10/04/2023 | Yazar: Ali Bulunmaz

Hazzı ve arzuyu, elma metaforuyla anlatan Hval, aynı zamanda ölümün kıyısındayken hayatta kalmaya uğraşan ve kendisini cinsel, tarihsel ve biyolojik anlamda kuran insan üzerine inşa ediyor Cennet Çürüdü’yü.

“Çürümüş ve kokuşmuş Cennet Bahçesi’nde” bir aşk hikâyesi Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

Jenny Hval’ı ilginç şarkı sözleriyle ve insanı bambaşka diyarlara; daha doğrusu hiç gitmediği veya gitmeye cesaret edemediği mekânlara götüren müzikleriyle tanıdık. 2009’dan itibaren, Cennet Çürüdü[1] ile başlayan yazarlığı, onun kaleminin de müzisyenliği kadar güçlü olduğunu gösterdi.

Düşü ve hakikati, rüyayı ve gerçeği, yaşamı ve çürümeyi birbirinden zor ayırt ettiğimiz Cennet Çürüdü’de Hval, üniversite okumak üzere gittiği ülkede kendisiyle ve hayatın bambaşka yüzleriyle tanışan; arkadaşlarının Jo diye seslendiği Johanna’yla buluşturuyor okuru. Bu tanışma ve tanıştırma faslı, Jo’nun arzu ve tiksinme, rüya ve uyanıklık arasında salınışına dönüşürken Hval’ın romana kattığı metaforlarla yüzleşmemizi ve aşkın baş döndürücü yüzünü keşfetmemizi sağlıyor.

‘Alçıpan labirent’

Cennet Çürüdü, dikkatle okunmadığı ve Hval’ın kullandığı metaforlar es geçildiği takdirde, kuir arzunun ve cinsel uyanışın sıradan bir anlatımı, hatta klişelerle örülü bir roman gibi değerlendirilebilir pekâlâ fakat öyle değil. Çünkü yazar, sıradan gibi görünen bir keşif hikâyesini alt metinlerle, yan yollarla, sorgulamalarla ve iç didişmelerle zenginleştirmiş.

Jo’nun üniversite okumak için kabuğundan çıkması, ev arayışı ve bu sırada arkadaşlıklar kurup yaşama yeni pencerelerden bakmaya başlaması meselenin girizgâhı. Ardından, “öbür taraf”ı; Jo’nun girdiği biraz fantastik biraz düşsel ve sonunda gerçeklere gelip dayanan âlemi anlatıyor Hval.

Jo’nun geldiği yeni şehri ve ülkeyi tanıma evresinde şaşkınlık ve hız dikkat çekiyor; her attığı adımda yeni biriyle tanışan ve çabucak değişen, film karesini andıran görüntülerle karşılaşıyoruz. Söz konusu akış içinde Jo’nun ev arayışı büyük bir şamata hâlinde sürüyor. “Sessiz” diye imzalanmış kiralık oda ilanı gözüne çarpınca Jo’nun arayışı bambaşka bir yöne evriliyor.

İlanda “ev” ve “oda” denen, aslında eski bir bira fabrikası olan; asma katlarla ve “duvarlarla” şekillendirilen bu yaşam alanı, sakinlerinin hayatlarının iç içe geçtiği bir yer. “Sessiz” imzasıyla ilan veren Carral da bu “alçıpan labirentin” sakinlerden ve aynı zamanda Jo’nun mihmandarı.

Kâğıt gibi ince duvarların, herkesin birbirinin yaşamının içinde olmasını sağladığı, “nemli” ve “geçirgen” bir mekân burası. Biyoloji öğrenimi görmek için yola koyulan Jo için yeni evi, yaşamı inceleyeceği, hatta yaşama karışacağı bir yer gibi görünüyor. Carral’ın bir gün eve getirdiği elmalar ise Jo’yu renkli bir dünyanın kapısına sürüklerken Hval’ın romanda yer verdiği en önemli metaforlardan biriyle karşılaşıyoruz; o eski elma-aşk hikâyesiyle… Tadına baktığı elmalar, Jo’yu “günahkâr” bir aşka davet ediyor.

Jo’nun biyoloji kitaplarında rastladığı bilgiler ve Carral’ın onu çağırdığı dünya arasında ilinti kurmak mümkün: Elmaların canlıyken ve çürüdükten sonraki değişimi ya da eşeyli ve eşeysiz üreyebilen mantarların varlığı, iki dünya arasındaki bağlantılardan sadece biri.

Hval’ın Jo-Carral ilişkisinin yanı sıra genç kızın cinsel uyanışını anlatmak için kullandığı tarihsel ve mitolojik bağlantılarda, ısırılan ve çürüyen elma metaforu önemli bir yer tutuyor. Belli bir süre sonra canlılığını yitirip çürüyen ve ardından vajinaya benzeyen elmalar, hikâyede âdeta bir eşik hâline geliyor. Dahası, rüyalarındaki hazzın ve arzunun git gide gerçeklik kazanması da Jo’nun cinsel kimliğini oluşturmasında önemli bir aşama.

Bütün bu hengâme içinde Jo’nun olan biteni temkinli biçimde yorumlayışına da denk geliyoruz: “Carral’ın yüzü ayışığı altında gümüşî bir beyazlıkla parlıyor. Birbirimize yakın değiliz. Bedenlerimiz birbirine karşı tetikte, mesafeyi koruyor. Her biri kendi odasında, farklı zamanlarda yaşayan iki yabancı gibiyiz.”

Mayalanan elmalar ve büyüyen mantarlar

Hval, Jo-Carral ilişkisini, bira fabrikasından bozma ve geçirgen duvarlar arasında yaşanan, bazen rüyalarla bazen gerçeklerle örülü; metafizikten fiziğe doğru seyreden gerilimli, temkinli ve arzulu bir aşk olarak anlatıyor. Bu anlatımın bir tarafında Carral’ın cesareti, diğer tarafında ise Jo’nun kendisini keşfi yer alıyor. İkilinin birbirine zaafı ise hikâyenin laytmotifi âdeta. “Siyah, ölü ve çürük bir meyve” benzetmesi de ikili arasındaki ilişkinin tarifi. Jo, bu karanlığı ve gerilimi, yaşamının her ânında hissediyor: “Derslere giriyordum, dışarı her adım attığımda rüya ile gerçek, uyku ile uyanıklık arasında bir eşik atladığım hissine kapılıyordum.”

Jo, Carral’la ilişkisinde her şeyin olduğundan farklı göründüğünü düşünüyor. Onunla birlikteyken durgun bir denizde olduğunu ya da saatin çıplak yüzüyle karşılaştığını hissediyor. Tüm bunlara rağmen, eksik parçaların varlığından ya da karanlık noktalardan dem vuruyor. Böylece cenneti andıran “alçıpan labirent”, çürümenin, düşmüş Havva’nın ve gerçek-hayal geriliminin mekânına dönüşüyor: “Kompost konteyneri merdivenin altındaydı hâlâ. Çürük meyve kokusu tüm daireyi sarmıştı. Fabrika sanki kocaman, ıslak bir tanka dönüşmüştü ve Carral’la benim içinde çözünmeye başlamamızı bekliyordu: Çürümüş ve kokuşmuş cennet bahçesi.”

Hazzı ve arzuyu, elma metaforuyla anlatan Hval, aynı zamanda ölümün kıyısındayken hayatta kalmaya uğraşan ve kendisini cinsel, tarihsel ve biyolojik anlamda kuran insan üzerine inşa ediyor Cennet Çürüdü’yü. Aşkı herhangi bir cinsiyet kalıbına ve kanonuna sıkıştırmamak gerektiğini de arzularına ket vurmayan karakterler aracılığıyla anlatıyor yazar.

Eski bir bira fabrikası olan ve mayalanmanın mabedi sayılan alçıpan labirenti kaplayan mantarlar ve çürümüş elmalar, birbirine sokulan ikilinin demlenen ve aynı zamanda gerilim yüklü aşkını temsil ediyor. “Yasak aşk”ın bedenlerde uyandırdığı tutkuyu ve engellenemezliği de… Başka bir deyişle çürüdükçe mayalanan elmalar ve büyüyen mantarlar misali bir aşkın gelgitlerini anlatıyor Hval.

Kaos GL Dergisine ulaşın

Bu yazı ilk olarak Kaos GL Dergisinin Onur dosya konulu 186. sayısında yayınlanmıştır. Dergiye kitapçılardan veya Notebene Yayınları’nın sitesinden ulaşabilirsiniz. Online aboneler dergi sitesinden dergiyi okuyabilir.

*KaosGL.org Gökkuşağı Forumu’nda yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur. Yazının KaosGL.org’ta yayınlanmış olması köşe yazılarındaki görüşlerin KaosGL.org’un görüşlerini yansıttığı anlamına gelmemektedir.



[1] Cennet Çürüdü, Jenny Hval, Çeviren: Dilek Başak, Umami Kitap, 124 s.


Etiketler: kültür sanat
İstihdam