18/01/2011 | Yazar: Ahmet İnsel

Yeni anayasa seçim sonrasına kaldı.

Yeni anayasa seçim sonrasına kaldı. Tamam ama hangi seçim sonrasına? 2011 Haziranı’nda yapılması beklenen milletvekili seçimleri sonrasına mı? Yoksa, ne zaman yapılacağı hâlâ belli olmayan cumhurbaşkanlığı seçimleri sonrasına mı? Bu soru latife olsun diye sorulmadı.

Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin 2012 yılında mı yoksa 2014 yılında mı yapılacağı bilinmeden girilecek milletvekili seçimlerinin yeni anayasa konusunda beklenen demokratik tartışmayı sağlaması ve meşruiyet zemini yaratması zor.

Anayasa değişikliğini tartışmadan önce demokratik yöntem sorununu masaya yatırmak gerekiyor. “Ben yaptım oldu” mantığıyla demokratikleşme ne kadar gerçekleşebilir ve bu ne kadar sahici olur? AKP yönetiminin sergilediği iktidar mantığı demokratikleşme hamlelerini sürdürebilir mi? Gerçekten demokratik nitelikleri haiz bir anayasa tasarlayabilir mi? 

Ortak açıklamayla kamuoyuna uyarı
14 Ocak’ta Helsinki Yurttaşlar Derneği, İnsan Hakları Derneği, Mazlum-Der, İnsan Hakları Vakfı ve Af Örgütü Türkiye Şubesi ortak bir açıklama yaptı. TBMM Genel Kurulu gündemine girecek olan tasarıya karşı Türkiye İnsan Hakları Kurumu kanun tasarısı konusunda kamuoyu uyarılıyor.

Eleştirilerin odak noktasını, kurulacak İnsan Hakları Kurumu’nun diğer devlet kuruluşlarından ve siyasal iktidardan özerk olmasının güvence altına alınmaması oluşturuyor. Paris İlkeleri olarak bilinen ve insan haklarının geliştirilmesi ve korunması için kurulan ulusal kuruluşların nasıl bir statüde olmaları gerektiğini belirten ilkelere aykırı biçimde, tasarıda İnsan Hakları Kurumu’nun bütün üyelerinin, herhangi bir nesnel ölçüt aranmaksızın bakanlar kurulu tarafından atanması öngörülüyor. Ayrıca kurul üyelerine aralarında başkanları seçme hakkı bile tanınmıyor. Kurumun başkanını da bakanlar kurulu belirleyip, atayacak. 

Manzaranın bütününü özetleyen bir detay
Böyle hassas bir kurulda yer alacak kişilerle ilgili kanunda nesnel ölçütler belirtilmediğini söylerken hemen bir düzeltme yapmalıyız. İnsan Hakları Kurulu’na atanmak için elbette nesnel bir koşul öngörülmüş: 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nda belirtilen şartları taşımak! Detay ama manzaranın bütününü özetliyor.

İnsan hakları örgütlerinin ortak bildirisinde tasarıda kurum başkanına çok fazla yetki verildiği, başkan merkezli bir yapı oluşturulduğu, başkanın istememesi durumunda kurumun çalışma imkânının olmayacağı vurgulanıyor.

Sonuçta yapılan, Başbakanlık’a bağlı İnsan Hakları Başkanlığı’nın yeniden yapılandırılmasından başka bir şey değil. Hükümet içinde Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in damgasını taşıyan kanun taslağı, haliyle Devlet İnsan Hakları Kurumu olarak tasarlanmış. 

Seçime 4.5 ay var
Bu tasarı vesilesiyle insan bir kez daha kendine soruyor. Bu zihniyetin yapacağı anayasa değişikliği de benzer bir sonuç yaratmaz mı? Seçim öncesinde anayasa değişikliği projesini tartışmaya hevesli değil Tayyip Erdoğan ve kurmayları. Seçimlere dört buçuk ay kaldı. AKP çevrelerinde bir anayasa tartışmasının başlatıldığını duydunuz mu? Gördünüz mü? Seçimlerde 367 milletvekili barajını aşıp, referandumsuz anayasa değişikliğinin koşullarını yaratmaya kilitlenmiş durumdalar. Seçmenin önceden tartışıp yetki verdiği bir anayasa değişikliği değil, AKP çoğunluğunun anayasası demek bu. 

Turnusol kâğıdı
Bu nedenle bu İnsan Hakları Kurumu taslağı biraz gelecek açısından turnusol kâğıdı işlevi görüyor. Gönlünde başkanlık sistemi yatan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın yakın çevresinin üreteceği bir anayasa projesinin güçlü otoriter tınılar içermesi yüksek bir ihtimal.

Kendine yönelik eleştiriler karşısında saldırganlaşan, demokratik bir toplumda konumunun, -ağır bile olsa- her türlü eleştiriye açık olması gerektiği gerçeğini idrak edemeyen Başbakan’ın bu günlerde sergilediği ruh hali gelecek açısından güven verici değil!

Devlete bütünüyle bağlı bir İnsan Hakları Kurumu majestelerinin kurumu olmaktan öteye gidemez. Bu tespit yeni anayasa için de geçerli. Bir kişinin siyasal kariyerine odaklı bir anayasa değişikliği takviminden ancak majestelerinin anayasası çıkar.


Etiketler: insan hakları
İstihdam