09/12/2009 | Yazar: Kaos GL
"Dergiler yalnızca şairler, yazarlar yetiştirmez, okur da yetiştirir. Devletten edebiyat dergileri için üç-beş kuruş yardım elbette ki beklenmez, beklenmemelidir de.
"Dergiler yalnızca şairler, yazarlar yetiştirmez, okur da yetiştirir. Devletten edebiyat dergileri için üç-beş kuruş yardım elbette ki beklenmez, beklenmemelidir de. Bütün sorumluluk okurda ve yazarda."
Taşra biraz da toz demektir. Dağdan tepeden yuvarlanıp ovaları geçerek insanların arasına karışan haylaz rüzgârın getirdiği değildir yalnızca; yıllardır değişmemenin, el sürülmemenin, eskiliğin de tozudur o. Köhne sokakları, yaşlı evleri, odalardaki eski eşyaları sarmalamakla kalmaz, insanın da üstüne siner. Hatta içine, hatta ruhuna işler. Son model dijital makinelerle çekilir ama ‘renk’ olmadığı için hâlâ siyah-beyazdır fotoğraflarda. Gerçekteyse çokça sararmış...
İlkgençliğim, sararmış siyah-beyaz bir fotoğraftan ibaret. Orada. Taşrada... Tozdan başka bir zararı olmayan o haylaz rüzgârlar bazen yerini hain, insanların içini yakan rüzgârlara bırakıyordu. Herkes kendisini bu rüzgârdan kurtaracak bir el arıyordu -belki de herkes değil. Ben, arıyordum. Taşra biraz tozluysa, biraz da korkaktır. Tutacak eli hemen bulamazsınız. İnsanlar karanlıktan bile korkar: Onun için erkenden çekilirler evlerine, onun için gün batınca yalnızca köpekler dolaşır sokaklarda, sımsıkı örtülmüştür perdeler...
Bana uzanan o ‘el’ dergilerin eliydi; kentin tek ‘gazete bayii’ne o ay hangisi gelmişse artık: Varlık, Adam Sanat, Yaba, Milliyet Sanat, Yarın, Gökyüzü, sonra Gergedan, sonra Argos... Sonra, dergi olsun da...
Sevimli bir nostalji yaratmak niyetinde değilim.
Hem de hiç.
“Ekim 1997’den beri, 12 yılı aşkın bir süredir aralıksız yayımlanmakta olan dergimiz, ekonomik zorluklar ve dağıtım sorunları yüzünden yayın hayatını sona erdiriyor.” Bu hazin cümleyi eminim çoğunuz değil okumak, duymadınız bile. 12 yılı aşkın bir süredir aralıksız olarak yayımlanan Virgül dergisinin veda cümlesiydi oysa.
Sözüm, sadece okura değil, yazara da.
“Dün, dünle gitti cancağızım” diyenlerdenim.
Kapanan Virgül’e ağlayalım, demiyorum. Yaşayan, yaşamaya çalışan edebiyat dergilerimize bakalım.
Dergiler yalnızca şairler, yazarlar yetiştirmez, okur da yetiştirir.
Hele ki edebiyat dergileri.
Edebiyatın kanının fokurdadığı yerlerdir bu dergiler.
Apronda deve kestiren devletten edebiyat dergileri için üç-beş kuruş yardım elbette ki beklenmez, beklenmemelidir de. Bütün sorumluluk okurda ve yazarda. Biz okur olarak onlar, yazar olarak yaşatmalıyız dergilerimizi.
Önceki gün Adam Sanat kapanmıştı, dün Virgül; yarın bir gün 75 yaşındaki Varlık dergisi de kapanırsa, bu hepimizin utancı olur.
Yaba’nıza, Milliyet Sanat’ınıza, Kitap-lık’ınıza, Notos’unuza, Yasakmeyve’nize, Özgür Edebiyat’ınıza, Sözcükler’inize sahip çıkın. Bu ay, bu dergilerden iki tane alın; birini uzatıverin birine. Belki biri bir ‘el’ arıyordur.
Gömleğimde nar izi...
Geçen hafta kitaplardan bahsederken Birhan Keskin’in iki dizesine de yer vermiştim. Daha doğrusu verememişim. O güzelim iki dize, tek dizeye dönüşmüş, dönüşürken de aradan bir kelime uçmuş ve anlamsız bir şeye dönüşmüş. ‘Teknik bir hata’ olduğuna dair sizi temin ederim. Teknik de olsa, olmasaydı iyiydi. Ama iyi ki de olmuş. Düştüm bu iki dizenin peşine. Sonunda Metis Yayınları’ndan Emine Bora yetişti imdadıma. Keskin’in Ba adlı kitabında yer alan o şiirin tamamını yayımlıyorum. Şairi ve sizler, özürümü kabul edin...
Penguen 2
O büyük ve muazzam zamanda unuttum
Kanatlarım çok oldu üşüyor benim
Bu beyaz ıssızlıkta göğsüme düşüyor
Bu yüzden eğik boynum.
Kanatlarım çok oldu üşüyor benim
Bu beyaz ıssızlıkta göğsüme düşüyor
Bu yüzden eğik boynum.
Bir kuşun anısı kalmış bende, saklı
Bundan gözlerimdeki kayalık,
içimdeki serseri buzullar
Bundan gözlerimdeki kayalık,
içimdeki serseri buzullar
Dürtme içimdeki narı
Üstümde beyaz gömlek var.
Cahide Birgül de sonsuzluğa gitti...
Üstümde beyaz gömlek var.
Cahide Birgül de sonsuzluğa gitti...
Cahide’nin romanlarını okuduktan yıllar sonra seyretmiş olduğunuz bir film gibi hatırlamanız mümkün.
Onun mağlup doğmuş kahramanları tuhaf bir kader duygusuyla sürüklenirler. Sürüklendikleri hayatla başa çıkmaya çalışırken dengelerini nasıl kaybettiklerini, giderek dünyadan, gerçeklik duygusundan ve biz okurdan nasıl uzaklaştıklarını ürpererek okuruz. Koza’nın ilk sayfalarında bir gece yarısı hayatında ilk olarak dışarı çıkacak olan genç kadının yaşadığı, Cahide’nin dünya tasvirinin özünü oluşturuyor kanımca boyunca bu kadar geç bir saatte dışarı çıkmamıştım. Ama çıkınca da hemen anlamıştım, hiçbir şey göründüğü gibi değildi.
Cam kenarında oturmuş dışarı bakarken size dünyayı vaat eden pencerelerin sokağa çıktığınızda, hele ki böyle ışıkların söndüğü gecenin ilerlemiş saatlerindeyseniz, duvarlara hapsedilmiş çaresiz deliklerden başka bir şey olmadıklarını anlarsınız. Kandırılmışsınızdır. Hep olduğu gibi...
Durumum, rahat koltuğunda oturmuş film izlerken yakamdan tutulup perdenin içine gerçeküstüydü. Bir kez filme girince de dönüş olmuyor artık.
Rolünüz neyse oynayacaksınız. Derin bir nefes aldım, sonra da yapabileceğime inandığımdan değil, sadece başka bir seçeneğim olmadığından sokağa çıktım.”
Bir kez o sıkıntı üreten, hantal eşyalı, mutsuz evlerinden dışarı çıktıkları
anda onları bekleyen dünya evde bıraktıklarından aydınlık değildir. Tedirginlik, beceriksizlik, tutunamamışlık, sürekli tartan didikleyen ürküntüyü besleyen ruh hali onları karşılayan her hayatın kapı bekçileridir.
Cahide’nin romanlarında hiç kimse güvenmeye gelmez. Hiç kimseyle özdeşlik kurmaya gelmez. Usul usul, dikkatsiz bir okumayla kaçırabileceğiniz ayrıntılarla bir örümcek ağı gibi üstünüze gerilen muamma hiç ummadığınız bir yerde ve zamanda patlayabilir.
Cahide’nin anlatı dünyasında yazara, anlatıcıya da güvenmeye gelmez. O da sizi roman boyu kandırmış çıkabilir.
Cahide Birgül, kanımca Türk edebiyatının gerginlik ustasıdır. Tetik anını anlatır.
Onun dünyasının büyüsü de budur zaten. Evet, bütün iyi romancılar gibi Cahide de şunu bilir. En yalın anlatımıyla, ‘Hiçbir şey göründüğü gibi değil’dir.
Okuduğunuz yazı Yıldırım Türker’in ‘Cahide Birgül ile muamma’ başlıklı yazısından bir bölümdü. Cahide Birgül’ü kaybettik... Sevdiğim yazarlardandı Cahide Birgül. Yazarımdı... Çok kısa bir süre önce yeni çıkan kitabı Eflatun Koza’yı da diğer kitapları Gölgeler Çekildiğinde, Ah Tutku Beni Öldürür müsün ve Geceye Uyananlar gibi bir solukta okumuştum.
Cahide Birgül Fotoğrafı: Muhsin AKGÜN
Etiketler: kültür sanat