23/11/2023 | Yazar: Tunahan Gözlügöl

Eğer söylenen sözler çeşitlilik olsun diye yazılıyor olsa ortada tartışma da olmaması gerekir. Ha, tartışma varsa da diyalektik sürecin kendisinden dolayı o tartışmayı tüketmek gerekir ki ortaya bir anlam çıksın.

Bu ne acayip lacivert Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

Devekuşu Kabare, Aşk Olsun bölümünden

Satırlarıma başlarken gecikmiş bir yazı olduğunun farkındayım fakat öncelikle içimdeki baskılanmış kızgınlığı patlamadan baskılamaya devam ederek iki kelam etmemin genelin de benim de selametim açısından açısından elzem olacağını düşündüm. Bu bekleyiş süresinde aslında diyeceklerimin geniş muhtevası Yıldız Tar'ın yazısında mevcut. O sebeple aksak bir tekerrüre düşmeyeceğim. Sadece berrak zihinlerde rastgele uçuşan kağıttan kelebeklerin evirip çevirip boş izahlarla Albatros yapılmasına iki kelam etmeye geldim. Buna başlamadan da kısaca Filistin'de yaşanlara dair bir iki kelam da edeceğim.

O mu, bu mu?

Dünyada en indirgenmiş ve insanlara kolay gelen şey, her şeyi bir ikilikle düşünmektir. Kendisinden diline kadar her şeyi ikilik üzerine kuran insanlık bununla aslında yaşamın kendisini kolaydan tanımlıyor. Bazı şeyleri “o” veya “bu” ile tanımlayabiliyoruz fakat her şeyi “o” veya “bu” ile tanımlamaya kalkarsanız kolaya kaçmış bir basitlikte kalakalırsınız. Tıpkı Sa Bahattin gibi. Yazısında basit, birinci dereceden bir denklem kurup bir değer bulmaya çalışan Sa Bahattin “İslamofaşistler neredeyse ben orada yokum” düzlüğünde koşmayı seçmiş fakat meselenin bundan ibaret olmadığı gerçeği ne yazık ki çok dereceli denklemleri karşısına çıkardı.

Sa Bahattin’in yazısına sonra geleceğim. Peki Filistin işgali meselesinde durumu ikilik dışında düşünürsek ne demek gerekir? Öncelikle Batı’nın bahsettiği gibi Filistin halkının yanında olmak anti-semitizm değildir. Yani İsrail devletinin karşısında olmak Yahudi cemaatine karşı olmak değildir çünkü İsrail topyekün Yahudi cemaatini karşılamıyor. Bununla birlikte de Filistin halkının yanında olmak Hamas’ı desteklemek değildir. Yani ne “o” ne de “bu”. Talihsiz noktalara evrilen değerlendirmelerin yapıldığını da inkar etmiyorum. Hamas’ın İslam’ı devrimcileştirdiğini savunana kadar varan talihsiz değerlendirmeler de yine geneli bağlamaz. Öte yandan Filistin için savaşanları da mücahit görenlerin olması ezilen halk bilinciyle savunanları cihatçı yapmaz. Bu noktada İsrail’in işgalci ve katliamcı politikalarına karşı ezilen Filistin halkının yanındayız. Bu şiarla da her ezilen halkın yanında olduğumuz gibi kendi mücadele hatlarımızı oluşturuyoruz. Bu, geçmişte Deniz Gezmişlerin yaptığı gibi bazen FHKC saflarında vuku bulurken bazen de boykotta vuku buluyor. Hoş, Sa Bahattin’in tek dereceli denkleminde İslamofaşist gruplar boykot bahanesiyle eril pratiklerini sergiledikleri için kahvesini içmeyi tercih etmek politik (!) bir eylemken dümdüz düşünmenin ötesine geçtiğimizde işçilerin koşullarının berbatlığından taa Gezi'ye dayanan sebeplere kadar Starbucks zaten boykot ediyor olmamız gereken bir odak. Kimse kahve içmeyin demiyor, kahve için. Vegan süt sağlayan tek yerde içmemeniz gerekiyorsa vegan sütü sizlere ulaştırmak için dayanışma kurmak zor olmayacaktır.

Sustum susadıkça, çaldım atıştıkça

Öte yandan Bengi Beng de bir yazısında meseleye oldukça beyaz bir dünyadan yaklaşmış. Kimse kimseye özetle “kes sesini” demedi veya eline cura alıp mani de okumadı. Sol örgütlerde bile görülen sorunlara katılmakla birlikte burada yapılan şeyin aynı pratik olmadığı gayet açık. Mesele şu ki, diyalektik bir süreç olmadan anlamlandırmaya çalışılan şeye ulaşmak mümkün değil. Eğer söylenen sözler çeşitlilik olsun diye yazılıyor olsa ortada tartışma da olmaması gerekir. Ha, tartışma varsa da diyalektik sürecin kendisinden dolayı o tartışmayı tüketmek gerekir ki ortaya bir anlam çıksın. Yoksa berrak zihinlerde uçuşan kelebeklere biri Albatros desin öteki başka bir şey. E peki anlam nerede? Yok, gitti, attaaa... Dolayısıyla bir tartışma yürütülmeli belli çerçevelerde ve tüketilmelidir. Yoksa politik olanın anlamı kaydıkça kayar.

Gel bana bazı bazı

Şimdi asıl konuşmak istediğim noktaya gelelim. Sa Bahattin’in yazısının genel muhtevasına tekerrür etmemek adına değinmeyeceğim nitekim söyleyebileceğim her kelam farklı kalemlerce zaten edilmiş. Benim değinmek istediğim başka bir nokta var. Yazıda bir ara başlık olarak “Kişisel olan politiktir” tümcesi iliştirilmiş ve kullanıldığı için bazı kesimlerin kızabileceği ifade edilmiş. Bu başlığa kızdığım doğru fakat Sa Bahattin’in düşündüğü gibi değil, başlığı kullanmasına değil kullanamamasına kızgınım.

Peki neden? Öncelikle bu başlıkla ne anlam ifade edilmiş ona odaklanalım. Yazarın baskıcı İslamofaşist grupların boykotu bahane ederek yapılan eril pratiği eleştirdiğini görüyoruz. Fakat bunu bambaşka bir yerden sorunlu hale getirerek yaşananların herhangi bir tarafında olmak istemediğini beyan ediyor ama başta tarafı olmak istemediği sorunun sınırları içerisinde başka bir sorunun eleştireni oluyor. Çok karışık olduysa, özetle ezilen bir halkın karşısında olan sermayeye dahil olarak bu sermayeyi boykot etmeyi bahane eden eril pratiği eleştiriyor. Bunu da “kişisel olan politiktir” ile meşrulaştırmaya çalışmış fakat bu üç kelimenin ötesinde olan teoriyi anlamlandıramadığı için kullanamamış. Bu üç kelime, yazıya başlık olduğu gibi “ben yapıyorum, yaptığım kişiseldir ve kişisel de politik olduğuna göre benim yaptığım politiktir” anlamını doğurmaz. Bu üç kelime, patriyarkanın eril tahakküm pratiklerinde olduğu gibi özelde yaşanan sorunların özelde çözülebilecek şeyler olmadığını, ilişkinin doğasında varolan sınıfsallıktan dolayı kolektif ve politik bir zeminde çözülmesi gerektiğini ifade eder. Yani toplumsal bir konuyu Sa Bahattin’in yaptığı gibi bireyselleştirmenin aksine bireyselleştirenlere karşı toplumsallaştırıyor bu üç kelimenin ardındaki teori. Başlık ve anlatmak istediği meram arasındaki anlamsızlık ve ilişkisizlik bana Devekuşu Kabare’nin Aşk Olsun oyunundaki birbirinden anlamsız kelamları bir bütün olarak şiir diye kakalamaya çalışan Zeki Alasya’nın oynadığı karakterin o kelamlarını hatırlattı:

“Bahçelerde maydonoz

Bu ne acayip lacivert

Gel bana bazı bazı”

 *KaosGL.org Gökkuşağı Forumu’nda yayınlanan yazı ve çizimlerden yazarları ve çizerleri sorumludur. Yazının ya da çizginin KaosGL.org’ta yayınlanmış olması köşe yazılarındaki veya çizimlerdeki görüşlerin KaosGL.org’un görüşlerini yansıttığı anlamına gelmemektedir.


Etiketler: yaşam
İstihdam