Cinskırımı!

 

Anam bacım bundan bir kaç hafta önce Adalar vapuru ile eve dönerken, yaşadığım bir tanıklık örneği ile bugünkü konuma girmek istiyorum.

 

Karşımda oturan genç bir çift tartışıyorlardı. Adam o kadar baskındı ki kadın titriyordu. Dikkatimi çekti ve daha çok kulak misafiri oldum. Adam kadına diyor ki: “Ben ne dersem odur, gitmeyeceksin! Heybeliada’ya eve gideceğiz.” Kadın da derdini anlatmaya çalışıyordu. Adamın hiddeti durmuyor bir türlü, sesini iyice yükseltip kadına küfür etmeye başladı. Ben adama bir rahatsız oluyorum bakışı attım, yok anam görmüyor. Kadını sesi ile bastırıyor. Tam inmeye yakın kadın kalktı, inmeye çalıştı. Adamın yerinden fırlayıp kadına bir tokat atması beni çileden çıkardı artık. Adamı tutup ittim, “Ne yapıyorsun?” dedim. Adam şaşkın bir şekilde, “nasıl karışırsın” der gibi baktı bana. “Sana ne, ne hakkın var karışmaya” dedi. Ben de “Sen hangi hakla bir kadını döversin” dedim.

 

Kadın bana teşekkür etti ve araya gemi çalışanları girdi. Adamı uzaklaştırdılar; kadın indi. Her zaman olduğu gibi bir kadının dayak yemesini meşrumuş gibi vapurdaki diğer insanlar sadece izledi. Bu hikâye münferit değil binlerce örneği var. Ve binlerce kadın bu tip erkek baskısı sonucu öldürülüyor! İstatistiklere fazla girmek istemiyorum. Fakat şunu da belirtmek isterim ki günde ortalama beş kadın öldürülüyor. Kadın cinayetleri hızlı bir şekilde artıyor, katlanıyor. Aynı şekilde LGBTİ cinayetleri de artıyor. Yani içinde cinsellik geçen tüm bireyler... (Cinsiyet kimliği, cinsel yönelim, farklı cinsiyetler vs.)

 

Kadın örgütleri sürekli dile getiriyor bu cinayetleri. Sesini daha çok duyurmaya başladı. Medya da bu cinayetleri sürekli gündeminde tutuyor. Tuhaf bir şekilde bundan rahatsız olan siyasi iktidar utanmadan, “Cinayetler artmadı görünür oldu” diyor.

 

Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı da bu cinayetleri önlemeye yönelik hiçbir şey yapmıyor, tam tersi cinayetlerin önünü açıyor. Sığınaklar açmak yerine boşanmaları önleyici, uzlaşmacı mekanizmalar oluşturuyor. Şiddet gören kocasından ayrılmak isteyen bir kadını barıştırıp tekrardan şiddet uygulayan koca evine geri göndermek için ellerinden geleni yapıyorlar.

 

Hele bu son torba yasası evlerden ırak cinsinden. Adeta cinayetleri artıracak nitelikte. Örneğin şikâyet süresi altı ayla sınırlanıyor! “Ruhsal zedelenme” ibaresi kaldırılıyor. Ha bir de suçlulara hasta denmesi de var bu torbada. Efendiler ne demek altı aya kadar şikâyet! Yani altı aya kadar şikâyet edilmez ise zamanaşımına uğrayacak. Kolay mı tecavüze uğradıktan sonra hemen bunu söylemek? Ya şu ruhsal zedelenmeyi kaldırmak ne demek oluyor? Yani fiziksel darp izi olmayınca suç ispatı mümkün olmayacak.

 

Bir de suçlulara hasta denmesi var bu torbada. Yani kadına yönelik şiddet uygulayan suçlu değil de hasta olmuş olacak. Hayır efendiler; bunlar katil, suçlu en ağır cezaların verilmesi lazım. Koruma verilmesi meselesine gelince; 20 kadını geçmiyor devlet korumasında olan kadın sayısı. Bir de kadının peşine polis takıp koruyacağınıza --ki koruyamıyorlar da kaç kadın bu şekilde öldürüldü-- kadını tehdit eden adamları denetleyin! Bu torbada kadının lehine hiçbir şey yok. Torbanızın içinde boğulun! Efendiler, günde beş kadın öldürülüyor bizim ülkemizde. Bu, dünyanın başka bir ülkesinde yok... Olursa alarm verilir; olağanüstü hâl ilan edilir. Bir asker öldüğünde kıyameti koparırsınız… Rakamları hesaplarsak ürkütücü sayılar var.

 

Bunun adı ne savaştır ne de başka bir şey. Bir cins; savunmasız, mülkiyetsiz, yoksul diğer cinsi tüm erk mekanizmaları ve devleti arkasına alarak; silahlanarak katlediyor.

 

Bunun adı CİNSKIRIMIDIR!