u hakikaten severim, kıramadım ve işte herkesin ne olduğunu bildiğini sandığı, en aşağısından ne olduğu konusunda bir fikri olduğunu sandığı, cinsellik yelpazesinin “biseksüellik” dilimi hakkındaki bu yazıyı kaleme almaya böyle karar verdim...

Wikipedia, biseksüaliteyi “Homoseksüalite ve heteroseksüalite ile birlikte üç ana cinsel yönelimden biridir; biseksüalite hem fiziksel hem/veya, de/da romantik olarak hem kadını hem de erkeği çekici bulmaktır” diye tarif ediyor. Hiçbir cinse karşı ilgi duymayanlara da “aseksüel” diyoruz. "Aseksüel olmayan, ama iki cinsten biri için belirgin bir şekilde çekici bulmayan bireyler de kendilerini “biseksüel” olarak tanımlayabilirler” diye ilave etmiş. Hetero ve homoseksüel terimleri gibi biseksüalite de 19. yüzyılda ortaya çıkmış terimler olsalar da, tarih boyunca değişik toplumlarda ve hayvanlar aleminde biseksüalitenin var olduğunu biliyoruz.

İşin pratiğine bakarsak; benim yakından tanıdığım, bildiğim, arkadaşım olmuş birçok biseksüel var. Kolay iş değil. Toplumda ciddi olarak ayrımcılığa uğrayan bu bireyler, eşcinsellerin çekmek zorunda oldukları bütün ayrımcılıklarla yüzleşmenin ötesinde, uzun dönemler eşcinseller tarafından da ayrımcılığa tabi tutuldular. Batı’da eşcinsel hareketin yükselişte olduğu 70’li, 80’li yıllarda biseksüeller, eşcinsel hareketin önemli bir kısmı tarafından “mücadeleyi sulandıran, aslında olmayan bir cinsellik yaratarak eşcinselliklerini yumuşatmaya, daha kabul edilir birşey yapmaya çalışan” bireyler ve gruplar olarak suçlandılar. Bu görüş artık demode olmuşsa da, o dönemlerde birçok biseksüele “mücadelemize, örgütümüze, katılabilirsiniz, cinsel pratiğiniz özelinizdir; kendinizi eşcinsel olarak tarif edin” baskısı yapıldı!
Biseksüelliğin en liberal eşcinsellerin bile kafasını karıştıran, onları “eşcinsellikleri ile yüzleşemeyen, aslında dolaptan bir türlü çıkamayan eşcinseller olduklarını” düşündüren ana neden; biseksüel pratiğin değişik tezahürlerinin olması. Bir insan tüm ergen yaşamında biseksüel olabileceği gibi; biseksüeliğini pratiğe dökme şekli ergen yaşamının sadece bir kısmında olabilir. Bir biseksüel, aynı zamanda hem karşı hem kendi cinsine yönelebileceği gibi, ömrünü belli dönemlerde sadece kendi cinsine, belli dönemlerinde sadece karşı cinse yönelmiş olarak yaşayabilir.

Tabii bu konuları kendi içinde özümleyememiş, toplum, aile ve din baskıları ile hakikaten biseksüel olmadıkları halde biseksüel olduklarını söyleyen, düşünen bireyler hep olmuştur, hâla da var. Mesela Türkiye’de ve Türkiye gibi cinselliğin baskı altında olduğu birçok başka ülkelerdeki gey chat sitelerinde kendilerini biseksüel olarak deklare eden binlerce insanın, aslında eşcinsel olduklarını düşünüyorum. Çok seneler önce İngiltere’nin “Scene Out” dergisi için Türkiye’deki ticari gey hayat için birkaç yazı yazmıştım. O dönemde ülkedeki en önemli gey ticari mekanlarda bir İngiliz arkadaşımla yaptığımız söyleşilerde, genç erkeklerin birçoğunun kendilerini “aktif biseksüel” gibi abuk sabuk bir kategori ile tarif ettiklerini gözlemlemiş ve yazmıştık! Bu abukluğun nedenlerine girmeyeceğim, çünkü o başka bir yazı olur. Ama biseksüelliğin “aktifi”, “pasifi” olmaz demekle yetineyim.

Biseksüeller hakkında önyargı çok; bu önyargıları sıralamaktansa, en popülerlerine cevap vereyim istedim.
Biseksüeller, kafaları karışık bireyler değiller. Kafa karışıklığı, insanların biseksüelliğe olan yaklaşımlarında. Birden fazla cinse karşı yönelimi olan insanlara “biseksüel” diyoruz, o kadar!

Biseksüeller gözü doymaz, cinsel oburlar değiller. Cinsel oburluk, cinsel yönelimlerinde varyasyon gösteren insanlara denmez; cinsel obur diye gereğinden çok cinsel iştahı olan insanlara denir. Bazı insanlar “birden fazla cinsel yönelimi olmayı”, “herkese yönelimi olmakla” karıştırıyorlar. Bu biraz, lezbiyenler ve heteroseksüel erkekler bütün kadınları arzuluyorlar, heteroseksüel kadınlar ve gey erkekler bütün erkekleri demeye benziyor. Biseksüalite “hepsi” demek değil, “her ikisi de olabilir” demek!

Biseksüeller de sadık olabilirler! Hem sarışınlardan hem de esmerlerden hoşlanan bir heteroseksüel erkek karısına ne kadar sadık olabilirse, bir biseksüel de partnerine o kadar sadık olabilir!
Biseksüeller, kadınlara ve erkeklere aynı oranlarda yönelmek zorunda değiller! Alfred Kinsey tarafından 1940’larda geliştirilmiş olan, cinsel tecrübe ve pratiği istatistiklere dayanarak ölçen, Kinsey Skala’sı, cinselliği yüzde 100 homoseksüellikten, yüzde 100 heteroseksüelliğe kadar ölçer. Bugün bile bizlerde cinselliğin bir yelpaze olduğu fikri, daha çok bu Kinsey Skala’sına dayanmakta. Skala’nın tam ortasında eşit oranda homoseksüel ve eşit oranda heteroseksüel olan bireyler yer almakta. Kinsey Skala’sı biseksüaliteden bahsetmez bile. Bu da maalesef uzun yıllar, birçok insanın aklında biseksüalitenin eşit miktarlarda kendi ve karşı cinse yönelmiş insanlar oldukları fikrini sabitledi. Cinsellik, siyah beyaz birşey değil. Bu siyah beyaz merakı, biseksüellerin sonuçlarını çekmek zorunda oldukları başka bir sorun.

Biseksüalite sadece erkek ve kadın diye iki cinsin varlığını kabul ve iddia etmez. Biseksüellerin varlığından sadece iki cins olduğu, yani kendi cinsiniz ve karşı cins sonucu çıkmaz. Yani insanların cinsel yönelimleri, sadece maskülen erkeklere veya feminen kadınlara değildir. Bu nedenle biseksüaliteden trans insanların yok olduğu anlamı da çıkmaz. Alfred Kinsey’den bugüne kadar, yani 1940’lardan beri cinsellik konusunda öğrendiklerimizin bugün bizleri getirdiği, gittikçe artan bir şekilde, iki cinsten fazla cinsler olabileceği ve cinselliğin “siyah/ beyaz”la layıkıyla açıklanamayacağı noktası ki, bu da başlıbaşına başka bir yazı konusu.

Kısacası “biseksüalite, cinsellik yelpazesinin lay lay lomu” değil. Bilakis taşıması zor bir insanlık hali. Her taraftan dışlanan, cinsellikleri politik olarak özdeşleştikleri eşcinseller ve translar tarafından bile dolaba kitlenmek istenilen, kendi partnerleri tarafından bile devamlı kuşkuyla veya “aman öte tarafa kaymasın” baskısıyla gözlenen bir cinsel yönelimle yaşamak, nasıl kolay olabilir ki? Benim tahmin ve gözlemlerime göre bu önyargılar, korkular ve baskılar nedeniyle bilinen/tahmin edilen biseksüel sayısı/oranı, hakiki biseksüel sayısı ve oranının kat ve kat altında. Mesela bu nedenle de bu yazıyı kaleme aldığım Aralık 2010 tarihinde, Türkiye’de bildiğimiz bir tane bile pozitif rol modeli olabilecek bir biseksüel yok. Türkiye gibi cinselliğin bir türlü doğru dürüst tartışılmadığı, insanların cinsellik konusunu hep tabu gördükleri ülkelerde biseksüeller en çok da partnerlerinden çekiyorlar! “Acaba döner mi? Bizim ilişkimiz gerçek ve güvenilir değil mi?” diye. Ben bu nedenle en aşşağısından bir arkadaş kaybettiğimi düşünüyorum!

Dünya ve Türkiye önyargılardan kurtulup, ikiyüzlülüğü bir kenara bırakıp, insan haklarına hakikaten saygı duyulan yerler haline geldikçe, biseksüalite dediğimiz bu insanlık hali de dolabın o en karanlık köşesinden gün ışığına çıkabilecek.

Etiketler: yaşam, cinsellik
İstihdam