23/09/2009 | Yazar: Kürşad Kahramanoğlu

İstanbul şehrine yıllarca çektirmiş pos bıyıklı bir polis, iktidar tarafından bizlere çektirdiği azapların ödülü olarak valiliğe getirilip başka bir ilin başına atandıktan sonra yerine İzmir’den ‘Çapk

İstanbul şehrine yıllarca çektirmiş pos bıyıklı bir polis, iktidar tarafından bizlere çektirdiği azapların ödülü olarak valiliğe getirilip başka bir ilin başına atandıktan sonra yerine İzmir’den ‘Çapkın’ isimli başka bir polis atandı. Bu ‘Çapkın’ hızlı ve gayet de modern! İşe başlar başlamaz pos bıyıklı polisin aylardır yakalayamadığı bir katil zanlısını yakaladığı gibi, emekçileri sömürmek için modern bilimin(!) geliştirdiği bir puanlama sistemini uygulamaya koydu.

Başarılı polislere puan veriliyor. Diyelim ki polis memuru bir suçluyu yakaladı; bilmem kaç puan...   Puanlar belli bir seviyeye ulaşınca, memur taltif ediliyor: İstediği bir yere atanıyor veya ekstra para alıyor. Basında sistemi beğenenler var; öyle ya polisleri özendirerek daha verimli olmalarını sağlamanın neresi kötü? Sorunun özünde ‘benim vergilerimle maaşı ödenen bir devlet memurunun, görevini yapmak için neden böyle bir özendirmeye ihtiyacı var?’ gibi birçok etik soru var ama esas sokaktaki pratik sorun ‘hangi suça, kaç puan veriliyor ve buna kim karar veriyor?’da.

Değerli basınımız, cinayet failinin yakalanması: 30 puan,
uyuşturucu madde satan ve kullanan şahsın yakalanması: 30 puan,
hırsızın olay yerinde yakalanması: 30 puan gibi örnekleri övgüyle açıkladı.

Ben ise açıklanmayan, açıklanamayan puanları sizlere aktarayım: Travesti, transseksüel ve tinercilere (TTT)  ve midyecilere ve biyolojik hayat kadınlarını yakalayan polislere de; her tutuklama başına 5’er puan veriliyor. Çoğu benim mahallemde yaşayan bu insanlar, hem de bazen günde onlarca kere tutuklanıp, toplamları yüzlerce liraya varan para cezalarına çarptırılıyor. Önce anlamakta zorluk çektim. TTT olmak illegal midir, midye satmak hangi kanun kitabında yasaklandı, yolda yürüyen bir hayat kadınına neye göre ceza kesilebilir diye? Minareyi çalan, kılıfını da hazırlıyor tabii. Puan alarak yükselmek isteyen memur arkadaşlar, trafikteki arkadaşları ile işbirliği yapıp, bu insanların çoğuna trafik ihlali cezası kestirip puanları cebe atıyorlarmış! Çapkın, İzmir’den İstanbul’a atandığı zaman Beyoğlu’nu temizleyecek diye duymuştum. Demek ki metod bu: Nazi Almanyası sistemi. Polis, hem kanun koyucu, hem hâkim, hem de kolluk gücü. Suçun ne olduğuna, bireyin suçlu olduğuna karar verecek ve cezalandırıp puanları cebe indirecek.

Peki puan sistemi, İstanbul’umuzun hakiki ve büyük çürümüş cürümleri için çalışıyor mu? Belediyelerimizde rüşvet alıp, kaçak katlara göz yuman hangi memuru yakalayıp, hangi polis memurumuz kaç puan aldı acaba? Sakın ha başınıza bizzat gelmedi diye, bu yerel idarelerdeki rüşvet ahlaksızlığını şehir efsanesi zannetmeyiniz. BirGün’ün bu konuda hukuki haklarını kullanarak ‘Bilgi Edinme Kanunu’ çerçevesinde, Beyoğlu Belediyesi’ne sorduğu soruya henüz cevap gelmedi. Gelince buradan duyuracağım, BirGün yerel idarelerdeki yolsuzlukların üzerine gitmekte kararlı.
Hele 1 Mayıs gelegörsün bakalım, kaç polis memuru, ne kadar emekçiyi tutuklamak, dövmek, üzerlerine su sıkmaktan kaç puan alacak? 

Beyoğlu’nda yaşayan travesti ve transseksüllerin büyük çoğunluğu Anadolu’nun bağrında yaşayamadıkları için Beyoğlu’na sığınmış insanlarımız, İstanbul’daki midye satıcılarının çoğu eğitimsiz Kürt vatandaşlarımız, tinercilerin çoğu kendilerine destek ve sahip olabilecek aileleri veya sosyal kurumlar olmayan çocuklarımızdır. Benim tanıdığım ve bildiğim bir tane bile zevk için fuhuş yapan biyolojik hayat kadını olmadı. Yani bütün bu vatandaşlarımızın sorunları ve birçoğunun Beyoğlu’nda verdikleri yaşam mücadelesinin kökünde sosyal ve ekonomik sorunlar var. Bunları polisiye yöntemlerle, hem de etik kabul edilebilirliği son derece şaibeli bir yaklaşımla çözmeye çalışmayı ancak ‘çarpık AKP etik dünya görüşü’ mümkün kılıyor. Emniyet Müdürü Çapkın da, işte bu görüşün hükümetinin bulup İstanbul’a layık gördüğü bir polis.

Zaten ezilmiş, hayatın her türlü sillesini yemiş insanları iyice köşeye sıkıştırıp kaybedecek hiçbir şeyleri kalmayacak duruma sokarsanız ne yaparlar bilmiyor musunuz? Ya saklanacak, kaçacak köşesi kalmamış kediler gibi kaplan kesilip saldırganlarına cevap verirler, ya da kendilerini feda ederler. Kulağıma gelen haberlerden kendilerine gelen polis baskısı ve para cezalarına, hacizlere artık dayanamayan bir kısım TTT’lerin kendilerini yakmayı bile düşündüklerini duyuyorum.
Gözlerimizin önünde tam bir fasık çember var: Çarpık etik kendine göre kötüleri tanımlıyor, politik güç çarpık etiğin işaret ettiği kötülükleri yok etmek için, ‘Çapkın Puanlaması’ gibi önlemleri aldırıyor, hür(!) basın politik güce hayran, muhalefet diye bir şey yok! Allah garibanın yardımcısı olsun.

Etiketler: insan hakları
İstihdam