02/07/2010 | Yazar: Cihan Dağ

Bu türümüz sahip olduğu kültürden kendini soyutlamış ve yozlaşarak evrimini olumsuz şekilde gerçekleştirmiştir.

Bu türümüz sahip olduğu kültürden kendini soyutlamış ve yozlaşarak evrimini olumsuz şekilde gerçekleştirmiştir. Ülkenin ekolojik şartları bu türün kökenini değişime zorlamış ve bu baskı sonuncunda ortaya söz konusu tür çıkmıştır. Bu ekolojik şartlara dayanıp tür özelliklerini koruyanlar ise bu olumsuz şartlarla hâlâ mücadele etmektedir. Türümüz ülkenin ekolojik şartlarına göre şekillendiği için, bu ekosistemde kendine besin ve yaşam alanı bulabilmektedir. Kendilerine özel TV kanalları ve vakıfları vardır. Bu vakıflar türün sonunu getirmek isteyen ekolojik düşmanlar tarafından yakılan 37 kişiyi anmak için ülkenin dört bir yanından gelen kalabalıkla zıtlaşarak Sivas ilinde aynı gün farklı bir saatte katliamın gerçekleştiği yere çelenk bırakıp istiklal marşı okumuş ve olay yerinden ayrılmışlardır. Bunun yanı sıra haklarını aramak için bir meydanda toplanırken bu kanal bu arayışa kulak tıkayarak yine bu türü katleden bireylerin başında olduğu bir partinin il kongresini canlı yayında göstermiştir. Türün ekolojik şartlardan kendini koruyan kısmı ise yakılan kardeşlerini tüm zorlamalara ve baskılara göğüs gererek her sene anmış ve özünü unutmamıştır. Türümüz söz konusu kanallar aracılığıyla deyişlerinden, felsefesinden uzaklaşarak yozlaşmış ve deyişlerini türkü-arabesk sentezi olan bir müziğe, felsefesini militarizme devretmiştir.

Türümüzün ibadethaneleri olan cem evlerinde Hacıbektaş Veli, On iki İmamlar ve Atatürk’ün resimleri vardır. Kadın- erkek aynı çatı altında ibadet eder ve hep birlikte deyişlerini söyler, semahlarını dönerler. Oruçları "on iki imam orucu" (12 gün) ve "Hızır Orucu" (3 gün) olmak üzere iki ayrı zaman diliminde gerçekleşir. Lakin dualarında bazı evrimleşmeler gözlenmiştir. Hümanizmin en önemli sahiplenicilerinden olan ve insanı Kâbe belleyen bu popülasyon son yıllarda dedelerinin önderliğinde her perşembe cem tutarken ordunun kılıcına güç dileyip, dualarında felsefelerini temellendiren Hacıbektaş Veli'nin, din adamları olan Hz. Hüseyin, Hz. Ali ve Hz Muhammed'in ve de Allah'ın adını zikrederken, bir siyasi liderin ve aynı zamanda eski bir askerin, yani Mustafa Kemal'in adını da zikredip, din ile siyaseti karıştırmışlardır- üstelikte laikliğin bekçileri olduğunu iddia ederken-.

Oysa Trabzon'da bulunan Atatürk Köşkünde sergilenen bir haritada Atatürk'ün kendi işaretlemeleri ile Dersim katliamının cepheleri belirlenmiş ve uygulamaya koyulmuştur. Dersim Alevilerinin katilleri her perşembe günü aynı aleviler tarafından övülerek bir çelişkinin nesnesi oluvermişlerdir. Bu tür kendilerini cumhuriyetin ve laikliğin bekçileri olarak görürken, Cumhuriyet ise bu türü sayısız kıyımlara maruz bırakmış ve toplumda yıllarca kendini gizlemek ve ibadetini gizli gizli evlerde toplanarak yapmak zorunda kalmışlardır. Cem evlerine gelen saygı değer devlet adamlarına olan yalakalık ve militarizme olan övgüler Alevileri tek tipleştirip, Türkiye Cumhuriyetinin “tek devlet tek millet” anlayışına yaklaşarak tek devletin tek alevisi olma yolunda epey yol kat etmişlerdir. Ve bu tür çok oklu bir partiye yıllardır kendini kullandırtmıştır. Kendilerini Cumhuriyetin ve Laikliğin bekçileri olarak görürken, Cumhuriyet ise bu türü sayısız kıyımlara maruz bırakmış ve toplumda yıllarca kendini gizlemek zorunda kalmıştır.

"Hepimiz bir canız" diyen bir popülasyon iken şimdi diğer türleri ötekileştiren ve "ziyaret inancı" ile iyice inancını yozlaştıran bir hal almıştır. Ön yargılarla hedef haline getirilen aleviler, gel gör ki son süreçte önyargıların bir toplumun üzerinde yarattığı olumsuz etkiyi unutmuş olacak ki aynı ön yargıları devlet eliyle Kürtlere karşı  beslemektedir. Türün küçük bireyleri dışarı çıkarken “arkadaşlarına alevi olduğunu söylememesi” konusunda defalarca uyarılmış ve kabul görmek için camilere kuran kursuna gönderilmiştir. “Çirkin” ördek yavrusu çirkinliğinden utanmış ve diğer ördeklere benzeyerek kendini var etme çabasına girişmiştir. Söz konusu Kürt Alevisi ise, bu baskı daha sistematik bir şekilde kendini gösterir (Bu şüphesiz ki çok daha derin ve karmaşık bir konudur. Babasına “biz Kürt müyüz” diye soran bir çocuğun “biz kürt değiliz, biz aleviyiz” cevabını almasının çocukta yaratacağı kimlik bunalımı da ayrı bir dava).

Uzun sözün kısası 37 kişinin yanarak öldüğü Sivas yangınında aslında oligarşik zihniyet gayet başarılı oldu. Bu kadar aydın’ın boşluğunu oligarşik zihniyet yavaş ve sinsice doldurdu ve kendi alevisini yarattı. Umarım tüm aleviler felsefelerine sahip çıkarak, bu asimilasyonu sorgular ve uyumlu vatandaşlar yaratmaya çalışan bu sistemin bir parçası olmaktan kurtulurlar.


Etiketler: yaşam, siyaset
nefret