08/12/2013 | Yazar: Rahmi Öğdül

"Miro İstanbul’da" sergisini MSGSÜ Tophane-i Amire Kültür Sanat Merkezi’nde 19 Ocak 2014’de kadar ziyaret edebilirsiniz.

Düzen göklerdeydi. Kadim dünyanın insanları her şeyin değiştiği, yok olduğu yeryüzünün aksine, gece olunca mutlak bir düzen gözlemliyorlardı gökyüzünde. Her gece sabit yıldızlar hep aynı noktada duruyor, gezegenler hep aynı yörüngeyi izliyorlardı. Yeryüzü düzensizliği, gökyüzü mutlak ve kutsal düzeni temsil ediyordu. Kutsalı göklerde keşfederken, yeryüzünün karmaşasından gökyüzünün mutlak düzenine sığınmışlardı. Henüz büyük bir patlamayla sürekli genişleyen bir evren tahayyülüne sahip olmasalar da mutlak ve kutsal düzeni temsil eden kozmostan önce, mutlak düzensizliği temsil eden bir kaos evresinin olduğunu kabul ediyorlardı. “Önce kaos vardı” diyordu Hesiodos. Babil Mitolojisi Enuma Eliş’te ise kozmosu temsil eden Marduk, kaosu temsil eden Tiamat’ı öldürmüş ve Babil toplumunda göksel düzeni kurmuştu.

1939 yılında, İkinci Dünya Savaşı’nın patlamasına bir ay kala Joan Miro Paris’ten kaçıp Normandiya’nın  küçük bir kasabası olan Varengeville-sur-Mer’e taşındı. Avrupa’da faşizm yükselişe geçmiş, her yerde kan, ölüm, savaş, zulüm vardı. Mutlak düzensizliğin hakim olduğu bir yeryüzünde Miro göklere sığınmaktan başka bir çare bulamadı, kendine ait gökyüzü yarattı. Kâğıt üzerine yaptığı 23 küçük resimden oluşan ‘Takım yıldızları’ dizisine bu kasabada başlamıştı. Yeryüzündeki kargaşa karşısında harmonik ve şiirsel bir evren açılıyordu önünde. “Derin bir kaçış arzusu hissettim. Umutsuzca kıstırılmıştım. Gece, müzik ve yıldızlar resimlerime girmeye başladı” diye yazıyordu.

Joan Miro, ‘Takım yıldızları’ adını vereceği resimlerine rastlantı eseri başlamıştı.  Boyalı fırçalarını beyaz kâğıtlarda temizlerken ortaya çıkan biçimsiz lekeler ve çizgilerle başlamıştı her şey. Sıkıştırılmışlık duygusu bir Big Bang’e (Büyük Patlama) yol açmış ve giderek genişleyen şiirsel bir evren yaratmıştı. Fırçaların kirini beyaz kâğıtlara ya da deneyimini bir başka yüzeye aktarırken farklı figürlerden oluşan kümeleşmeler çıktı ortaya. Kâğıt kirli bir yüzeye dönüşürken ressam hayal dünyası ile gerçekliğin örtüştüğü kendi evrenini oluşturdu kâğıtlarda. İkinci Dünya Savaşı’nın arifesinde sıkışıp kaldığı Paris’ten kaçıp sığındığı bir Normandiya kasabasında, zihinsel, bedensel ve sanatsal kaçışını mekânlara dönüştürmeyi bildi.

Sıkışmışlık duygusundan sıyrılıp eşiği aştığımız an, büyük bir patlamayla kendi deneyimlerimizi iktidarın beyaz, parlak bir kâğıt gibi tasarlayacağı bir yüzeye aktarırken kendi takım yıldızlarımızı yaratabiliyoruz. Gezi Parkı’nda takım yıldızlardan oluşan müthiş bir evren yaratmadık mı? Kirlenmek güzeldir; deneyimle kirlenmek. İktidarın parlak yüzeyler ve formlar yaratma çabası karşısında biz deneyimleyerek, kirlenerek açıyoruz yolumuzu. Bir tarafta içeriden dışarıya doğru kendi kudretimiz elverdiğince, kirlene kirlene gelişip serpilirken, diğer yanda iktidar sürekli budayarak görmek istediği forma sokmaya çalışıyor bizleri. Sanatçının tuvalinde ve toplumda form savaşları sürüyor.

Gri, hüzünlü bir günün içinde koşuştururken Joan Miro’nun renkleriyle karşılaşmak bir sevinç, neşe duygusu yaratıyor. Renkler nasıl da farklı şekilde duygulandırıyor bizi. Bir uçta kederin diğer uçta sevincin yer aldığı duygu paletinden renklerle ruhsal resimler yapıyoruz gün içinde. Joan Miro’nun hayat öyküsüne baktığımızda da başına gelen olayların yarattığı farklı duygulanımların dışa vurumlarını görüyoruz. Franko diktatörlüğünü ve Hitler faşizmini yaşamış Joan Miro’nun resimleri yaşadığı toplumdaki grinin tüm tonlarına rağmen umudu, kaçış çizgisini sezdiriyor bize. En karanlık zamanlarda, umudun dibe vurduğu anlarda bile sevincin, neşenin renklerini, çizgilerini, göğe uzanan kaçış merdivenlerine dönüştürmüş; kurşun dehlizlerin içinde fareler gibi koşuşturduğumuz şimdiki zamana rağmen, kırlangıçlar gibi gökyüzünde neşeli çığlıklar atabileceğimiz zamanları ve mekânları yeryüzünde de yaratabileceğimizi biliyoruz.
 
Not: "Miro İstanbul’da" sergisini MSGSÜ Tophane-i Amire Kültür Sanat Merkezi’nde 19 Ocak 2014’de kadar ziyaret edebilirsiniz.


Etiketler: kültür sanat
nefret