28/01/2022 | Yazar: Kardelen Yılmaz

Neden hep dönüp dolaşıp bu tuvalet meselesi önümüze düşüyor ona da gülüyorum açıkçası. Aşın bunları, aştırın da çevrenize, semtinize, komşularınıza. İsteyen istediği yere işesin artık.

Cinsiyetsiz tuvalet meselesine dair bir küçük sitemdir Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

“Herkes kendi semtindeki parazitleri ayıklasa cinsiyetsiz tuvalet meselesi gözümüze bu kadar batmayacak” gibi iddialı bir cümleye nasıl geldim, neden geldim, nerelerden geldiğimi anlatacağım bu haftaki yazımda.

Baromun kadın hakları merkezindeyim. Mesaimin çok ufak bir kısmını ayırıyorum buraya. Kimi zaman hiç ayırmıyorum. Başka aktivitelere vakit ayırmak daha faydalı geliyor. İliklerimde hissettiğim faydasızlığın birinci sebebi baro, ancak şimdi baroma olan öfkemden bahsetmeyeceğim.

‘Lubun hareketi herkesi özgürleştirir’ cümlesi kafamda çınlıyor her kadın hakları merkezinin etkinliklerine katıldığımda. ‘Lubunyalıksızlık’, canımı sıkıyor, eksik hissediyorum, yapmaya çalıştığımız şeylerin kıymetli olduğunu biliyor, bir noktada tekrara düşecek ve ilerlemeyecek bir mücadeleye döneceğini düşünüyorum. Bir de feminist perspektifin olmadığı alanlarsa,  ‘kadınız doğuştan, mağduruz ezelden’ gibi bir yaklaşımdan öteye gidemediğimiz bir hal alıyor benim için. Birbirimizi güçlendirmekten anladığımız kimi zaman ne kadar çok yapmamız gereken ‘iş’ olduğu üzerine dert yanmak oluyor. Kişisel olan, özel olan (politiktir ama) bizim konumuz olamıyormuş gibi bir yandan. Cümlemiz her zaman şiddet vakalarının fazla olmasından başlıyor, bu sebeple tükenmiş olduğumuzla devam ediyor. İşin içine bir de avukatlık girdi mi hukuk karamsarlığı ile işler hepten can sıkıcı bir hal alıyor. Şimdi bunları yazdıkça küçümsüyormuşum gibi geliyor ama hiç öyle değil, hiç de öyle dedirtmem kendime, öyle olmadığını bizzat yaşıyorum. Tüm avukatlığımı danışmanlığa vermişim. Lubunların çektiği şiddeti bir ben bir Allah bilmiyor, herkes biliyor.

Ancak lubunya hareketi, mücadelesi, gönüllü yürütülen çalışmaları ve aktivizmi özgürleştirici, kendini tanımaya, kendini keşfetmeye yönelik ve güçlenmeye yönelik olabiliyor. Bu da birlikte olmanın, birlikte çalışmanın motive edici olmasını sağlıyor. Biraz gülmek lazım arkadaşlar diyor ve 17 Mayıs Derneğimizin esenlik çalışmalarına da ayrıca selam çakıyorum buradan.

Neyse.. Kadın hakları merkezine verebileceğim tüm emeği, iki senedir eğitim programını hazırlayarak veriyorum. Bu sene de kendimce avukatları besleyebileceğini, farkındalık kazanabileceğimizi düşündüğüm bir program hazırladım. Program LGBTİ+ temel kavramlar ve meslekte ikili cinsiyetin sorunları oturumu da içeriyor, cinsel şiddetle mücadelede yeni bir hukuk modeli ile kapanıyor. Cinsel şiddet de cinsiyetlendirilmiş şiddet üzerinden anlatılıyor ve örnekler içerisinde homofobik şakalardan da bahsediliyor. Kadın ve lgbti+’lar çokça birlikte kullanılıyor. Bunlar büyük gelişmeler tabi.

‘Yeni bir hukuk modeli mümkün be!’  diyebilen kadınlar, cinsiyetsiz tuvalet meselesinde sessiz kalabiliyor. Tuvalet yahu.. tuvalet. Herkes sessiz kalmadı tabi şimdi yazıyı okuyup bana ‘niye öyle yazdın’ denmesin hemen. Ancak genel olarak tüm konularda var olan görüş/duruş birliği, LGBTİ+’lar söz konusu olduğunda hala gösterememiş olmamız beni hem çok üzüyor, hem de çok güldürüyor (Ama nasıl histerik bir gülüş). ‘Yıl olmuş 2022!’ diye giresim geliyor lafa. Tuvalet ihtiyacımızı gidermek için neden cinsiyetlerimize göre ayrıldığımızı anlamamakla birlikte illa bir ayrım olacaksa pisuar kullanımı üzerinden olmalı diyorum. Cinsiyetsiz tuvalet meselesine gelecek argümanı bildiğim için o argümanla devam ediyorum lafıma: Tuvaletlerin ayrılmaması halinde tacizin tecavüzün artacağı söylenir ancak tacizi önlemek ayrı tuvaletlere kaldıysa vay halimize! diyorum. Bana katılmayanlar çıkıyor, sorun değil. Tartışalım tabi.

Ancak karşılıklı gerileceğimiz bir tartışmaya gerek kalmadan uzlaşı sağlandı genel olarak konu üzerine. Bunun sebebi de cishet erkek tahakkümü olmaması ortalıkta. Bir yandan da canım kadınlar demekten kendimi alamıyorum o yüzden <3 Baro da bile olsa, iletişime, konuşmaya, tartışmaya ve en önemlisi dinlemeye dair asgari bilgiye ve özene sahibiz çok şükür.

Devamında tuvalet meselesi için neden hala taciz argümanı gelebileceğini sorguladım kafamda. Yahu kanun çıkartmıyoruz bu talebi iletirken. Yarın bir kanun hükmünde kararname gelecek ve tüm tuvaletler cinsiyetsiz olacak!! gibi bir şey değil bu. Bu bir mücadele ürünü aslında. Bulunduğumuz mekanda bir cishet erkek ile aynı tuvalete düştüğümüzde tacize uğruyorsak o mekanda ne işimiz var?? diyormuşum. Başka bir yerden diyorum: O mekanı neden dönüştürmüyoruz? Herkes kendi semtindeki mekanları, marketleri, bankları, parkları dönüştürse, mahallede taciz de azalacaktır diye düşünüyorum. Zaten hepimiz kendimize güvenli alanlar yaratmaya çalışmıyor muyuz? Görece daha güvenli diye ayrancıya gelmedik mi hep beraber? Mahalle çalışmalarına önem veriyoruz, bir gözümüz hep mahallemizde neler olup bittiğiyle ilgileniyor. Bu mahallede herhangi bir mekanın tuvaletinde taciz olsa ayrancı ahalisi olarak mekana hesap sorabilecek kadar vakıfız belki de mahallemize. Yani çıkıp ayrancıda birisi bana tuvaletlerde taciz olur cinsiyetsiz olursa derse, ben gecenin 4’ünde yürüyerek sarhoş evime dönüyorum bu mahallede, mesela…

Neden hep dönüp dolaşıp bu tuvalet meselesi önümüze düşüyor ona da gülüyorum açıkçası. Aşın bunları, aştırın da çevrenize, semtinize, komşularınıza. İsteyen istediği yere işesin artık.

Eğitim esnasında konuşmacılardan birisi cinsiyet çeşitliliğinin olduğu yerlerde tacizin daha da azaldığına dair bir veri koydu önümüze tam kaynağını bilmiyorum ama, çok doğru bir tespittir bu. Ne kadar çeşitlilik o kadar az cishet erkek tahakkümüdür, yalnızlaşırlar çünkü, yalnızlaştıkça konfor alanları azaldıkça tahakküm kurmakta ve kurmak için şiddet eylemi içerisinde bulunmakta çekinceleri artar. Lubunyalığın olduğu yerde elleri ayakları birbirine dolaşıyor bunların biliyoruz. (Benim için taciz kültürünün baş taşıyıcısı cishet erkeklerdir ayrıca) E bu tahakkümü azaltalım birlikte, yaşadığımız yerleri dönüştürerek, herkesi kucaklayacak şekilde tasarlayarak mesela.

Tuvalette taciz olurla pembe taksi, pembe otobüs önerilerinin bir farklı olmadığını düşünüyorum ayrıca. Tacizin olduğu yerden kaçmak, bireysel olarak herkesin alabileceği bir karar, güvenli hissetmediğin yerde durmazsın kimse de sana ‘kaçıyorsun’ diyemez. Ancak kolektif bir çalışma içerisindeyken tacizi tecavüzü ve cinsiyetçiliği nasıl önleyeceğimiz üzerine mücadele etmek beklenir ya hani, ne yaptık mekanlardaki tacizlerin önüne geçmek için böyle bir argümanı sunuyorsak sürekli?

Yeni bir hukuk modelini konuşurken işyerleri, meslek örgütleri veya bulunduğumuz kurumlarda cinsiyetlendirilmiş şiddete karşı mücadele için yeniden mekanizma yarattık bu arada. Türk ceza kanununun tanımladığı taciz ve cinsel saldırı ile sınırlamadık filan. Neler neler yaptık, cinsiyetsiz tuvalet yapamadık : )

Tüm sitemimi döktükten sonra birazcık hakkını yediğim kadın hakları merkezimin hakkını geri vererek yazıyı kapatıyorum. İyiyiz, baro bürokrasisine rağmen, eril barolara rağmen çabalıyoruz, özellikle bu sene, uzaktan da izliyor gibiyim, inanılmaz bir katılım ve mücadele isteği var. Dayanışma var, bir şeyler öğrenmeye dair istek var, farklı insanlar farklı fikirler var. Bir noktada tekrara düşsek de, büyük bir nokta var orada geliyor gelmekte olan diyorum. Eril baro bile zorlanıyor. becerebilirse zaptetsin hadi, yangınımız çok büyük of of of diyorum. (gülşen- yurtta aşk cihanda aşk, biliyorsun.)

*KaosGL.org Gökkuşağı Forumu’nda yayınlanan yazı ve çizimlerden yazarları ve çizerleri sorumludur. Yazının ya da çizginin KaosGL.org’ta yayınlanmış olması köşe yazılarındaki veya çizimlerdeki görüşlerin KaosGL.org’un görüşlerini yansıttığı anlamına gelmemektedir.

 


Etiketler: yaşam
nefret