08/12/2008 | Yazar: Yasemin Öz

Yasemin Öz


Yasemin Öz
25 Kasım 2008 Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele ve Dayanışma Günü'nde, Hürriyet Gazetesi'nin beş yıl önce başladığı Aile İçi Şiddete Son Kampanyası çerçevesinde, şiddete uğrayan kadınların başvurması için açılan Acil Yardım Hattı'na destek olmak için hazırlanan ve DMC tarafından piyasaya sürülen "Güldünya Şarkıları" adlı albüm çıktı. Albümün geliri olduğu gibi Acil Yardım Hattı'na aktarılacak ve kadına yönelik şiddetle mücadelede kullanılacak.

Albümün adı "Güldünya Şarkıları", çünkü gencecik yaşında aile içi şiddete kurban edilen Güldünya Tören, bugün Türkiye'de kadına yönelik şiddetin bir sembolü. Bütün suçu, ailesinin istemediği biriyle birlikte olmaktı Güldünya'nın. İstanbul'da sokak ortasında kurşunlandı. Ölmedi, hastanede yoğun bakımda hayat mücadelesi verirken, iki ağabeyi, ellerini kollarını sallaya sallaya içeri girdiler ve "işi" bitirdiler. Ve devletten koruma istediği halde Güldünya Tören bir devlet hastanesinde korunamayarak öldürüldü.

Öldürmek, aile içi şiddetin en uç boyutu ama dayak, hakaret, yasaklama, hapsetme, cinsel zorlama, cinsel istismar, çalıştırmama, zorla çalıştırma, evlendirme, psikolojik ve ekonomik baskı gibi pek çok boyutuyla yaşanıyor kadına yönelik şiddet. Kadın Dayanışma Vakfı'nın yaptığı bir araştırmaya göre Türkiye'de kadınların % 97'si şiddet görüyor.

"Güldünya Şarkıları", kadın sanatçıların kadınlar için söylediği şarkılardan oluşuyor; üst başlığı bu. Ama amaç, bu şarkıları herkese dinletmek elbette. Erkeklere de, çocuklara da.

Güldünya Şarkıları için, "cinsiyetçi" olmayan şarkılar özenle seçildi. Nazan Öncel, Ajda Pekkan ve Şevval Sam, yepyeni parçalarını verdiler. Eski ya da yeni, bütün şarkıların hala söyleyecek bir sözü olmalıydı. Zor bir konuydu bu. Albümün danışmanı Naim Dilmener; "Çünkü popüler müziğimizin geçmişi de bugünü de, ne yazık ki erkeklerin egemenliği altında ve bu konuya at gözlüğüyle bakmadan yaklaşanların sayısı çok da fazla değil" diyor haklı olarak.

Ama vardı elbette. Bora Ayanoğlu mesela, daha 70'lerin başında yazmıştı, "Adım Kadın"ı ve o yıllarda Hümeyra seslendirmişti. Bugün, albüm için bu şarkıya Emel Müftüoğlu yeni bir ruh kattı: "Bana herkes sahip/ Benim hiç hakkım yoktur/ Ben akıldan yoksun/ Ama vazifem çoktur/ Adem'in yediği elma/ Hep benden mi sorulur/ Çünkü adım kadın/ Kadınım hükmüm yoktur."

Törelerin parçaladığı Güldünya için Aylin Aslım'ın yazdığı ve ağıt olduğu kadar bir isyanı da dile getiren şarkıyı bu kez Sezen Aksu seslendirdi: "Canım abim vurma beni/ Bu dünyadan alma beni/ Dökülür mü kardeşkanı?"

Nazan Öncel ise işçi kızı Leyla'yı anlatan yepyeni şarkısını, Hakan Kurşun'un raggy formundaki düzenlemesiyle seslendirdi: "Leyla bir işçinin kızı/ Alnında simsiyah yazı/ Kalk Leyla Kalk anlat her şeyi/ Kaç Leyla Kaç kurtar kendini."

Besteci ve söz yazarı Şehrazat, projeyi duyar duymaz kolları sıvadı ve yepyeni bir şarkı yazdı: "Kadın Dediğin." Ve Ajda Pekkan da onu yorumladı: "Kadın dediğin yeri gelir tabuları yıkar/ Kadın dediğin yeri gelir taşın suyunu sıkar."

Albüm için Aylin Aslım, Nilüfer'in "Karar Verdim"ini seçti, Nilüfer, Ajda Pekkan'ın "Sanane Kimene"sini. Şebnem Ferah, Sezen Aksu'nun "Masum Değiliz"ini kendine has üslubuyla yorumladı, Rojin ise Şebnem Ferah'ın "Sil Baştan'ını. Funda Arar, Zuhal Olcay'ın meşhur ettiği "Dünden Sonra Yarından Önce"yi söyledi, Zuhal Olcay da Funda Arar'ın "Neyse"sini.

Şevval Sam, söz ve bestesi kendisine ait yeni şarkısı "Kibritçi Kız"ı albüme hediye etti: "Ben kibritçi kız sabaha kadar üşüyorum/ Son kibritimi de yakıp sevdana veda ediyorum." Aynur ise eski bir Kürt ezgisi "Qumrike/ Kumrucuk"u enfes bir yorumla gün ışığına çıkardı: "Yazık ki o kara gözlere/ Qumri'yi verirler yaban ellere..."

"Ve Tanrı Aşkı Yarattı" adlı kendi şarkısını 40 yıl sonra yeniden söyleyen Ayten Alpman'a gelince... Naim Dilmener'e göre şarkı, Ella Fitzgerald, Billie Holiday ayarındaki Ayten Alpman'ın, memleketin gelmiş geçmiş en iyi yorumcularından biri olduğu gerçeğini bir kez daha gözler önüne seriyor.


[ pagebreak ]
KİM NE SÖYLÜYOR

1-KORO-Kadınlar Vardır

2-Sezen Aksu-Güldünya

3-Ajda Pekkan-Kadın Dediğin

4-Nazan Öncel-Leyla

5-Emel Müftüoğlu-Adım Kadın

6-Aynur-Qumrike/Kumrucuk

7-Zuhal Olcay-Neyse

8-Aylin Aslım-Karar Verdim

9-Nilüfer-Sana Ne Kime Ne

10-Şebnem Ferah-Masum Değiliz

11-Şevval Sam-Kibritçi Kız

12-Rojin-Sil Baştan

13-Ayten Alpman-Ve Tanrı Aşkı Yarattı

14-Funda Arar-Dünden Sonra Yarından Önce

Sezen Aksu, Güldünya Şarkıları için bir şarkı vermek ve söylemekle kalmadı; bir de kitapçık için yazı yazarak albüme adını verdi. İşte yazısından bir bölüm:

‘Her insan biricik bir değer olarak bireysel ve toplumsal şefkat kalkanları ile korunmaz, eğer algı bu idrak ile tamamlanmazsa, ana rahmine düştüğümüz andan itibaren edindiğimiz kayıtlar yaşamı anlamlandırmak yerine katlanılmaz kılabilir. Şiddet hayatta kalmak için özgürleşir ve yıkıcılığını gerekçelendirirse, baş edilemez bir yok edicidir artık. Aile gibi emniyet ve huzuru temsil eden bir güven sahasında bile en az karanlık sokaklardaki kadar, hatta bazen daha da fazla şiddettir. (...)
Görünen o ki, insan özünde pusuda bekleyen bu enerji doğru bir formül ile yönetilmediği, yönlendirilmediği ve türlü şekillerde beslendiği sürece, çocuklarımızın potansiyel birer şiddet uygulayıcısına, kendimizin de birer şiddet mağduruna dönüşmesi işten değil (...)

Nice şeytanına kafa tutmuş insan var bu dünyada, hem de hiç de az değiller. Öyle olmasaydı dünya kıyameti beklemez, çoktan kendini yok ederdi. Ümit etmek, eli taşın altına koymak lazım.’

ALBÜM KÜNYE

Güldünya Şarkıları, Hürriyet Kurumsal İletişim Direktörlüğü'nün yapımcılığında, DMC tarafından yayınlandı. Danışmanlığını Naim Dilmener ve Hülya Demir yaptı. D Plus, albüm hazırlığını gönüllü olarak görüntüledi. Görselleri Rafineri gerçekleştirdi. Albümün fotoğraflarını Candaş Arın çekti.

Korodan kadınlar marşı

Albümün başlangıç şarkısı Kadınlar Vardır ise bir kadın marşı. Avukat, Güncel Hukuk Dergisi Yazıişleri Müdürü Filiz Kerestecioğlu'na ait marş, Nazan Öncel, Aylin Aslım, Aynur, Nilüfer, Zuhal Olcay, Sezen Aksu ve Rojin'in oluşturduğu koro tarafından söylendi. Mustafa Ceceli'nin düzenlemesini yaptığı marşın, ilginç bir hikayesi var:

Türkiye'de feminizmin henüz esamisi okunmaz ve sadece bir grup kadın bir araya gelip birçok şeyi sorgularken (1987) bir Asliye Hukuk hakimi, şiddet gören bir kadının boşanma davasını reddetti ve karara şöyle yazdırdı: "Küze susuz ev sözsüz olmaz derler. Kadının karnını sıpasız sırtını sopasız bırakmamak gerek!"

Kadınlar Vardır'ın besteci ve söz yazarı Avukat Filiz Kerestecioğlu, şöyle anlatıyor o günleri: "Bu karar, Dayağa Karşı Dayanışma Kampanya'sını ateşleyen öğelerden biri oldu. İnanılmaz heyecanlı toplantılar yapıyorduk ve bu atmosfer içinde doğdu şarkı. Ben, bir toplantıya 'Bir şarkı yaptım' diyerek gittim ve ilk olarak o toplantıda söyledim. Sonra aynı heyecanla, İstanbul Yoğurtçu Parkı'nda 17 Mayıs 1987'de yapılan Dayağa Karşı Yürüyüş'te hep birlikte söyledik."

İşte o marş, Güldünya Şarkıları albümünün, ünlü sanatçılar tarafından söylenen açılış parçası artık: "Susmamız oturmamız/ Hep boyun eğmemiz/ Hayatı seyretmemiz/ İstendi bugüne dek/ Suskunduk ve bekledik/ Yaşandı seyrettik/ Sonunda yeter dedik/ Bir daha susmayana dek/ Kadınlar vardır/ kadınlar her yerde."



DİNLEYİCİNİN NOTLARI

Albümün çıkışı kadına yönelik şiddetle yıllardır mücadele eden bizleri elbette çok heyecanlandırdı. Piyasaya bir kaç gün gecikmeli dağılan albümü her gün heyecanla sordum. Ancak aldıktan sonra oldukça iyi niyetli bir albüm olmasına rağmen hem albümü yapanlardan bağımsız hem de onlara bağlı bazı eksiklikler olduğunu fark ettim ister istemez. Bu eksikliklerin sonraki albümlerde giderileceğine ve bu albümün kadın üretimine şevk vereceğine, kadına yönelik şiddet konusunda daha çok şarkı yapılmasına yol açacağına emin olmak içimizi rahatlatıyor yine de.


Eksikliklere gelince... Öncelikle, Hürriyet gazetesi gibi ataerkilliği en fazla üreten kurumlardan biri olan ana akım medyadan bir gazetenin dahi, kadın mücadelesi sonucunda kendisini kadın sorununa duyarlı olmak zorunda hissetmesi bir kazanım. Sosyal sorumluluk projeleri kapsamında kendisine "kadına yönelik şiddeti" vazife edinmesi azımsanamayacak bir mücadele sonucu bence. Hem kadın hareketinin hem de Hürriyet'in içindeki sevgili Emel Armutçu gibi kadınların mücadelesi sonucu gerçekleşti bu kampanya kanımca. Yıllardır kadın eylemlerinde kendi kendimize söylediğimiz, sevgili arkadaşımız Filiz Kerestecioğlu'nun bestesi "Kadınlar Vardır" şarkısının bu kadar güzel bir koro tarafından söylenmesi dinlerken tüylerimizi diken diken etti. Sevgili Filiz bu şarkıyı yazarken yaşadıkları 1987 yılındaki mücadelenin coşkusunu 20 yıl sonra bizlere hediye etti.
[ pagebreak ]
Keza, TRT'nin yasakladığı söz ve bestesi Aylin Aslım'a ait "Güldünya" şarkısını Sezen Aksu'nun seslendirmesi de heyecan verici. Şimdi aynı pervasızlıkla yasaklanabilecek mi doğrusu merak ediyoruz. Kadına yönelik şiddeti anlatan bir şarkının dahi sansürlenecek kadar korku yaratması da, kurumsallaşmış ataerkinin çarpıcı bir örneği olarak karşımıza çıkıyor.

Nazan Öncel, Ajda Pekkan ve Şevval Sam'ın kadın sorununa ilişkin yepyeni ve oldukça anlamlı şarkılar yapmış olmaları dahi albümü başlı başına anlamlı kılıyor. Bora Ayanoğlu'nun 70'lerin başında yazdığı ve Emel Müftüoğlu tarafından seslendirilen "Adım Kadın" da bu albüme çok yakışmış. Keza her 8 Mart eylemlerinde adeta kendimize marş yaptığımız, albümde Nilüfer tarafından seslendirilen "Sana Ne Kime Ne" parçası da albümde olmazsa olmazdı zaten.

Türk-Kürt kadınlarının birlikte şarkı söylemesi ve albümde Aynur'un Kürtçe "Qumrike" şarkısını seslendirmesi de es geçilemez önemde. Ama insan ister istemez Ermeni, Gürcü, Laz, Süryani, Rum, Yahudi vs kadınlar nerede diye soruyor. Hep mi dilsizliğe mahkum edilecekler? Eşcinsel ve transgender kadınların esamisi okunmuyor yine. Zaten beklemiyorduk değil mi "Gökkuşağı" şarkımızın albümde olmasını? Bize sıra gelmez, zaten bir şarkımız olduğundan haberleri bile olmaz.

Ayrıca "Güldünya Şarkıları" diye bir albümde Feminist Kadın Çevresi'nin "Güldünya" şarkısı neden yok merak ettim. Henüz hiçbir albümde dinlemesek de konserlerden bildiğimiz bu şarkı bu albümde çok da güzel olurdu ve bu işe soyunan insanların ufak bir araştırmayla ulaşabileceği bir şarkıydı sanırım. Bazı işler Türkiye'de hala görülmüyor, duyulmuyor mu acaba?

Sezen Aksu'nun "Masum değiliz" parçası yerine "Ünzile" gibi veya yine kadın eylemlerinde adeta marş ettiğimiz "Ben Annemi İsterim" şarkısı gibi kadın sorununa dikkat çeken parçaları olması hedefe daha uygun olurdu gibi geldi bana. Zaten albüm geneline baktığımızda kadına yönelik şiddete dikkat çeken bir albüm dolusu bile parça olmadığını çarpıcı biçimde görmüş olduk. Bu konudaki eksiklik bu albümün dikkat çekmesiyle birlikte giderilir zaman içinde diye umuyoruz. Zira her ne kadar albümü seslendiren kadın vokaller birbirlerinin parçalarını rekabet duymadan, kadın dayanışması içinde seslendirmişlerse de, böyle bir albümde bile kadın deyince aklımıza aşk geldiği açığa çıkmış. Elbette kadın vokallerin, kadın üretimi söz ve bestelerin olması ve şiddet konusunda da şarkıların yer alması hafife alınamaz ama pop müzik üretimlerinin kadın deyince aşk temasının dışına şimdiye kadar pek çıkmamış olduğunu gözden kaçıramıyoruz.

Kaldı ki, yine Boğaziçi Gösteri Sanatları Topluluğu içinde gerek Kardeş Türküler projesi kapsamında gerekse Feryal Öney'in bireysel çalışmalarında yıllardır Feryal Öney tarafından seslendirilen kadın ağızlı türkülerin hiçbirinin albümde yer almaması hayal kırıklığı oldu. Özellikle kadın eylemlerinde sıkça söylenen "Burçak Tarlası" türküsü kadın isyanına yaptığı vurguyla bu albüme çok yakışırdı diye düşünüyorum. Keza hemen her türkü albümüne kadın ağızlı türkü koyan sevgili Gülay'ın "Ağ elime mor kınalar yaktılar" veya "Feride" türküsü de bu albüme yine çok yakışırdı. Ama sanırım albüm pop müzik formatında düzenlenmek istenmiş, Aynur'un Kürtçe parçası dışında pop müzik formatı dışına taşılmamış.

Her ne kadar albümde kadın deyince akla aşk gelmesini biraz yadırgamış olsam da, kadın cinselliğinin, kadın duygularının ve aşkının da bu ülkede başlı başına tabu yıkan bir durum olduğu tartışmasız. Ama bu toprakların kadınlarının yaşamında aşka ne zaman sıra geliyor? Bu kadar baskı ve şiddet arasında kaç kadın aşkı gerçekten yaşayıp dert edinebiliyor? Umuyoruz ki bir gün kadın aşkı ve cinselliği de olması gereken yere sahip olacak, bu albümlerin, bu üretimlerin katkılarıyla. Baskı ve şiddetle yaşamlarımızın gölgelenmediği günler de gelecek.

Son olarak tecavüze uğradığını açıklıkla dile getiren Zerrin Özer'in bu albümde yer almamasının dikkatimi çektiğini söylemeden geçemeyeceğim.

Albümün içinde yer alan fotoğrafları feminist fotoğrafçılar çekse çok farklı olurmuş. Fotoğraflar ciddi hayal kırıklığı idi. Kırık ruj, kırık topuklu ayakkabı, kırık ayna, kırık tarak, kırık kalp, oyuncak bebek, dökülmüş oje, güneş gözlüğü, inci, mücevher, pudra, gül... Kadınlığı bu nesneler mi simgeliyor gerçekten, bundan mı ibaret kadınlık? Süslenmek ve annelik, kadınlık bu kavramların dışında bir şeye tekabül etmiyor mu? Böyle bir albümde bile toplumsal kadınlığın dışına çıkılamamış fotoğraflarda. Bir de neden nesneler hep kırık? Evet, kadına yönelik şiddete vurgu yapılmak isteniyor ama kadınları bu kadar kırılacak nesneler olarak göstermek, bu kadar kırık dökük göstermek doğru bir mesaj mı? Bu topraklardaki kadınlar aynı zamanda mücadele vermiyor, bir şekilde ayakta kalmıyorlar mı? Fotoğraflarda kadınları güçlendirici bir vurgu da olmalıydı diye düşünüyorum. Neden tarlada, evde, fabrikada çalışan, öğretmen, milletvekili, doktor kadınların fotoğrafları yok? Neden kadınların eylemleri, gözaltılar, savaşlar resmedilmemiş? Namus uğruna katledilen kadınların fotoğrafı neden yok? Hem de Güldünya Tören'den, kadına yönelik şiddetten bahsedilen bir albümde? Kadına yönelik şiddeti resmetmeden ve kadınların mücadelesine değinmeden nasıl kadına yönelik şiddetle mücadele edeceğiz? "Kadınlar çiçektir, çiçekleri koparmayalım" dışında bir mesajımız yok mu topluma? Kadınları korunması gereken güçsüz ve narin varlıklar olarak göstererek mi çözeceğiz şiddet meselesini?

Bir de albümde bir mesaj var; "Kadınlara uygulanan şiddet yalnızca onların bedenlerini değil hayatlarını da yaralar". Böyle bir mesaj da olabilir elbette ama bu yeterince güçlü bir mesaj mı? Şiddete uğrayan ve albümü alacak kadınları güçlendiren ve şiddeti daha çarpıcı ifade eden bir mesaj olabilirdi bence.

Bu albümde beni en rahatsız eden ise albüm duyurusunda "En güçlü sesler en güçsüzler için söyledi" cümlesiydi. Böyle bir hiyerarşik bakışa ihtiyacı yok albümün diye düşünüyorum. Sesi güçlü kadınlarla diğer kadınlar arasında cidden böyle bir ayrım var mı veya kadınlık sorunu bu pencereden algılandığı kadar basite indirgenebilecek bir konu mu, her kadın kadınlığından dolayı çeşitli baskı ve engellemeleri yaşamıyor mu, sanat dünyasında bu albümle bile ortaya çıkan şimdiye kadar üretimin erkek tekelinde olması gibi kadınları engelleyen başka dinamikler yok mu, kurtulmuş kadınlar ile kurtarılacak kadınlar gibi bir ayrıma gitmek mümkün mü diye düşündüm.

Ben yine de bunun bir başlangıç olduğunu ve çok önemli bir iş yapıldığını düşünüyorum. Elbette her ilk iş gibi, kafamıza pek çok soru takılmasına neden olan bir iş. İlk işler hep zordur, insanlık tarihi bunun örnekleriyle dolu. O yüzden bu ilke soyunma cesareti ve duyarlılığı gösteren, albüme emek veren herkesin emeğini elbette takdir etmek gerekir. Bu albüm bir şeylerin önünü açmıştır mutlaka. 10 yıl sonra kadın sorununa değinen pek çok kadın albümü dinleyeceğimize eminim. Bu albüm, içinde yer alan ve toplumun her kesimince tanınan ve sevilen kadın sanatçıların emeği sayesinde kamuoyunda bir farkındalık oluşmasını sağlar eminim. Kafama takılan tüm sorulara rağmen iyi ki böyle bir albüm çıktı diyorum. Müzikal anlamda değerlendirmesi bana düşmezse de, bir dinleyici olarak politik kaygıları bir yana bırakınca muhteşem bir albüm olduğunu söyleyebilirim. Bu kadar kadın sanatçıyı koro halinde ve aynı albümde dinlemek bile büyük bir şans. En kısa zamanda edinmenizi ve kadına yönelik şiddetle mücadelede hepimizin ufak da olsa bir katkısı olmasını dilerim.


Etiketler: kadın
İstihdam