26/05/2010 | Yazar: Barış Sulu

Aylardan Mart'tı. Ankara’da Mart kapıdan baktırsa da, Nazilli’de balkonda keyif yapabilirsiniz.

Aylardan Mart'tı. Ankara’da Mart kapıdan baktırsa da, Nazilli’de balkonda keyif yapabilirsiniz. Ege’nin yazları en sıcak olan ilçesinde yaşamanın böyle artı tarafları bol. Nazilli’den üniversite için ayrıldığımda henüz 17 yaşımdaydım -sene 1995- eşcinselliğimin adını koyduğum dönemde arkama bakmadan kaçmıştım o kentten. Ailemi görmek içinse yılda iki ziyaret bana fazla bile geliyordu. Sonrasında bu sayı 2 güne kadar düştü. 365 günün 2 günü beni nasıl olup da yoruyordu diye sormayın, çocukluğuma ait çok az şey kaldığı için bunalıyordum.
 
Her zaman kendi kafasına göre takılan, aileden izin almadan dışarı çıkabilen, “Baba/Anne ben İzmir’e gidiyorum” dediğimde, “Tamam paran varsa git” diyen ebeveynlere sahiptim. “Kimlinle gidiyorsun, ne yapacaksın” gibi sorular sorulmazdı. Tek sıkıntım üç erkek çocuğun ortancası olmaktı, büyük olana ilk olduğu için ayrı bir özen gösterilir, küçük olana da sonuncu olduğu için çocuk muamelesi yapılıp apayrı bir özen gösterilirdi. Küçük kardeşim hala ailemle yaşar, hala yeri apayrıdır örneğin.
 
19 yaşımda, ilk üniversitemi terk edip Nazilli’den birçok arkadaşımın okumaya gittiği Ankara’ya yerleşmeye kararlıydım, birlikte ev tutacak çocukluğumuzdaki hayallerimizi gerçekleştirebilecektik. Sınava tekrar girip tercih formunun en başına Hacettepe’yi yazışım bundandır.
 
1998’de Ankara hayalim gerçekleşti. Evimiz oldu, Hacettepe’deydim, eşcinselliğimi rahatça konuşabildiğim koskocaman bir çevreye ‘çocukluğumdan kalan en güzel varlık’ (Uğur) sayesinde rahatça uyum sağlamıştım. Uğur 1989’da tabiri caizse aynı sınıfa düşmemiz(!) sayesinde tanıdığım eşcinsel ilk arkadaşımdı, ikimizin yakınlaşması, öğretmenin; “İleride ne olacaksınız?” sorusuna aynı yanıtı vermemizle olmuştur: “Astronot” Sanırım ne kadar tuhaf* olduğumuz o dönemden belliymiş. 11 yaşımda benim gibi astronot olmak isteyen birini bulabilmek sanırım şanslı olduğumun göstergesi. 21. yılımıza da girdik işte, ikimiz de kendi alanımızda astronotlar olduk ve birçok gezegen ve güneş sistemi keşfettik yıllar boyunca.
Aileme açılmamdaki en büyük engel Uğur olmuştu, her zaman rahat ve eşcinselliğiyle barışık olmama rağmen Uğur’un komşu çocuğu olması ve ailelerimizin sürekli görüşmesi, benim aileme açılmam, istemese de Uğur’un da ailesine açılmasına kadar gidebilecekti ve O bunu istemiyordu. 2001 yılında birbirini 10 yıldır tanıyan iki kişiydik ve benim attığım bir adımla sevgili olduk. Durum giderek karmaşıklaşıyor muydu? Hayır, yalnızca ayrı olan yataklarımız birleşmişti. Ya ailelerimiz bizi ziyaret etmeye kalkarlarsa? Bir şekilde çözüm bulunurdu. Bana kalsa “Anne biz Uğurla sevgiliyiz” diyebilecek durumdaydım ama işte…
 
Yıllar geldi geçti 2007’de ayrıldık. Ama açılma ile ilgili Uğur’un düşünceleri hiç bir şekilde değişmemişti hatta anne ve babasına asla açılmaması gerektiğini düşünmeye başlamıştı, artık iş işten geçti diyordu. Bense kendi kendimi yiyip bitiriyordum.
 
Bu süreçte aşk’ı yeniden tatma fırsatım olmuştu ve inandığım bir ilişkim vardı. Hatta bu yeni aşkımı ailemle tanıştırmayı bile kurgulamış ve kendisine bunu sormuştum. O da benimle Nazilli’ye gelebileceğini belirtmiş, konu öylece kalmış, kapanmıştı.
 
Ailemi ziyaret edişlerimin arasını çok açmış olduğumu fark ederek 2008’in Mart’ında 8 saatlik yolu çekmiş Nazilli’ye gitmiştim. O yol bana inanılmaz yorucu gelir hala.
 
Güzel bir ilişkim olduğu için artık açılmanın zamanı geldi de geçiyor diye düşünüyordum gitmeden önceki hafta ve yolculuk boyunca. Artık her şeyi anlatmalı, annemle babamla sevgilimi paylaşarak eşcinselliğimi açıklamalıydım. Eşcinselliğimi bu kadar sene sırtımda ağır bir yük olarak taşımamış mıydım benim dışımdaki koşullar nedeniyle yeterince? Taşımıştım ve artık derin bir oh demenin zamanı gelmişti.
 
Zaten her şeyi biliyorlar ama konuşmuyorlar, sormuyorlar gibi geliyordu hep. 1996’da dergisinden haberdar olduğum, 1998’de yüzyüze tanışabildiğim Kaos GL ailesinin bir bireyiydim yıllardır. O kadar gazeteye isim ve resimle çıkmış oğullarını nasıl olur da görmezlerdi? Babamın her gün aldığı ve her sayfasını hatim ettiği gazetede bile, meclis önüne gittiğimiz eylemden koskocaman resmim yayınlanmıştı. Karşılıklı oyun oynuyoruz gibi geliyordu bana hep…
 
Söyleyeyim de onlar da rahatlasınlardı ben de rahatlayayımdı artık tek düşüncem.
 
Dediğim gibi güzel bir hava vardı, pencereler açıktı, Ankara’nın Mart’ından farklı olarak. Babam 35 yıldır içtiği Uzun Samsun’u bıraktığı için evin içinde artık sadece kardeşimin odasında içilebilen sigara sayesinde kardeşimle beraber odasındaydık. Ahmet Kaya çalıyordu ve konuyu açabilmek için büyük bir tesadüf gerekiyordu, nasıl konuyu açacağım diye düşünüyor, konuya direk gireyim derken kelimeler boğazıma düğümleniyordu. Kendimi bildim bileli taşıdığım bu kimliği kelimelere dökmek bu kadar zor olmasa gerekti. İşte o an Ahmet Kaya yardımcı oldu. Şarkı değişti, “Diyarbakırlıymış, Adı Bahtiyar”a bıraktı yerini. Ağzımdan çıkıverdi;
“Benim sevilim de Diyarbakırlı, bu şarkıyı onunla yeni tanışmışken çok dinlerdim, sevgili olmadan önce”
“Adı ne?”
“Cihan”
“Erkek mi, kız mı?”
“Erkek!”
“Ben biliyordum zaten!”
“Çok seviyorum onu, sanırım bu saatten sonra beni üzmeyecek birisi, inanıyorum o da beni seviyor”
“Uğur abi de öyle mi?”
“Nasıl mı?”
“Yani eşcinsel mi işte?”
“Evet”
Sessizlik……
“Eee ne düşünüyorsun?”
“Sen benim abimsin ve kendi hayatını yaşıyorsun, benim bir şey söylemem gibi bir durum olamaz senin hayatın üzerinden. Ama annemlere söyleme.”
“Neden?”
“Şimdi sen gittikten sonra beni sıkıştıracaklar ve bu konu ile ilgili bir açıklama yapabilecek durumda değilim, yani bir şey bilmiyorum, sen zaten yıllardır uzakta yaşıyorsun. Gittiğinde bir açıklama yapacak, onların sorularını yanıtlayacak bir kişi olmayacak, o nedenle söyleme…”
“Haklısın”
 
İşte o an ağzımdan çıkması bu kadar zor olan kelimeler için kardeşim üzerinden endişelenmem nedeniyle iletişimimizde ne kadar çok zaman kaybettiğimizi anladım. Ve yıllarca beni anlayamayacağını düşündüğüm için üzüldüm. Hiç kimse bizi anlamayacak üzerinden çok mu düşünüyorduk ve bu şekilde kendimizi yönlendiriyorduk? Evet.
 
O geceden sonra O’nun hakkında birkaç soru sordu, nasıldı, nerede tanışmıştık, ne zamandır beraberdik…
 
O kadar hazırlanmama rağmen, anneme ve babama kardeşimin tavsiyesi üzerine açıklamada bulunmadım. Sırtlandım eskisi gibi eşcinselliğimi Ankara’ma, sevgilimin yanına, kardeşime açılmanın huzuru ile geri döndüm…
 
*tuhaf: İngilizcede queer anlamında kullanılmaktadır, queer de argoda ibne anlamına gelir.


Etiketler: insan hakları, aile
nefret