02/01/2010 | Yazar: Lubunya

luBUnya – Boğaziçi Üniversitesi LGBTT Topluluğu, okuma-tartışma notlarını paylaşıyor.

luBUnya – Boğaziçi Üniversitesi LGBTT Topluluğu, okuma-tartışma notlarını paylaşıyor.

Notlar, “eşcinsel altkültürü, içselleştirilmiş homofobi, damgalanma” tartışmasındandır.

Topluluğumuzun 3. haftaki buluşmasında bir okuma-tartışma gerçekleştirdik.

Tartışma zemini oluşturmak üzere Pınar Selek’in “Maskeler Süvariler Gacılar” kitabının 1.Bölümünden 2 başlık ve Valentino Minuto – “eşcinselliğin utancı - bu utancın aşılması” makalesinin ilk 3 başlığını belirledik (Seçilen yazılara http://lubunyabogazici.blogspot.com adresinden ulaşabilirsiniz). Yazılarda bahsi geçen konulardan tartışılması gerektiğini düşündüğümüz noktaları kolektif olarak, yani gruptaki herkesin önerileriyle belirledik ve tartışmalarda ortaya çıkan bireysel görüşleri, aşağıdaki şekliyle ayrı ayrı not ettik. Bu tartışmaları yazılı hale getirmenin, kamusallaştırmanın, LGBTT gündemi oluşturmak adına önemli olduğunu düşünüyoruz.
 
Eşcinsel altkültürü nedir ve bu kültür egemen kültüre karşıt mıdır?
-Pınar Selek “Maskeler Süvariler Gacılar” kitabında “altkültürlerin mekan, sınıf, statü, etnisite, dil, cinsiyet, yaş, ideoloji, din gibi farklı faktörler çerçevesinde birbirlerinden oldukça farklı anlam ağları ve yaşam pratikleri oluşturduklarını” belirtiyor ve “eşcinselliğin maruz kaldığı ataerkil dışlama, hakim cins kimlikleriyle girdiği çelişki ve çatışmalar ona sosyal ve siyasal anlamlar katmıştır” diyerek eşcinselliğin bir altkültürel grup özelliği olduğunu ifade ediyor.
-Eşcinsel altkültür bilinçli, politik özellikler de taşıyabilir, kendiliğindenci ve politik olma iddiası gütmeyen özellikler de, fakat ikisi de bir şekilde egemen kültürün ortak paydalarını sahiplenmediği için ona karşıt bir konumda yer almaktadır.
-Heteronormativiteyi sahiplenmeyen bu altkültür salt LGBTT bireylerden ibaret değildir. Birçok heteroseksüel de heteroseksizme karşıt söylemler üretip, alternatif aile, ilişki biçimleri geliştirerek egemen kültürün karşısında yer almaktadır.
 
Osmanlı döneminde Anadolu’da oğlancılık görece hoşgörüyle karşılanırken, günümüzde “homoseksüellik” neden patolojik olarak ifade edilip dışlanıyor?
-Eşcinsellik kimlikleşmeye başladığı bir dönemde dışlanmaya maruz kalıyor.
-Osmanlı’da oğlancılık kültürü, kadın ve erkek dünyasının birbirinden ayrıldığı, erkekler arası dostluk mitinin yüceltildiği bir ortamda dışlanmıyor.
-Osmanlı’da sarayda oğlan olmak, aynı zamanda tanınmış bir meslek.
-Varolan kültürel yapıya bir tehdit olarak algılanmadığı bir dönemde dışlanma daha örtük olarak yaşanıyor. Günümüzdeyse bu durum daha görünür hal alıp, şiddetleniyor. Polisin transseksüellere sırf sokakta dolaştıkları için kestiği para cezaları buna örnek olarak gösterilebilir.
 
Eşcinselliğin salt cinsel edim olarak algılanmasına nasıl bakıyoruz?
-Toplumdaki önyargıların ve dışlanmanın bir sebebi de aslında bu şekilde algılanmak. Duygularımıza vurgu yapmak için eşcinsel yerine “eşduygusal” tanımını da tercih edebiliriz.
-“Eşduygusal” tanımı cinselliği dışlayan, cinselliğimizi sapkın kılan egemen kültüre karşı sözünü sakınan, sorunun cinselliğin tertibatında olduğunu örtbas eden bir tanım. Aynı zamanda “özel hayatınızda özgürsünüz” söylemine de destek olabilir.
-Eşcinsel olmak için eşcinsel bir seks deneyimi yaşamaya gerek yoktur ya da eşcinsel bir seks deneyimi yaşamak eşcinsel olmak anlamına gelmeyebilir, fakat hakim söylem insanları bunun aksine inandırmaktadır.
 
Eşcinsellik bir yaşam biçimi midir? Kadınlık ve erkeklik rollerinden bağımsız mıdır?
-Pınar Selek’in görüşme yaptığı kişi, eşcinselliğin salt cinsel ediminde, duygularında değil hayatının başka alanlarında da varolduğu anlamında eşcinselliğini bir yaşam biçimi olarak tanımlamıştır.
-Eşcinselliği politik bir kimlik olarak benimsemek bir yaşam biçimi olabilir.
-Eşcinselliğin bireysel/kültürel şeklinde tanımlanmasında sınıfsal anlamlar aranabilir. Örneğin, Murathan Mungan bir yazısında kendini gey değil eşcinsel olarak tanımladığını, geyliğin bir yaşam biçimi olduğunu, kendisinin bu yaşam biçimini sürmediğini söylemiştir. Bu sözler eşcinsel kültürün gettolaşmasına karşı bir sınıf hesaplaşması olarak yorumlanabilir.
-“Eşcinsellik benim için bireysel ve mahrem” argümanını eşcinsel kimliğinin kamusallaşması korkusu, dolayısıyla da içselleştirilmiş homofobi destekliyor olabilir.
-Yaşam biçimi, içinde bulunduğumuz dönemlere göre belirlenir, yani görelidir. Örneğin lubuncanın çıkışı Osmanlıya dayanmaktadır, yaygınlaşması daha zor koşullarda, ihtiyaca dönük olarak artmıştır, örneğin polislerden gizlenmek için transseksüeller lubuncayı kullanır. Günümüzdeyse lubuncayı daha çok eğlence amaçlı olarak kullanmaktayız.
-Bütün kimlikler ortaklaştıklarıyla bir araya gelerek bir kültür oluşturur. LGBTT bireyler olarak bir araya gelmemiz, bir yaşam biçimi oluşturmamız da diğer kültürlerde olduğu gibidir.
 
Eşcinseller kendi içselleştirilmiş homofobileriyle nasıl karşılaşır?
-Kendisiyle yüzleşme sürecinde, başka “öteki”lere nefret duyulabilir. Örneğin “feminen gey”lere ya da “butch (erkeksi) lezbiyen”lere karşı önyargılar artabilir.
-Birçok eşcinsel profil sitesindeki “feminen geyler uzak dursun” ibareleri buna örnek verilebilir. Aslında bu algıyı besleyen şey örtük bir kadın düşmanlığıdır.
-“Feminen”lerden hoşlanmayanlar kadın düşmanı mıdır?
-Yanında görünecek bir arkadaş ya da partnerin “feminen” ya da “butch” olması, o kişiyi hem kendi içselleştirilmiş homofobisiyle yüzleştirmektedir, hem de ona kamusal alanda “deşifre” olma korkusu yaşatmaktadır. Bu yüzden “uzak dursun” diyerek bu korkulardan kaçıyor olabilirler.
 
Eşcinsel ilişkilerin kısa sürmesinin sebepleri nelerdir?
-Eşcinsel birey, toplumsal koşullar karşısında zorlanacağı korkusuyla uzun bir ilişkiyi göze alamayabilir ve sürdürebileceği bir ilişkiyi sonlandırabilir.
-Eşcinselliğin gizlenmesi, özel alanda yaşanması birçok tehdide ve şantaja kapı açmaktadır. Örneğin bir çok rentboy (gey jigolo) ilişkide bulunduğu kişiden daha sonra ilişkilerini yakınlarına açıklamakla tehdit ederek para sızdırmaktadır. Bu da güvensizlik duygusunu artırır.
-Ailenin bu ilişkiyi onaylamayacağı, baskı kuracağı düşüncesi ilişkiye hakim olabilir ve ilişki bundan yıpranabilir.
-Eşcinsel ilişkinin kamusal alanda varolamayacağı düşüncesi, eşlerin kendilerine, birbirlerine ve ilişkilerine dair eksiklik hissetmelerine, dolayısıyla da ilişkinin geleceğine dair ümitsizleşmelerine sebep olabilmektedir.
-Valentino Minuto’nun makalesinde uzun süreli, ikili aşk ilişkisi kutsanmaktadır ve bu da aslında tartışmaya açık bir konudur.
-Evliliğin, ailenin heteroseksizmin yapıtaşları olduğunu düşünsek de, kamusal alanda eşlere sunular avantajlardan eşit olarak faydalanabilmek için eşcinsel evliliğin meşrulaştırılması gerekir.
-Partnerlik sözleşmelerine ast-üst ilişkisi ürettiği noktada karşı durulmalıdır. Fakat sosyal hakları güvence altına alacağı için, eşcinsellerin evlenme hakkı ve bu hakkı kullanıp kullanmamanın kendi tercihlerine bırakılması desteklenmelidir.
 
Eşcinsellerin karikatürleşmesi onları nasıl normalleştirir? Eşcinseller birbirlerini ne şekilde damgalar?
-İbne teriminin Arapçada kadın anlamına gelmesi damgalara örnek gösterilebilir.
-“Feminen”, “maskülen”, “butch” gibi tanımlar aslında farklılıklarımızı belli kategorilere bölmekte ve onlara sınırlar çekmektedir. Bunun yanı sıra, bu kategoriler arasında da belli hiyerarşi ilişkileri üretilmekte, hiyerarşide en alt basamağa da transseksüeller itilmektedir.
-Varolan hegemonik erkeklik kalıplarının, heteroseksizmin damgalarını tersyüz etmek, damgalamanın altını boşaltma işlevi de görebilir.
- Özellikle ilk gençlik çağlarında heteroseksist ortamlarda sosyalleştiğimiz, cinselliğini öznelliğiyle, özgürce ifade edebilen kişiler olamadığımız için, eşcinsel altkültüründe cinselliğimizi teşhir etmekten hoşlanıyoruz. Bunun egemen kültürü yeniden ürettiği ya da onun altını boşalttığı tartışmasındaysa nasıl bir ilişki ve ortamda üretildiğiyle ilgili bir ayrım var.

(Yazılarda eşcinsel kavramı kullanıldığı için biz de tartışmalar sırasında ve yazıya geçerken bu kavramı kullandık. Tartışmalarda ve notlarda eşcinsel ifadesini bir “çatı kelime” olarak tercih etmedik, fakat notların okunmasını kolaylaştırdığı için bu halini koruduk. Yazı boyunca eşcinsel tanımı, LGBTT (Lezbiyen, Gey, Biseksüel, Travesti ve Transseksüel) olarak okunabilir.)


Etiketler: insan hakları, eğitim
nefret