31/10/2021 | Yazar: Sa Bahattin
LGBT’lerin hiç çocuk olmadığını ama her fırsatta çocukların ahlakını bozduklarını sanabilirsiniz. O halde LGBT’lerin metafizik bir varlık olduğu, ne bileyim ruh gibi, hayalet gibi bir şey oldukları varsayılabilir.
Geçtiğimiz günlerde (22.10.2021) bizimle ne alıp veremediği olduğunu henüz kestiremediğim bir bakanımız yine bir açıklama yapmış.
Haberi öncelikle sosyal medya üzerinden gördüm. “LGBTİ’yi yasakladık, biz Müslüman bir devletiz” şeklinde başlıklar atılmıştı.
Başlıkta “Müslüman devlet” tanımı dikkatimi çekti. Bir devletin Müslüman olması demek onun laik olmadığı anlamına gelir. Nitekim, laik bir sistemde din işleri devlet işlerinden ayrılmıştır ve devlet kurumları bütün dini inançlara eşit mesafede dururlar. Günümüz Türkiye’sinde laikliğin ne denli içi boş bir kavram olduğu ortada olsa da bu boş kabuğa, günün birinde içini doldurabilmek için, ihtiyacımız olduğunu düşünüyorum. Dolayısıyla, bu başlıkları okuduğumda biraz endişelendiğimi itiraf etmeliyim. Devlet erkanının artık sözde laiklikten bile vazgeçtiğini yahut zaten vazgeçmiş olduklarını duyurmakta bir beis görmediklerini düşündüm.
Yine de kesin yargılara koşmadan önce ilgili haberi farklı kaynaklardan teyit etmek istedim. “Bakan LGBTİ yasakladık biz Müslüman bir devletiz” kelimelerini yazıp google’da taratınca karşıma bir youtube kanalı çıktı. Video’nun başlığında ilgili bakanın soy ismi ve “ Biz Müslüman Bir Devletiz” sözlerine yer verilmişti. Uzun olmayan bir videoydu, hemen tıklayıp izlemeye başladım. Videonun açılışında “En Son Haber” yazıyordu.
Videoda devlet erkanımızın önemli şahsiyetlerinden biri şunları söylüyordu:
“Onlar bizim içimize vaaz etmeye (Vaaz etmenin böyle bir kullanımına daha önce tanık olmamıştım. Bakan’ın söylediğini yanlış anlamış olabilirim. Bu noktada kendimi düzeltmeye hazırım) çalışıyor; LGBT’yi aile yapımızı bozmasın, çocuklarımızı ahlaksızlığa sevk etmesin, ülkemizin ahlakını bozmasın diye engelledik. Ya siz her türlü sapkınlığın içerisinde oluyorsunuz. Ya biz ona girmek durumunda değiliz. Biz Müslüman bir milletiz...”
Neyse, cümle en azından “devletiz” ile bitmiyor. Yani henüz laiklikten aleni bir şekilde vazgeçilmemiş. Ya da bakanımızın burada dili sürçmüş de aslında devlet demek istemişken millet demiş olduğunu düşünebiliriz. O kadarını bilemiyorum. Ama olsun, ben şimdilik ilgili kişinin ‘laik devlet’ varsayımına tutunduğunu düşünmek eğilimindeyim. Yine de, sırf devlet yerine millet diyor diye cümlenin mutluluk verici bir içeriği olmadığının farkındayım. Müslüman bir milletiz demesi de cümlede sunulan temelsiz önermeyi haklı çıkarmıyor.
Devletlumuz, LGBT’den ve sapkınlarla işbirliğinden bahsederken bıyık altından gülümsüyor, ama bu gülümsemeyle beraber sözüm ona “popülist” bu ifadelerle gerçekte ne dediğini bir düşünüyor mu?
O düşünmüyorsa biz düşünürüz! O halde gelin bu önermenin ne demek istediğini ve henüz kurulurken parçalandığını gözler önüne serelim.
LGBT’yi aile yapımızı bozmasın, çocuklarımızı ahlaksızlığa sevk etmesin, ülkemizin ahlakını bozmasın diye engelledik
Şimdi, bu cümleye göre; LGBT, aile yapısına düşman, çocukları ahlaksızlığa sevk eden ve ülkenin ahlakını bozan bir yapı.
Bir kişinin dahil olduğu bir yapıyı bozma isteği pek karşılaşılan bir durum değildir. Eğer öyle olsaydı, bireyler bu yapıları yavaş yavaş yok eder ve ilgili kurumların tarihsel varlığından söz etmek mümkün olmazdı. Yani her 1000 ailede bir LGBTİ birey çıkıyor ve bu birey kesin olarak aile yapısını bozmak istiyor olsaydı, 100bin ailenin olduğu bir toplulukta 100 yıl içerisinde ailelerin büyük çoğunluğu zarar görmüş olurdu. Burada hazır yazıyorken ifade edeyim: LGBTİ+’lerin bir kısmı “zorunlu heteroseksüellik” nedeniyle evlenip çocuk yaparak aile yapısına destek veriyor, bunu da bilesiniz. Ayrıca, LGBT’ler gerçekten aile kurumuna bu denli düşman olsalardı, hak kazandıkları ülkelerde bir de evlenmek hatta evlat sahibi olmak isterler miydi dersiniz? Hiç mi bir şey bilmiyorsunuz?
Neyse, cümlenin devamına bakarsanız, LGBT’lerin hiç çocuk olmadığını ama her fırsatta çocukların ahlakını bozduklarını sanabilirsiniz. Çünkü LGBT’lerin ‘çocukluk’tan ve ‘ülke’den “ayrı-bağımsız-onunla ilişiksiz” olduğunu kabul etmeden, onların (pardon bizlerin) bu yapıları bozmaktan böyle çılgınca zevk aldığını hayal etmek zor. Ama böyle bir durumda, bir aileden gelmeyen, çocukluk geçirmeden direkt yetişkinliğe erişmiş ve ülke sayılacak bir düzlemde bulunmayan bir varlıklar topluluğundan bahsediyor oluyoruz. Bu özellikler yeryüzündeki herhangi bir insanda bir arada bulunamaz. O halde LGBT’lerin metafizik bir varlık olduğu, ne bileyim ruh gibi hayalet gibi bir şey oldukları varsayılabilir.
Herhalde, en azından Zeki Müren’i, Bülent Ersoy’u, Elton John’u, Ellen DeGeneres’i tanıyan insanlar LGBTİ’lerin insan olmayan metafizik yaratıklar olduğunu iddia etmeyecektir. Eğer iddia edecek olanlar varsa, onlara söylüyorum: ben eşcinsel bir erkeğim, bir insanım. Bir annem, bir babam, göbek bağım, penisim, gözüm ve anüsüm var. Yemek yiyor, susuyor, koşunca terliyor, osurunca kokutuyorum. Otobüste türdaşlarımla (sizlerle, Homo sapiens’lerle) yolculuk yapıyor; sizin hakkınızda iyi kötü, asılsız, öfkeli, sevecen, erdemli, inceliksiz düşünceler ediniyorum. COVID-19 geçirdim, sonrasında çift doz aşı oldum. Aşktan da seksten de canım yandığı oldu. Bazen hiç öyle olsun istemesem de sizinle aynı dünyada bulunuyorum. Buradayım.
Evet, ben buradan bu yazıyı okuyanlara seslenebiliyorum ama belki de pek yüce devlet erkanı bizim ailelerimiz olmadığı, bizi doğuran bir annenin bulunmadığı konusunda seviyesiz bir iddiaya sahiptirler. Eğer öyleyse, on(lar)a şöyle sorular sormak, onlar hakkında şöyle yorumlar yapmak istiyorum:
Ne yani devletlum, bizi kara ecinniler mi doğurdu? Yahut biz, Tanrılar katından gökten zembille mi indirildik? Ya da Türkiye’nin tüm LGBTİ+’larının bir yerlerden zorla ülkeye sokulmuş canavarlar olduğunu düşünebilecek denli hakikatten uzak mısınız? Eğer bilerek hakikate sırtınızı dönmüyorsanız, bunun doğru olduğunu -yani LGBTİ+’ların madde-ötesi varlıklar olduğunu- samimiyetle düşüneceğinizi sanmam. E o halde sanırım söylediğinizin gerçeğe temas etmediğini siz de pek iyi biliyorsunuz. O halde bize düşmansınız. Halbuki kimbilir, en son yediğiniz ekmeği yapan fırıncı bir geydi belki de, ya da gömleğinizi lezbiyen bir tasarımcı tasarladı. Bir trans erkek taşımış olabilir tıras bıçağınızı. Ya da bir interseks üretti nefret saçtığınız o mikrofonun en önemli parçasını...
Neyse efendim, biz cümle üzerinde gezinmeye ve akıl yürütmeye devam edelim. Geliyorum Müslümanlık meselesine. Her yerde övüne övüne Türkiye’nin %90 kadarının Müslüman olduğu söyleniyor, değil mi? Bu , aynı zamanda, bir LGBT+’yı doğuran annenin de Müslüman olma ihtimalinin %90 olduğu anlamına geliyor. Hatta varsayımlarla gitmeyelim, ben açıkça söyleyeyim; benim annem de babam da Müslüman. Dolayısıyla Müslüman bir ailenin gey bir çocuğuyum. Demek ki Müslümanın olduğu yere LGBTİ+ giremez, ya da LGBTİ+’nın olduğu bir yerde Müslüman olmaz gibi hayali yaklaşımları bir kenara bırakarak LGBTİ+’nın ve Müslümanlığın bir bireyin iki ayrı özelliğini temsil eden terimler olduğunu hatırlamalısınız. Bunlar birbirlerine zıt şeyler değildir efendi; pekâlâ da bir arada var olabilirler.
Ayrıca “aile yapısını bozmak”, “çocuklara ahlaksızlık aşılamak”, ve de “ülkeyi ahlaksızlığa sürüklemek” LGBTİ+ olmakla eşdeğer şeyler değillerdir efendim. Bunlar herhangi bir bireyin düşünsel süreçlerinin ve/veya davranışlarının sonucu olabilir. Bu tür özellikler kişinin cinsel yönelim ve cinsiyet kimliğinden bağımsız olarak vardırlar. Dahası, LGBTİ+’ların genel nüfustaki dağılımları bizi bir azınlık yaptığından, yukarıda sayılmış bu özelliklerin hepsini birden üzerinde bulunduran bir bireyin üstüne bir de LGBTi+ olduğunu görmek sandığınızdan çok çok daha düşük bir ihtimali teşkil eder.
Yetmediyse, bir de ahlaksızlık mevusuna değinelim. Bunun için Ahlak kelimesinin anlamına, yani TDK sözlüğüne koşuyorum:
Bir toplum içinde kişilerin uymak zorunda oldukları davranış biçimleri ve kuralları, aktöre, sağtöre.
Yukarıdaki tanımı dikkate alırsak; yerlere tükürmek, birine şiddet uygulamak, herhangi bir bireye hakarette bulunmak, birinin izinsiz malını almak, bir mala el koymak, hatta birinin canına kastetmek ahlak dışı sayılabilir. Bu örneklemelerde gördüğünüz gibi ahlak kurallarının bir kısmının yasal kurallar olduğu da ortadadır. Demek ki yasa dışı davranışlarda bulunan insanlara baktığımızda bu “ahlaksızlığın” kısmi bir resmini çekebiliriz. O halde, hayal edebiliyor musunuz ki, şu anda ülkemizde (düşünce suçu dışı) bir suçtan içeride yatanların hepsi LGBTİ+ olsun? Buna aklı başında kimse onay vermeyecektir. O halde, toplumun çoğunluğu neyse, ahlakı bozanların çoğunluğu da o oluyor. Yani sırf cis-heteroseksüel olmanız sizi ahlaklı yapmıyor-ki bunu zaten Müge Anlı’nın programından da öğreniyorsunuzdur.
O halde bu boş sözleri neden söylüyorsunuz devletlum? Maksadınız nedir?
Bence sadece halkınızı (milletinizi) kendi kötü niyetinizle zehirlemeye çalışıyorsunuz. Oysa sizin milletim diye seslendiğiniz kalabalığın içinde LGBTİ+ aileleri, arkadaşları, akrabaları, dostları da var. Evet, sizin genel ahlak kurallarınızı taşıyan gemi, tekin olmayan denizlerde, hep sizin avantajınıza yönelmiş bir ibreyle adaletten uzak salınmakta, bunu biliyoruz. Ancak bu gemi de biz de varız. Ve bizi, inanması güç ama, sizin gibi insanlar doğurdu. Yani çoğunluğu Müslüman, çoğunluğu kendini ahlaklı sanan, çoğunluğu bilgisiz, çoğunluğu iyi niyetleri suistimale hazır. Biz kendimizden başka kimsenin dininden de, ahlakından da sorumlu değiliz.
Ve pek tabii ki devletlum, bizi kara ecinniler doğurmadı, bilin bunu da.
Hepinize güç, sabır ve dayanışma dolu günler dilerim.
*KaosGL.org Gökkuşağı Forumu’nda yayınlanan yazı ve çizimlerden yazarları ve çizerleri sorumludur. Yazının ya da çizginin KaosGL.org’ta yayınlanmış olması köşe yazılarındaki veya çizimlerdeki görüşlerin KaosGL.org’un görüşlerini yansıttığı anlamına gelmemektedir.
Etiketler: yaşam, siyaset