06/12/2024 | Yazar: Mesut Bilicitürk
Kuir ekoloji, tüm canlıları ve doğayı birlikte çalışan bir sistemin benzersiz parçaları olarak kabul ederek insan ve doğal ikili kavramlarını yapıbozuma uğratırken doğal kelimesine yüklenen iktidar unsurlarını da yok eder.
Bu yazı, Hukuk, Doğa ve Toplum Vakfı – HUDOTO tarafından yayınlanan aynı isimli bilgi notundan uyarlanmıştır.
İklim değişikliğinin korkunç etkileri başta olmak üzere çevresel yıkımın ciddi boyutlara ulaştığı bu dönemde doğayı ve içinde barındırdığı tüm unsurları korumayı amaçlayan ve hak mücadelelerinden etkilenen çeşitli anlayışların ortaya çıktığını ve mevcut ekoloji anlatılarının da dönüştüğünü görüyoruz. Peki bu anlayışlar karşı çıktıkları mevcut sistemleri eleştirirken birbirlerinden nasıl ayırılıyor? Örneğin geleneksel ekofeminizmin ortaya çıktığı dönemde kadın erkek ilişkisini ve kadın varoluşuna dair tüm sömürüleri, doğanın talan edilmesi bağlamında değerlendirirken ikili cinsiyet sistemi dışında kalan ve “doğal olarak nitelendirilmeyen” kişileri anlatısının dışında bırakır. Tam olarak bu ve benzer anlatılara karşı ortaya çıkan kuir ekoloji var olan tahakkümün, eril baskının ve şiddetin heteronormatif yapıyla ilişkisini öne çıkararak ve mevcut sistemi doğal ile doğal olmayan ayrımlarını da yapı bozumuna uğratarak yeniden şekillendirmeye çalışır. Birbiriyle pek çok noktada kesişen bu anlatıları daha anlaşılır hale getirmek için bu yazıda kuir ekoloji kavramının ortaya çıkışı, temel ilkeleri, veganizm ve ekofeminizm ile ilişkisi benzer ve farklılıkları açıklamaya çalışacağım.
Kuir ekoloji, en basit tanımıyla doğaya, biyolojiye ve cinselliğe kuir teori bağlamında yaklaşan bakan bir yaklaşımı ifade ederken, heteronormativiteyi reddederek, doğada da çeşitli cinsel yönelimler ve cinsiyet kimliklerinin var olduğunu savunur. Bu bakış açısıyla bütün geleneksel ekoloji yaklaşımlarının toplumsal cinsiyet temelindeki eksikliklerini gidererek daha kapsayıcı ve adil bir ekoloji anlayışı sunmaya çalışır.
Terimin ortaya çıkışına baktığımızda ise nispeten yeni bir terim olduğunu ve farklı yazarlar tarafından çeşitli şekillerde yeniden tanımlandığını görüyoruz. Örneğin “Queer Ecologies/ Sex, Nature, Politics, Desire” adlı çalışmanın editörleri Catriona Mortimer-Sandilands ve Bruce Erickson, bu çalışmanın girişinde kuir ekolojinin görevini “…cinsel ilişkilerin hem doğanın maddi dünyasını hem de bu dünyaya ilişkin algılarımızı, deneyimlerimizi ve yapılarımızı düzenleme ve etkileme biçimlerini anladığını gösteren bir doğa politikası” olarak tanımlar.
Kuir ekoloji alanında önemli çalışmaları bulunan Timothy Morton’a göre kuir ekolojinin ortaya çıkışı geleneksel ekofeminizmin biyolojik özcü ve ikili sisteme bağlı kaldığı eleştirisi üzerine şekillenmeye başlar. Bu sınırlı ve hatta fobik olarak tanımlanabilecek yaklaşıma karşın çeşitli varoluşları barındıran kapsayıcı bir yapı gerektiğine inanan Morton, ekofeminizmin heteronormatif yapıyı yeterince sorunsallaştırmadığını vurgulayarak kuir ekolojinin var olan tahakkümün, eril baskının ve şiddetin heteronormatif yapıyla ilişkisini de öne çıkarak mevcut sistemi karşısına alır.[1]
Kuir ekoloji, insan cinselliğinin ve toplumsal cinsiyetin “doğallaştırılarak” kabul edilmiş yapısını sorgulayarak hem akademik alanda hem de pratikte hak savunuculuğu yaparken hakim olan cinsellik ve cinsiyet algılarının sanıldığının aksine doğal olmadıklarını öne sürer ve neticede bunu yaparak karşısında durduğu normatif bilgilerin de sorgulanmasını ve dönüşmesini sağlamaya çalışır. Başka bir deyişle kuir ekoloji, “doğal dünya” kavramına yeni bir yorum getirerek “doğal” olarak ifade edilenin aslında biyolojik ve üretilmiş sosyal kavramlarla inşa edilmiş yapay ürünler olduğunu ortaya koyar.[2]
Geleneksel ekoloji anlatılarına baktığımızda, canlılarla, insan dışı varlıkların yaşadığı dünya ile insanlar arasındaki ilişkiyi incelediğini görüyoruz. Burada kuir ekoloji, ekolojiyi kuirleştirirken, insanların, insan dışı dünyayı nasıl bir çerçeveden gördüğü ile insan dışı dünyada gerçekte ne olduğu arasındaki ayrımı vurgulamak için kuir teoriden faydalanır.
İnsan dışı dünyanın kendisi halihazırda kuirdir, fakat insanın bu doğal dünyayı algılama biçimi eğilip bükülmelidir. Bagemihl “Biological Exuberance: Animal Homosexuality and Natural Diversity” isimli kitabında, insan olmayan 450 hayvan türünde, doğal çeşitlilik içerisinde kuir ilişkilenen canlıların da olduğunu, insan olmayan hayvanlarda kuir olarak kabul edilen cinsel eylemlerin ve cinsel özelliklerin bulunduğunu gösterir. Doğada interseks hayvanlar, solucanlar, salyangozlar ve küçük balıklar gibi birden fazla cinsel organa sahip hayvanlar, yunuslar ve sincap türlerinin bazıları gibi biseksüel hayvanlar, eşeysiz üreyen hayvanlar ve belirli koşullar altında cinsiyetlerini koşula göre değiştirebilen hayvanlar vardır.
Neticede kuir ekoloji, kısaca tüm canlıları ve doğayı birlikte çalışan bir sistemin benzersiz parçaları olarak kabul ederek insan ve doğal ikili kavramlarını yapıbozuma uğratırken doğal kelimesine yüklenen iktidar unsurlarını da yok eder.[3]
Peki bu anlayışın temel ilkeleri nelerdir? Öncelikle kuir ekoloji doğayı heteronormativiteden başka bir şekilde değerlendirmeye çalışır. Geleneksel ekolojik görüşler genellikle doğayı yalnızca heteroseksüel normlara bağlı olarak betimlese de kuir ekoloji, doğal dünyada çeşitli cinsel yönelim, cinsiyet kimliği ve cinsiyet karakteristiğinin varlığını kabul ederek buna karşı çıkar.
Ayrıca kuir ekoloji insan-doğa ikiliğine karşı çıkar. Geleneksel ekoloji görüşünün genellikle insanlar ve doğa arasında katı bir ayrım yarattığı fikrinden hareketle kuir ekoloji, her şeyin birbirine bağlı olduğunu vurgulayarak bu anlayışı reddeder, insan eylemlerinin doğal dünyayı nasıl doğrudan etkilediğini ve bunun tersinin nasıl geçerli olduğunu vurgulamaya çalışır. Mevcut durumda bu birbirine bağlılık hem insanlara hem de doğaya yönelik ayrımcılığın ele alınmasını gerektirir.
Öne çıkan bir diğer ilkenin ise kapsayıcılığı teşvik etmeyi vurguladığını görüyoruz. Bu ilkeye göre kuir ekoloji, tüm canlı ve cansız varlıkları kapsayan daha geniş bir ekolojik anlayışı savunur ve ekolojik sistem içindeki tüm varoluşların içsel değerini tanıyan daha kapsayıcı bir yaklaşım için mücadele eder.
Son olarak belki de bu anlayışın en önemli ilkesi olan kesişimselliğe göre kuir ekoloji, çeşitli baskı biçimlerinin birbiriyle bağlantılı olduğunu vurgulayarak doğa tahribatının çoğu zaman ötekileştirilmiş toplulukları orantısız bir şekilde etkilediğinin farkındalığıyla hareket etmeyi hatırlatır. Bu bakış açısı, çevresel sorunları ele alırken aynı zamanda ırk, sınıf ve cinsel yönelim gibi unsurlara dayalı sosyal eşitsizliklerle mücadele edilmesi gerektiğini vurgular
Kuir ekoloji geleneksel ekoloji anlatılarına karşı olarak ortaya çıksa da başta veganizm ve ekofeminizm olmak üzere günümüzde pek çok anlatıyla ortaklaştığını görüyoruz.
Veganizm ve kuir ekoloji
Veganizm ve kuir ekoloji kesişimselliğinde ilk olarak, bu bakış açılarının felsefi temelleri mevcut duruma meydan okumak üzerine kurulduğunu görüyoruz. Hem veganizm hem de kuir ekoloji doğası gereği yerleşik sistemlere meydan okur. Veganizm hayvanların sömürülmesine yönelik geleneksel algıyı yıkarken, kuir ekoloji de doğaya yönelik ikili bakış açısını (doğal ve doğal olmayanı) ortadan kaldırmaya çalışır.
Kuir ekoloji ve veganizm arasındaki önemli bir diğer benzerliğin ise bu fikirlerin ikisinin de güç yapılarının ortaya çıkarılması için mücadele ediyor olduğunu görüyoruz. Kuir ekoloji, toplum dışına itilmiş grupların maruz kaldığı baskı ile çevresel bozulma arasındaki bağlantıya ışık tutarken veganizm, hayvan sömürüsünün doğasında var olan güç yapılarını açığa çıkararak bu endüstrinin çevreye verdiği zararı vurgular. Ayrıca her iki anlayış da çeşitliliğin önemini kabul eder, bu bağlamda kuir ekoloji ekosistemlerdeki karmaşık yaşam ağını kabul ederken, veganizm hayvan sömürüsü temelli yaşam anlayışının dayattığı sınırlamalarının ötesine geçerek daha geniş bir yelpazede bitkisel kaynakların kullanımını teşvik eder. Son olarak bu iki anlayışın da toplumsal olarak yerleşik hale gelmiş ilişkilerin yeniden tanımlanmasına yönelik ihtiyaca vurgu yaptığını görüyoruz. Kuir teorinin "kuirlik" kavramı, yerleşik kategorilerin sorgulanmasını teşvik ederken veganizm, hayvan sömürüne karşı etik bir duruş aracılığıyla mevcut insan-hayvan hiyerarşisini bozar.
Ekofeminizm ve kuir ekoloji
Ekofeminizm ve kuir ekoloji bağlamında bir değerlendirme yaparken zaman içinde ekofeminizm anlayışının dönüştüğünü ve kesişimsel değerlendirmeler ışığında etkilenebilirliği yüksek hale getirilmiş tüm grupları kapsayıcı bir bakış açısına evrildiğini göz önünde bulundurmamız gerekiyor.
Geleneksel ekofeminizm anlatısında hayvanların da kadınlar gibi sömürüldüğü ve insan kullanımına yönelik her türlü deney, ürün ve gıda için kullanıldığının altı çizilse de bu, yalnızca kadınlar ve erkekler arası ikiliğe karşı çıktığından diğer kesişimsellikleri, ırk, cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği üzerinden yaşanan mağduriyetleri göz ardı etmesiyle eleştirilir.
Bazı geleneksel ekofeministler ise, kadın bedeni ile doğal güçler ve doğurganlık arasındaki bağlantıları bir güç kaynağı olarak görerek, kadınların doğa ile bu ilişkisini benimsemişlerdir. Ancak bu bakış açısı, LGBTİ+’ları, ikili cinsiyet dışındaki kimlikleri, çocuk sahibi olamayan veya olmak istemeyen natransları dışlayıcı bir yaklaşımdır ve heteronormatif yapıyı sorun olarak görmez. Oysa sistemin getirdiği heteronormatif yapı, cinsiyetler arası ikiliklerle insanlar arası ayrım yapan ve doğadaki kaynakları sömürmesine izin verilen beyaz heteroseksüel erkekleri en makbul insan kategorisinde değerlendiren ve mücadele edilmesi gereken yapının bizzat kendisidir.[4]
Günümüzde ekofeminizm ve kuir ekoloji arasındaki ilişki, çevre ve doğa savunuculuğu ile toplumsal cinsiyet teorilerinin evrim geçirdiği dinamik bir bağlamda değerlendirildiğini söyleyebiliriz. Bu iki alan arasındaki kesişim noktaları, sosyal ve çevresel adaletin daha geniş bir çerçevede ele alınmasına olanak tanır. Ekofeminizm ve kuir ekoloji, mevcut sosyo-ekonomik ve kültürel yapıların eleştirisi üzerinden ilerleyerek, doğa ve çevreye dair daha kapsayıcı ve adil bir anlayış geliştirmeyi amaçlar. Her iki yaklaşım da çeşitliliği ve dahiliyeti merkeze alarak, doğaya dair bakış açılarını zenginleştirmekte ve bu sayede daha geniş ve kapsayıcı bir çevresel adalet hareketi oluşturur. Bu perspektifler, doğanın ve çevrenin yalnızca insan ihtiyaçlarına hizmet eden kaynaklar olarak görülmesine karşı çıkarak, insan-doğa ilişkilerini yeniden tanımlamayı hedefler.
Ekofeminizm ve kuir ekoloji arasındaki bu ilişkiler, çevresel adalet çalışmalarında ve toplumsal cinsiyet teorilerinde yenilikçi ve eleştirel bakış açıları sunarak, toplumsal ve çevresel sorunların kesişimsel bir anlayışla ele alınmasını sağlar. Bu bağlamda, her iki yaklaşım da toplumsal ve çevresel adalet mücadelelerinin birbirini nasıl tamamlayabileceğini ve destekleyebileceğini göstererek, daha adil ve sürdürülebilir bir dünya için ortak bir zemin sunar.
Kaynaklar
17 Mayıs Derneği. LGBTİ+’lar ve İklim Krizine Giriş: Dönüşüme Kendimizden Başlamak.
Arons, W. Queer Ecology / Contemporary Plays.
Avcil, C. Ekofeminizmin Düşünsel Temelleri Üzerine Bir Değerlendirme.
Ağkurt, G. K. Doğa - Kadın Dayanışması: Eko-Feminizm.
Bauman, W. A. Meaningfull Flesh.
İklim Haber. Kuir Ekolojinin Anlaşılması Zorunluluğu.
https://www.iklimhaber.org/kuir-ekolojinin-anlasilmasi-zorunlulugu/ adresinden alındı.
Jagose, A. Queer Teori: Bir Giriş.
Johnson, A. How to Queer Ecology.
Kaos GL. Nedir bu queer’ dedikleri? https://kaosgl.org/haber/nedir-bu-queerrsquo-dedikleri adresinden alındı.
Mortimer-Sandilands, C., & Erickson, B. Queer Ecologies/ Sex, Nature, Politics, Desire.
Morton, T. Queer Ecology.
Ourkiya, A. Queer Ecofeminism: From Binary Feminist Environmental Endeavours to Postgender Pursuits.
Sbicca, J. Eco-queer Movements/ Challenging Heteronormative Space Through Reimagining Nature and Food.
*Bu yazı ilk olarak Kaos GL Dergisi'nin Uluslararası Ahval dosya konulu 197. sayısında yayınlanmıştır. Dergiye kitapçılardan veya Notebene Yayınları’nın sitesinden ulaşabilirsiniz. Online aboneler dergi sitesinden dergiyi okuyabilir.
*KaosGL.org’ta yayınlanan köşe yazıları, KaosGL.org’un editoryal çizgisini yansıtmak zorunda değildir. Yazı ve çizimlerden yazarları ve çizerleri sorumludur. Yazının ya da çizginin KaosGL.org’ta yayınlanmış olması köşe yazılarındaki veya çizimlerdeki görüşlerin KaosGL.org’un görüşlerini yansıttığı anlamına gelmemektedir.
[1] Timothy Morton, “Queer Ecology”
[2] https://www.iklimhaber.org/kuir-ekolojinin-anlasilmasi-zorunlulugu/
[3] 17 Mayıs Derneği, LGBTİ+’lar ve İklim Krizine Giriş: Dönüşüme Kendimizden Başlamak”
[4] 17 Mayıs Derneği, LGBTİ+’lar ve İklim Krizine Giriş: Dönüşüme Kendimizden Başlamak”
Etiketler: yaşam, ekoloji