17/11/2009 | Yazar: Kaos GL

İnsanın içine işleyen yirmi bir öykü/masal 'dile kolay' bir amaç için yan yana geldiği için olsa gerek, çoğu zaman 'dile kolay' konuların ağırlığını taşıyor

İnsanın içine işleyen yirmi bir öykü/masal 'dile kolay' bir amaç için yan yana geldiği için olsa gerek, çoğu zaman 'dile kolay' konuların ağırlığını taşıyor

Hatırlarsınız, AIDS’e ve AIDS’le mücadeleye dikkat çekmek adına değişik ülkelerde konserler düzenlendi. Bu konserlerin gelirleri ise tamamıyla AIDS mücadele derneklerine bağışlandı. İlki Dünyada ilk basımı 2004’te yapılan Dile Kolay Öyküler/Masallar ise, yaratıcı yazarların bu konuya olan duyarlılığının bir meyvesi. İnsanın içine işleyen yirmi bir öykü/masal barındıran, Pulitzerli Arthur Miller’dan Nobelli Kenzaburo Oe’ye kadar çağdaş dünya edebiyatının önemli isimlerini bir araya getiren bu derlemenin dünya çapındaki tüm geliri AIDS’le mücadele eden yardım kurumlarına bağışlanıyor. Beşi Nobel’e layık görülmüş yirmi bir yazar, kendilerine göre en iyi öykülerini seçerek hiçbir telif talep etmeden eserlerini sunuyorlar. Çevirmenler ve yayınevleri de kendi üstelerine düşeni elbette yapıyorlar. ÇEVBİR mensubu çevirmenler Türkiye basımı için hiçbir hak talep etmeden, öykülerin çevirilerini üstleniyor. Kitabın kendisi ‘dile kolay’ bir amaç için meydana geldiği için olsa gerek, öykülerde çoğu zaman ‘dile kolay’ konuların ağırlığını taşıyor.


Kitaba katkısı olan yazarların isimlerine bakınca, kitabın içindeki yerel dokuların zenginliğine ve evrensel anlatımın yarattığı paylaşım duygusuna şaşırmamak gerekiyor. José Saramago’nun öyküsünde olduğu gibi sürgünde yaşayan mitolojik bir karakter ile Nadine Gordimer’in ‘Eşsiz Safari’sindeki gibi mülteci kamplarına uzanan yaşantıların üzerinden ortak hisleri görebiliyoruz. Seçilen öykülerin yoğunluklu olarak değindiği ‘evlat sahibi olmak’ bu ortaklıklar arasında yer alıyor. Kısır bir çiftin, ‘köpek yavrusu’mışçasına ‘evlat’ seçme serüvenini ele alan, Paul Theroux’un elinden çıkma ‘Köpek Şefkati’ ya da Amos Oz’un İsrailli saygıdeğer bir ‘dava adamı’nın oğluyla olan ilişkisini konu edindiği, eğlenceli bir üslupla yazılan, ‘Böyle Eser Durur’ adlı ilginç öyküsü olsun ‘ismin devamı’nın ‘önemi’ne değiniyor. Ancak ‘evlat’ın ana merkezde yer aldığı veya bir şekilde kıyısından değinildiği eserler bu ikisiyle sınırlı değil. Salman Rushdie, Njabulo S. Ndebele ve Woody Allen gibi yazarlar da farklı tınılarla ‘evlat’ı ele alan yazarlar arasında.

Yazarların kendi seçtiği bu eserleri arasında göze çarpan bir başka konu olarak kimi zaman metaforik ya da kelimenin tam anlamıyla ‘ölüm’lere varabilen ‘terk’ durumları yer alıyor. Bir ‘terk etme’ ve ‘terk edilme’ hâli okuyanları kitabın başından sonuna kadar takip ediyor. ‘Ölüler Ülkesine Yolculuk’ta John Updike, Odysseia’ya pek çok gönderme yaparak bir nevi yaşama dokunan ölümü ve ölmekte olanla yaşamakta olanın ilişkisini irdeliyor. ‘Bir Oğul Yitirmek’te Ndebele, arkada kalan anne ve babanın hikâyesini, annenin gözünden bizlerle paylaşıyor. Bu hafta İstanbul TÜYAP Kitap Fuar’ında konuk olan Ingo Schulze de ‘yalıtılmışlık’ ve ‘yabancılık’ halini usta bir kalemle okuyanlarıyla paylaşıyor.
 
Edebiyatın konusu ve dönüşümü

Susan Sontag, Christa Wolf ve Claudio Magris daha çok bilinç akışına bırakıyor sözcüklerini. Bu üç yazarın elinden çıkan öykülerde zihninizin kimi zaman baktığınız kâğıt üstünde neler olup bittiğini anlaması için duraklamanız gerekebilir. Akla kolay kolay gelmeyen fikirlere zihni açmak her zaman anında olamıyor ne yazık ki ancak verdikleri keyif de bir ayrı oluyor elbette. Es’kia Mphahle ve Chinua Achebe ise sistemin kendisi üzerine öyküler paylaşmışlar. İkisinin de eğlenceli üslupla ele aldığı öyküleri bizleri tam da ‘düşün- dürücü güldürü’ kıvamında karşılıyor.

Aslında herhangi bir tema gözetilmeden, yazarların kendi seçtiği, kendilerine göre gelmiş geçmiş en iyi öykülerinden oluşan bir kitabı konu ortaklığı üzerinden tartışmak ne kadar doğrudur bilinmez. Ancak edebiyatın konusu zaten tarihten bu yana dönüşerek, her ozanın dilinden ayrı bir tat kazanarak anlatıla geliyor böylece bir yandan insan olmanın evrensel yanını gözler önüne seriyor.

Dile Kolay Öyküler/Masallar çağdaş edebiyatın özgün yazarlarından oluşan seçkin bir derleme olarak okuyanlarına farklı güzellikler sunuyor. Bir öyküden diğerine geçerken kalemin getirdiği değişiklik; kendine haslığı hissedilebilinir. Çok güzel bir kolaj misali, baktıkça baktırdığını ve farklılıkla birlikte gelen bir tür bütünlük; bir yoğunlaşma hissini okuyanlarına verdiğini söyleyebiliriz. Öykülerin hiç birinde AIDS barınmıyor, ancak ölümün bir yerden çıkıyor olması, arkada kalanlar ve yabancılaştırılmalar, yalıtılmışlık hissi kitabın meydana gelme amacından dolayı olsa gerek- AIDS mağdurları ve yakınlarının yaşadıklarını düşündürmeden de geçmiyor. Kimi yazarın melankolik, kimisinin mizahla ele aldığı öykülerde kalbinizin boş durması imkânsız gibi duruyor. Bu kalp titreşimlerini ise hem kendinize hem de sevdiklerinize Dile Kolay Öyküler/Masallar ile armağan etmek bize göre yanlış bir karar olmayacaktır.

DİLE KOLAY ÖYKÜLER/MASALLAR
Editör: Nadine Gordimer
Çevirenler: ÇEVBİR üyeleri
Pan Yayıncılık
2009
254 sayfa, 20 TL.
 

Etiketler: insan hakları, sağlık
İstihdam