04/04/2011 | Yazar: Yıldırım Türker

Bu resim, Kuzey Afrika ülkelerinden birinde değil, Cizre’de çekilmiş. Şırnak’ın ilçesi olan Cizre.

Bu resim, Kuzey Afrika ülkelerinden birinde değil, Cizre’de çekilmiş. Şırnak’ın ilçesi olan Cizre.
Eylem düzenleyen gençlere, polis gaz bombaları ile saldırıda bulunmuş. Haberi okuyoruz. Cizre Köprüsü’nde bir araya gelen gençler gösteri düzenlemiş. Bir süre sonra eylem yerine gelen polisler gösteriyi dağıtmak amacıyla atmış o gaz bombalarını. Gençler de molotofkokteyli ve havai fişeklerle karşılık vermiş. Çatışmalar geç saatlere kadar sokak aralarında devam etmiş. Yaralanan olmadığı, kimsenin de gözaltına alınmadığı bildiriliyor.

Cizre’dekilerin diğer Kürt illerindeki sivil itaatsizlik eylemlerine saldıran polislerden daha insaflı davrandıkları söylenebilir. 

‘Güvenli’ bir noktadan
Ama bu fotoğrafın karşısına geçip geleceğimiz üstüne uzun uzun düşünmemizin şart olduğuna inanıyorum.
Fotoğraf, zırhlı polis arabasının berisinden çekilmiş. ‘Güvenli’ bir noktadan. Arabanın yanında birkaç sivil var. Biri, sanki bir silah tutar gibi. Sırtı dönük. Tam karşısındaki buluta bakacak olursak, o gaz bombasını atan polis olduğunu söylemek mümkün. Zırhlı aracın bir yanında gözlerini silen sivil, besbelli gazdan rahatsız olmuş.

Ama işte göz erimimizde, ilerde, o gaz bulutunun önünde, polisle o bulutun ardında kalmış göstericiler arasında bir yerde kolunu kaldırmış.
Polise, zırha, belki hepimize bir şey anlatmak ister gibi.
Kendini mutlaka çok güçlü hissediyor. Bir internet kafede görmüş olduğu oyunlara benzetiyor belki şu anki kahramanlığını!
O çocuk, eğer okulun yolunu bulabilmiş ise her sabah sonunda ‘Ne mutlu Türküm diyene’ haykırışıyla biten, kendisinden varlığını Türk varlığına armağan edeceği bir hovardalıkla ant içmesi beklenenlerden biri.
Danıştay’ın son kararıyla, “...yeni nesillere Türk devleti ve milletinin ferdi olma onuru ve hazzını yaşatmaya yönelik, anayasa ve yasalarda bulunan ifadelerden” oluşan öğrenci andını okuyarak başladığı gün, devletin karşısına böyle fütursuzca dikilebiliyor işte. Çocukluktan. Çocukluğun verdiği o tuhaf dokunulmazlık duygusundan.
Oysa o topraklarda çocuklara da rahatlıkla kıyılabildiğini işitmiş olmalı. Yaşından fazla mermiyle, on üç yerinden vurulan Uğur, mayınlarla havaya uçan küçük çobanlar, işkence gören, tecavüze uğrayan çocuklar, tanışlarından değilse de kulağına gelmiştir. 

Tam da menzilde
Ama o çocuk tam da menzilinde duruyor polislerin. Hatta onları kışkırtıyor.
Kimi yaşıtları yakalandığında taş attıkları için yetişkin hapishanelerini boylamadı mı? O çocuk, o yörenin çocuklarının yetişkinlerden sayıldığını biliyor. Besbelli kendini cesur bir gerilla olarak görüyor.

Gelecek neresinde saklı pekiyi bu fotoğrafın?
Gelecek, o çocukla gaz bombasının buluştuğu yerde sızlıyor.
O çocuk nasıl büyüyecek? Büyüyebilecek mi? Hayatta kalırsa nasıl bir dünya bekliyor onu?
Hayat boyu hep orada, o gaz bombasının önünde mi duracak?
Dağa mı çıkacak, yiğit bildiği büyükleri gibi? Onu bekleyen bir iş, doyuracak bir avuç toprak var mı pekiyi?
Ya biz?

O çocuğun hayatta kalabilmesini, dünyaya tutunabilmesini garanti altına almadan biz bu dünyaya sağlam bir yerinden tutunabilecek miyiz?
Şimdi barikatı aşmış, bize devletin karşısından doğru el sallıyor.
Bizimle arasında devlet duruyor.
O çocuğa ulaşabilecek miyiz?


Etiketler: yaşam
İstihdam