14/01/2011 | Yazar: Sarphan Uzunoğlu

Bülent Arınç Türkiye'de bir siyasetçinin kat edebileceği en garip mesafelerden birini kat etmiş bir isim.

Bülent Arınç Türkiye'de bir siyasetçinin kat edebileceği en garip mesafelerden birini kat etmiş bir isim. Dahası, Şevki Yılmaz olmak ya da olmamak meselesi konusundaki kararını "olmamak"tan yana veren; ancak içindeki kimi güdüleri de hala susturamamış, yine de bu "sineye çekmiş" tavırlarıyla nasıl olduysa "demokrat" çevrelerin sevgisini kazanmış bir siyasetçi. Bir siyasal Recep İvedik. Birilerinin nefret objesi, birilerinin kahramanı.

Recep İvedik tabiri ağır mı kaçtı bilinmez ancak boş zamanlarda "belgesel" izleyen Türkiye halkı için Arınç'ın pozisyonu da çok farklı değil. Bilinçaltını iyi yansıtan lider ya da siyasetçi profili bu halkın her daim favorisi oldu. Dönemsel olarak bilinçaltında "güzel" şeyler de bulunmuş olsa da uyuyan ve parmak kaldırmaktan başka işlevi bulunmayan insanları parti logosu hatırına meclise sokmuş kitlelerin Arınç'ı mecliste barındırması peki, bu bir tesadüf mü?
 
Aslına bakarsanız değil. Toplum okumalarımızı, özellikle biz "iyi"yi göze alarak yaptığımızdan, kapitalizmin insan üstündeki projesinin başarısını yenebileceğimize dair inancımızdan yola çıktığımızdan çoğu zaman Nasrettin Hoca ile Filler meselesine geri dönüyoruz. Jakoben tutumun en büyük hastalığı da budur zaten, takip edilecek olmanın sonsuz özgüveni. Herhalde, 1923 rejiminin bu öncül söylem rezaletinin bu boyuta ulaşması ve halkın bir kısmını kökten kemalist çok daha büyük bir kısmını da bıkkın yapmasını da ancak böyle açıklayabiliriz. Sonsuz özgüvenin verdiği totaliter rahatlık ve sonuçları.

Popülizmin Muhafazakâr Starı
Aslına bakarsanız Arınç tam da bu tarz bir bakış açısının mahsulü denebilir. Başarısız olmuş "Kemalist" bakış açısının tam karşısında duran; tıpkı Kemalist düşünce gibi ekonomik ya da sosyal bir teoriye dayanmayan, zamanın popülist doğrularına ve politik trendlerine farklı bir açıdan yaslanan bir muhafazakâr anadolu söylemi. Zaten Arınç'ın bu denli rahat olmasının altında yatan neden de, ideolojik bir yol haritasını izlemek zorunda olmaması. Bu sonsuz manevra alanı AKP tipi siyasetin çok iyi bildiğimiz bir sonuca varmasına, başına buyrukluğa yol açabiliyor ve zaten AKP içinde her kafadan bir ses çıkması ama hakim olanın Heykel olayında olduğu üzere Başbakan'ınki olmasından belli.

Dahası AKP'de tek bir lider de yok. Arınç, Gül ve Erdoğan gibi isimler, yedek liderler Davutoğlu, Bağış ve Şahin eşliğinde çok ciddi bir sınav veriyorlar deebilir. Kısacası, kabine baştan sonra "lider" olma gücüne ya da tabanına sahip güçlü "erkek" siyasi figürlerden oluşuyor.

Kadın Bakan'ın adı Yok!
"Erkek" vurgusunu yapmamın nedeni bu akşam izlediğim 32. Gün programında tüm kadınlara kadın diyemeyen, saatlerce "Bayan" diyen Arınç'tan kaynaklanıyor. Daha acıklısı, Arınç, eski Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik'in adını bir seferde bilirken Nimet Çubukçu'nun adını hatırlamakta güçlük çekiyor. Bu kişisel bir kusur değil, erkek zihniyetinin doğal tezahürünün bir sonucu. Önem hiyerarşisinde kadının yeri.
Çünkü Arınç Birand'ın sorularına cevap verirken 15 yıl önce verdiği önergeyi hatırlamakta, isimleri tek tek vermekte çok iyi; ama işin içine bir kadın girdiğinde neden "sevilen" bir politikacı olduğunu açıklığa kavuşturuyor. O tam bir "erkek" çünkü. Bir "erkek" siyasetçi; ancak ve ancak böyle ifade edebilir kendini de.
Aslına bakarsanız temel olarak Arınç'ın problemi şu: O bulunduğu makamı devletle o kadar örtüştürmüş ki devlet adına konuşuyor ve devlet politikaları adına kendi bakış açısı olarak lanse ettiği şeylerin gereklerini erteliyor.
Meclise 10 kere gelen; ancak her seferinde hiç düşünmeden Arınç'a göre "meclis" tarafından, tutanaklara göre ise resmen "AKP" tarafından reddedilen "Faili Meçhul Cinayetlerin araştırılması" ikinci planda. O, PKK'yi çözeceğine inandığı, BDP'nin önerdiği faili meçhullere değil, başka durumlara el atmak istiyor; ama bunu başkalarına bırakıyor. Konumu buna izin vermiyor.

Biz ve Siz” Meselesi
Açıkçası Arınç'ın aile ve devlet ilişkisinde "bazı insanlar bizim gibi değil, biz de size (Birand'ı kastediyor) saygı duyuyoruz" cümlesi açıkça bir kültürel merkeziyetçi bakış açısını, ve yeni siyasal merkezi çok iyi tanımlıyor.
O'nun konumu "biz"e ait olduğumuz yeri gösteriyor. AKP tipi demokrasinin tanımı tam olarak o cümlede yeniden yapılıyor ve yeni demokratlığın AKP istediğinde demokrasinin, AKP'liler istediğinde hakların, zamanı gelince de bazı halkların var olabileceği bir demokrasi olduğu işaretini açıkça veriyor.
Evet, Arınç samimi. Hak ve özgürlüklerin kurban gideceği hiçbir cinayetin faili meçhul olmadığına dair kanıtları etrafa saçarak konuşmaya devam ediyor.


Etiketler: yaşam, siyaset
İstihdam