20/12/2009 | Yazar: Lubunya

“El ilanı dağıtmamız liberal Boğaziçi örtüsünün altındaki heteroseksizmi ortaya çıkarıyordu.

“El ilanı dağıtmamız liberal Boğaziçi örtüsünün altındaki heteroseksizmi ortaya çıkarıyordu. Alaycı bakışlar atmaya ya da sert tepkiler vermeye kalkan olmadı, fakat yanlarından uzaklaşıp diğer masalara yöneldiğim anda, afişteki söylemin altını boşaltmaya dönük espriler havada uçuşuyordu.”

Yazarımız "Lubunya Boğaziçi", bundan böyle Boğaziçi Üniversitesi kampüsünden bildirecek.

İlk yazısında, Boğaziçi kampüsünde yeni kurulan "LuBUnya" LGBTT Öğrenci topluluğunun nasıl oluştuğunu anlatıyor.

Boğaziçi Üniversitesi 2000 yılından bu yana BÜ Legato’nun LGBTT farkındalığını artırma amaçlı faaliyetlerine ev sahipliği yapıyordu. Haftalık sohbet buluşmaları gerçekleştiren grup üyeleri sempozyum, paneller, film gösterimleri gibi etkinliklerde sorumluluk aldılar. Son yıllardaysa Legato’nun buluşma çağrılarını duyup haftalık toplantılara katılan ve etkinliklerde sorumluluk alan insan sayısı azalmıştı. Çevreme açıldığım ve LGBTT politikası üretmek için bir tuğla da ben koyayım dediğim dönemde, yani 3 yıl önce, Legato buluşmalarına katılan kişi sayısının 6-7’yi geçmediğini biliyordum ve ben de legato yerine Lambdaistanbul ile ilişkilenmeyi tercih etmiş, ayıracağım enerjiden Lambda’da daha somut sonuçlar alacağımı düşünmüştüm.
 
Aradan geçen yıllardaysa yerelde örgütlenmeyi daha fazla önemser olmuştum. Haftanın 6 gününü kampüste geçirirken, Lambda’da danışma hattında ya da mekân nöbetinde bekleme imkânım yoktu, fakat kampüste ders aralarında afiş asma, masa açma, toplantı yapma fırsatım tabii ki mevcuttu. Bu düşünceler eşliğinde, 2009’un bahar döneminde bir araya geldiğimiz 4-5 kişi 8 Mart haftasında bağımsız bir LGBTT masası açtık öncelikle. Amacı okulda azalan LGBTT görünürlüğünü ve gündemini artırmak ve olası katılımlara dönük bir çağrı yapmaktı. Sonrasında Homofobi Karşıtı Buluşma ve İstanbul Alternatif Tiyatro Günleri kapsamında “heteroseksizmi anlamak” adlı bir panel ve Esmeray’ın “tecavüz” adlı oyununun organizasyonunu yaptık. LGBTT görünürlüğünü ve gündemini artırma hedeflerine ulaştıysak da, örgütlenme anlamında daha fazla uğraş gerektiği ortadaydı.
 
Bu dönem başında, yani 2009’un güz dönemindeyse grubumuza destek olmak isteyen daha fazla insan vardı. Aldığımız bir kaç toplantı sonrasında, LuBUnya adını koyduğumuz grubumuz için bir tanışma çayı organize edip bunu afişlerle okula duyurmayı kararlaştırdık. Grubun enerjisi, yaratıcı afiş önerileri ortaya çıkardı ve bu afişler de okulda gözle görülür bir etki yarattı. Birçok kişinin afişlerdeki soruları tartıştığını duymaya başladık. El ilanı dağıtma macerasındaysa liberal Boğaziçi örtüsünün altındaki heteroseksizm gerçeği ortaya çıkıyordu. El ilanı dağıttığım masalarda kimse bana alaycı bakışlar atmaya, ya da sert tepkiler vermeye kalkmadı, fakat yanlarından uzaklaşıp diğer masalara yöneldiğim anda, afişteki söylemin altını boşaltmaya dönük espriler havada uçuşuyordu. Bu liberal kampüs ortamında “özgür” olduğumuzu dile getiren birçok insan, el ilanı dağıtacak kadar özgür olduğumuzda, iki kutuplu toplumsal cinsiyet rollerinin ve bu iki kutup arasındaki cinselliğin oluşturduğu çatıya karşı bizleri birer tehdit unsuru olarak görmüş olmalı. Afişlerdeki sorular ve yorumlar, çevremize açıldığımızda ilk duyduğumuz tepkilerdi ve bu tepkilerin bir kısmı heteroseksizmin baskın dilini taşırken bir kısmı da eşcinselliğin toplum nezdindeki marjinal konumunu yansıtıyordu.

Eşcinsel misin diye sormak yerine heteroseksüel misin diye sorup “ama sen hiç öyle gibi değilsin”, “hiç bir psikologla görüştün mü?”, “bence bu geçici bir dönem”, “ailen ya da çevrendekiler bunu biliyor mu?”, “peki bunu ilk ne zaman keşfettin?”, “ben anlamıştım zaten!”, “bence sen gerçek aşkı bulamadığın için böyle olduğunu düşünüyorsun” gibi yorumlar ekledik. Bu dili tersyüz ettiğimizde, yani bu tepkileri heteroseksüellere yöneltiliyor gibi gösterdiğimizde, LGBTT bireyleri homo sacer[i] ilan etmiş kişiler bir an için kendileri de benzer şekilde homo sacer olabilecekleri özdeşliğini yaşıyor ve belki de bunun yarattığı korkudan sıyrılmanın yolunu belden aşağı vurmakta buluyorlardı.
 
Buluşma vakti öncesinde hepimizi bir heyecan sarmıştı. Tiramisular, börekler, kuru pastalar, çikolatalı toplar, çaylar masada hazır, gelecek insanları bekliyordu. Önce tanıdık simalar başladı gelmeye. Sonra bir baktık ki, aramızdan kadın arkadaşların da çalışma yaptığı BÜKAK’ın (Boğaziçi Üniversitesi Kadın Araştırmaları Kulübü) odasına sığamaz hale gelmişiz. Yakındaki çalışma salonuna geçtik ve sayımızın 50’ye ulaştığını gördük. Bu sayı LGBTT tanışma çayına katılım anlamında Boğaziçi’nde şimdiye dek görülen en yüksek sayıydı. Hazırlık yapan insanlar ve eski Legatolular olarak hayli şaşkın ve heyecanlıydık. Konuşma faslında bu soruyu da dillendirdik, katılımın nasıl böyle bir artış gösterdiğini sorduk. Birçok insan afişlerin bunda etkisi olduğunu belirtti, yanı sıra facebook gibi iletişim kanallarının kullanıma açılmasının da etkisi vardı. Daha önceki Legato duyurularında daha gizli bir örgütlenme tablosu oluşuyordu, misal Legato’nun adını sanını duymamış kişilerin dikkatini çekmiyordu bu duyurular. Bunun yanı sıra LGBTT dostlarına da çağrı yapmamız katılımı artıran bir faktördü.
 
Sohbetin devamında bu buluşmaya gelirken bizi neyin teşvik ettiğini, Boğaziçi’nin LGBTT bireyler için ne kadar özgür olduğu ya da olmadığı, eşcinselliğin doğuştan gelen ya da öğrenilen bir özellik mi olduğu ya da eşcinselliğin özel bir durum olmadığı gibi konular etrafında konuştuk. Önceden hazırlık yapan arkadaşlarla önerimiz önümüzdeki haftalarda film izlemek, makale okumak ve bunlar üzerine tartışma yapmak için buluşmaktı. Grup olarak kalabalık olduğumuzu düşünerek birbirimizi daha iyi tanımak için önümüzdeki hafta çevremize açılma deneyimlerimiz etrafında bir sohbet gerçekleştirmeye karar verdik. Umarım bundan sonraki buluşmalarda da iyi bir katılımla yolumuza devam eder ve Boğaziçi’nde LGBTT gündemi yaratmaya hevesli bir grup olarak etkinlikler organize ederiz.


[i] Homo sacer (Latince, "kutsal insan (adam)") Roma hukukundaki bir figürdür: Bu kişinin vatandaşlık hakları elinden alınmıştır, ne vatandaştır ne de hak sahibi bir öznedir. Yaşamı negatif bir şekilde 'kutsanmıştır’. Kay: vikipedi
 

Etiketler: insan hakları, eğitim
İstihdam