05/05/2011 | Yazar: Kürşad Kahramanoğlu

Birinci beraat...

Birinci beraat...

21 Nisan 2011’de hayatımda ilk defa hakim önüne çıktım. AKP İstanbul 2. Bölge milletvekili adayı Burhan Kuzu ve vekilleri 30.09.2010’da BirGün’de yazdığım bu köşede “Başbakan’ın, bu işin başını çekmesi için kamuoyu önünde görevlendiridiği Burhan Kuzu, bu işin başını çekebilecek tıynette bir politikacı değil. Bu BURUŞUK SURATLI, KAVGACI, GEÇTİĞİMİZ YÜZYILDAN KALMIŞ POLİTİKACI” demek suretiyle kendisine hakaret ettiğimi iddia etmişler. “...BURUŞUK SURATLI, KAVGACI, GEÇTİĞİMİZ YÜZYILDAN KALMIŞ POLİTİKACI” sözlerinin Kuzu Bey’i “...derinden üzmüş olup manen yıprattığını” iddia edip 2 seneye kadar hapsimi istiyorlar ve de ayrı bir dava ile 10 000, 00 TL kadar da “manevi tazminat istiyorlar!

Hakim Bey’e önce Türk Dil Kurumu Türkçe Sözlüğü’ne göre “Buruşuk” kelimesinin bir hakaret olmadığını hatırlatıp, Kuzu Bey’in bir politikacı olduğunu, sık sık televizyonda programlara çıktığını ve konuşurken suratını buruşturduğunu; istenirse mahkemeye Kuzu Bey’in çıktığı birçok TV programlarından potpori bir TV klibi hazırlatabileceğimi söyledim. Bunun bir gözlem olduğunu ve gazetecilerin de gözlemlerini yazmalarının sıradan birşey olduğunu söyledim.

Kavgacı özelliğinin de kamuoyu tarafından iyi bilindiğini hatırlattım. “Bu davayı bana açtıktan sonra bir konuşması sırasında üniversite öğrencilerinin yaptıkları yumurtalı protestolarından sonra da, o üniversitenin dekan ve rektörlüğünü suçlamıştı” diye ekledim. Kuzu Bey’in avukatlarının hazırladığını zannettiğim şikayet dilekçesini de, Hukuk Fakültesi’nde ders veren bir hoca olarak beğenmediğimi ilave ettim. Şikayette, Burhan Bey’in birçok akademik unvanına ve çalışmasına atıfta bulunularak göz boyamak ve mahkemeyi etki altında bırakmak isteniyor gibi geldi bana. “Müvekkillerinin başarılı bir kamu görevlisi...” olduğu söyleniyor ki, bu özelliği hiçbir hür ve açık mahkeme önünde politik kimliğinin yok sayılabilmesini sağlamaz. Kuzu Bey’in bir politikacı olduğunu ve özellikle de bu ülkeye yeni demokratik, hukukun üstünlüğüne saygılı, basın hürriyetini garanti altına alacak yeni bir anayasa yazmakta önemli bir aktör olacağı düşünülürse, bir gazeteci ve gazete ile bu şekilde uğraşmasının doğru olmadığını düşünüyorum.

Son olarak da Hakim Bey’e bu davayı, bu mahkemenin önüne getiren savcı hakkında da söyleyecek bir çift sözü olması gerektiğini düşündüğümü söyledim. Sistemin bu kadar tıkanmış ve mahkemelerin dosya yüklerinin bu kadar yüksek olduğu ülkemizde bir savcının, okuduğu gazete yazısında hakaret unsuru olup olmadığını anlaması gerektiğini beklemeye hakkımız var dedim.

Burhan Kuzu beni otosansüre ve gazetem Birgün’ü de maddi cezalandırmaya mahkum ederek bizleri susturabileceğini zannediyorsa yanılmaktadır. Bir hukukçu olarak benim indimde saygınlığı olmadığı gibi, bir politikacı olarak AKP’ye oy vermemek için gördüğüm en iyi nedenlerden biridir. İdam cezası konusundaki duruşundan, başkanlık sistemi konusundaki fikirlerine kadar temsil ettiği ve bu ülkeye getirmeyi istediği birçok şeyi yanlış buluyor ve bu ülkeye zarara vereceğini düşünüyorum. Bunlar politik ayrılıklardır; benim kendisinden ayrılan bu görüşlerimi açık olarak tartışmak yerine mahkemeleri kullanarak muhalefeti sindirmeye çalışmak, ne demokrasi ne de hukukun üstünlüğü ile bağdaşamaz. Fikirlerinin doğruluğuna güveniyorsa tartışalım. Tartışalım ki, benim Kuzu Bey hakkında yazdıklarımın ne kadar haklı ve doğru şeyler olduklarını başkaları da görsün. Eksiği var, fazlası yok!

Dünyanın hiçbir yerinde de açık ve hür bir mahkeme, en doğal basın ve tenkit etme hürriyetlerini hiçe sayarak, görevini yapan bir gazeteciyi mahkum etmez. Ben sadece Kuzu Bey hakkında değil, hiç kimseye karşı, en beğenmediğim politikacılara karşı bile hakaretamiz yazmam, işi bireysele dökmem. Bu nedenle de hiçbir hür ve tarafsız mahkeme beni mahkum edemez.

Son olarak Hakim Bey’e “neredeyse 40 seneye yakın bir süredir insan hakları, demokrasi ve hukukun üstünlüğü konularında yazıyorum, ama ilk defa kendimi yazdığım bir yazıdan dolayı hakim önünde buldum; herhalde son 4 senedir Türkiye’de yazdığım için olsa gerek, demek ki bundan sonra sık sık görüşeceğiz” dedim.

Beklediğim ve hukukun gerektirdiği gibi Hakim Bey “BERAAT” dedi. Şişli 2. Asliye  Ceza Mahkemesi’nden çıktık. Dışarıda BirGün’ün diğer avukatından gelen telefonla, Kuzu Bey’in başka bir yazımdan daha şikayetçi olduğunu öğrendim! Şu Dünya Basın Özgürlüğü gününde (3 Mayıs),  ben size ne diyeyim Bay Kuzu? “Fantazi”, “Liseli”, “Partner”, “Gey”, “Baldız”, “Free”, “Yerli”, “Fire”, “Haydar” yazsam; “Vay ahlaksız, BTK’nın yasakladığı kelimeleri yazıyor” diye beni mahkum ettirebileceğiniz bir yandaş veya sizden korkan bir hakim bulabilir misiniz acaba?

Etiketler: insan hakları
İstihdam