13/09/2010 | Yazar: Selçuk Candansayar

Takdir edersiniz ki bu yazı referandum sonucu bilinmeden yazılıyor. Sonucun kısa vadeli etkilerini öngörmenin bir anlamı yok.

Takdir edersiniz ki bu yazı referandum sonucu bilinmeden yazılıyor. Sonucun kısa vadeli etkilerini öngörmenin bir anlamı yok. Türkiye’nin daha uzun bir geleceğe yayılan değişim sürecinin öncülleri üzerinde durmak ise daha gerçekçi.

1970’lerde Güney Amerika ülkelerinde başlayıp seksenler boyunca, Sovyet bloğunun yıkılmasının da kolaylaştırmasıyla, dünyanın az gelişmiş ülkelerine yayılan askeri darbe ve izleyen açık ya da örtük faşizm uygulamalarıyla yerleştirilen üretim ilişkileri, insanları da değiştiriyor.

Üretim ilişkilerindeki değişimde olduğu gibi genel insan karakterindeki değişim de bir çırpıda ve keskin sınırları çizilebilecek şekilde olmuyor. Eski ve yeni iç içe etkileşiyor. Toplum içinde eski tarz insanla yeni tarz insan bir arada yaşıyor. Daha önemlisi her bir tekil karakterde eski hayatın özellikleriyle yeni hayatın özellikleri birbiri ile çatışarak bir arada bulunuyor. Bu iç içelik , genel toplumsal ilişkiler, iki kişi arasındaki ilişkiler ve bireyin kendi kendisiyle olan ilişkisinde biteviye bir gerginlik, tutarsızlık, karmaşa ve hatta kargaşaya yol açıyor.

İnsanlar içinde bulundukları koşulların dayattığı toplumsal ilişkileri kurmak zorunda kalırlarken, bu ilişkiler içindeki değişim baskısının altında eziliyorlar, eziyorlar; en çok da kendilerini.

Bu karmaşık değişim süreci gündelik hayatın çok çeşitli uygulamaları, törenleri, ritüellerinin tutarsız, çarpık kimi zaman akıl dışı bir halde yaşantılanmasına yol açıyor. Birbiriyle ilişkisiz gibi duran çeşitli durumlar, nesneler, uygulamalar bir arada ve birbirini bozarak, bütünlüğünü kırarak bir çeşit parçalanmaya neden oluyorlar.

Bu parçalı hal, özellikle karakter dediğimiz insanda başkalarının gördüğünü etkiliyor. Parçalı karakter hali. Bu süreç sanıldığı gibi yalın bir melezleşme süreci değil. Bir melez durumun oluşabilmesi için bir araya gelen parçaların birleşebilir ortak, temel özelliklerinin olması gerekir çünkü.

Biraz kaba olsa da çiftleşme ve üreme bu anlamda çok açıklayıcı olabilir. Melez bir çocuk doğması için çiftleşen kadın ve erkeğin sadece çiftleşebilir değil aynı zamanda üreyebilir de olmaları gerekir. Beyaz bir insanla siyahi bir insandan doğan çocuk melezdir, ama bir insanla insan olmayan bir memelinin çiftleşmesinden melez bir çocuk olmaz.

İşte daha önce  ‘yap boz’ ve ‘kes yapıştır’ gibi adlarla tanımlamaya çalıştığım‘parçalı karakter’, zamanımızın en yaygın insan tipi olarak yaşamaya, değişmeye ve ayakta kalmaya çalışıyor.

Parçalı karakter gündelik hayatının değişik veçhelerini birbiriyle son derece tutarsız, çelişik ve uzlaşmaz hallerde yaşamaya çalışıyor. Bir yandan geçmişten gelen ve karakterinin ayrılmaz bir bileşeni gibi yaşantıladığı özelliklerini sürdürürken öte yandan bu özelliklerle hiçbir benzeşimi olmayan özellikleri de benimsiyor ve uyguluyor. Daha doğrusu tam da böyle yapmak zorunda kalıyor.

Bir an için Türkiye’de alt ve orta sınıflarda hala çok yaygın olarak süren çeyiz uygulamasını düşünün. Bir yandan çeyiz geleneği kayboluyor, öte yandan çeyiz geleneğinin hiçbir uygulamasını bilmeyen çiftler çeyiz yüzünden evlilik öncesinin en tuhaf kavgalarını yapabiliyorlar.

Türkiye’de artık neredeyse kimse kullanmasa da hemen her çeyiz de ‘koca’ için ropdöşambır bulunuyor. Tüm evliliği boyunca bekarken olduğu gibi şort, eşofman ve tişörtle uyuyacak erkeklere ropdöşambır alınıyor. Kimse o çeyizlerden ropdöşambırları çıkarmaya cesaret edemiyor.

İşte parçalı karakterde bulunan çok sayıda özellik sahibi tarafından kullanılmayacak olsa bile henüz silinemiyor. İnsanlar bu tip özellikleri bırakmaya cesaret edemiyorlar. Zaten bu özelliklerin büyük bölümü bilinçli olarak farkında olunamayan özellikler. 

Türkiye, bu parçalı karakterin politik tutarsızlıkları içinde debeleniyor. Referandumdan çıkan sonuç kısa vadede Türkiye’nin gidişatını öyle ya da böyle etkileyecektir. Ancak gelecek zamanın politik seçimleri, bu parçalı karakterin, tıpkı önce ropdöşambırdan ardından çeyizin tümünden vazgeçmesi gibi eski yanlarının silinmesi, erimesi, çözülüp sönmesinden sonra belirginleşecektir.



Etiketler: yaşam, siyaset
nefret