17/01/2010 | Yazar: Kaos GL

Kendi cinsel kimliğiyle sorun yaşayan birey ya da çocuğunun eşcinsel olmasını istemeyen aileler soluğu bir psikiyatrın kapısında alıyor.

Kendi cinsel kimliğiyle sorun yaşayan birey ya da çocuğunun eşcinsel olmasını istemeyen aileler soluğu bir psikiyatrın kapısında alıyor.
Cinsel kimliği değiştirmeye yönelik eylemler de psikiyatriyi bir şiddet alanına dönüştürüyor. Çünkü eşcinsellik tedavi edilmesi gereken bir hastalık değil. Tedavi için uygulanan yöntemlerse kişiye daha büyük sorunlar yaratmaktan başka işe yaramıyor...

Eşcinselliğin ruhsal hastalık kategorisinden çıkarılmasının üzerinden neredeyse 40 yıl geçti. Ancak kendiyle veya toplumla barışık olmayan eşcinseller ya da çocuklarının durumundan rahatsız olan aileler hâlâ eşcinselliği değiştirebileceğini vaat eden terapistlerin kapısını aşındırıyor. Oysa tüm sağlıklı bireyler gibi eşcinseller için de cinsel kimliğiyle barışık olmak fazlasıyla önemli.

Faaliyetlerine yeni başlayan Homofobi Karşıtı Ruh Sağlığı Girişimi’nin düzenlediği Homofobi Atölyesi de ruh sağlığı çalışanlarını eşcinsel hastalara yaklaşım konusunda bilinçlendirmeye çalışıyor.
 
Cumhuriyet Gazetesinden Deniz Ülkütekin, Atölyeden psikolog Mahmut Şefik Nil’le tarih boyunca eşcinselliğin algılanışı ve bu algının günümüzde psikiyatri bilimine etkilerini konuştu.

Eşcinsellik üzerine çalışmaya nasıl başladınız?

Yedi-sekiz yıl önce Kaos GL’nin atölye çalışmalarına katılmak için gönüllü oldum. O dönemde ruh sağlığı alanında heteroseksüel olmayanlara yönelik büyük baskı vardı. Anlayış homoseksüelleri hasta kabul edip onları tedavi etmeye yönelikti. Dünyaya baktığımızda psikiyatri biliminde homoseksüellik 1973’ten beri ruh bozukluğu olarak kabul edilmiyor, Türkiye’deyse homoseksüelleri heteroseksüel yapmak gibi bir bilinçaltı mevcut. Bu bakış öncelikle alanımız açısından yanlış. Uzun süre önce yapılan çalışmalarda uygulanan yöntemlerin ardından bazı eşcinsellerin cinsel arzularından vazgeçtikleri görülmüş. Ancak heteroseksüel de olmamışlar. Aslında hadım edilmişler. Biz internet üzerinden Ruh Sağlığı Çalışanları Homofobi Karşıtı Girişim isimli bir hareket başlattık. Amacımız meslektaşlarımızı eşcinsellik hakkında bilinçlendirmek.
 
Politik ve cinsel ayrımcılık

Homofobiyi daha çok cinsel ayrımcılık olarak mı politik ayrımcılık olarak mı ele alıyorsunuz?

Tıp tarihine baktığımızda homofobi başta diğer fobiler gibi tedavi edilmeye çalışılıyor. Eşcinsel kişiye elektrik vermek, elektroşok tedavisi, hastanın beyin loblarını çıkarmak hatta heteroseksüel kişiden testis nakli gibi yöntemler bile denenmiş. Fobi dıştaki bir şeyden korkmaktır. Ancak homofobide kişi kendi eşcinselliğinden korkuyor. Hangi zemin buna neden oluyor? Heteroseksist insanlar ve heteroseksüelliği tek cinsel birleşim gibi gösteren düzen. Bu dayatmanın getirdiği sistemli baskılar homofobiyi psikoloji alanından çıkarıp bir cinsel politika haline getiriyor. Tanımları cinsellik üzerinden kullanıyoruz ama heteroseksüel dediğimizde karşımızdaki kişinin cinsel birleşmesinden bahsetmiyoruz.

Eşcinsellerle ilgili tarihsel süreç de bu tanımı tamamlıyor sanırım.

Cinsellik evrenle ilişki kurmanın ve haz almanın bir yolu aslında. Tek tanrılı dinlerden önce ya da ilkel toplumlarda her türlü cinsel uygulama rahatlıkla yaşanırdı. Ancak tek tanrılı dinler buna bir norm getirdi. Hıristiyanlıkta mastürbasyona bile yıllar sonra izin verildi. Bunlara bakınca heteroseksüellerin de keyif aldığı bir cinsellik yok aslında.

Tarih boyunca baskıcı toplumlarda eşcinseller nasıl yönlenmiş?
Daha çok sinme ve gizlenme görülüyor. Ancak bu bahsettiğim gizlenme Pagan toplumların Hıristiyanlaşmasına kadar uzanıyor. Papaza boyun eğip bildiğini yapınca bir sorun yok ama “ben buna uymuyorum” denildiğinde sorun oluyor. Amerika ve Afrika yerlilerindeyse gizlenme yok. Buraları keşfeden beyaz adam eşcinselliği ilkelliğe özgü ve iğrenç bir şey gibi yaftalayarak onları durdurmaya çalışıyor.
 
Homofobi faşistliktir

Kimse politik ideoloji ve söylem üzerinden eşcinselleri sahiplenmiyor.

Eşcinseller Yahudi ve İslam tarihinde de hain evlattır. Tabii komünist söylemin eşcinselliği kapitalizme bağlaması çok ilginç. Güler Zere gibi hasta tutsaklar için oluşturulan platformda eşcinseller de karar mekanizmasında yer almak isteyince “hayır” denildi. Bunun üzerine birçok oluşum çekildi. Çekilenler eşcinsel de değildi. “Bunu nasıl söylersiniz, faşistlik yapıyorsunuz ve bunu onaylamamızı bekliyorsunuz” gibi bir yaklaşımları oldu.

Homofobiye dönersek Türkiye’de homofobi ne düzeyde. Çünkü aydın olarak gözüken kesimlerde de eşcinsellere karşı ayrımcılık var.

Sebep iktidarın sağlamlaştırılmak istenmesi. Bunun komünist, laik, kapitalist ya da fundamental Müslüman olması bir şey değiştirmiyor. Geçenlerde Şanlıurfa Tabipler Odası Başkanı “eşcinsellik pisliktir, bunların nasıl tedavi edileceğini biri bize söylesin” diyordu. Peki bu adama bir eşcinsel ya da seks çalışanı geldiğinde onlara nasıl tıp hizmeti verecek.

Psikoloji alanında homofobi ne düzeyde?

Eşcinsellik kader değildir” diye bir kitap piyasada dolaşıyor. Yıllardan beri eşcinselliği tedavi çalışmaları yapılır. Dönüşüm vakalarıysa yoktur. Ancak bu çok kolay para kazanma yollarından biri. Bütün çalışmaların sonucunda başarısızlık olduğunda şu cümle kuruluyor: “Hastanın motivasyonu yeterli değildi.” İleride ise hasta daha büyük problemler yaşıyor.
 
Yanlış uygulamalarla ilgili yasal düzenleme yok

Psikiyatr Dr. Seven Kaplan ve Psikiyatr Dr. Koray Başar eşcinsellerle yapılan terapilerde hâlâ toplumsal değerlerin ön planda olduğu görüşünde.

Eşcinsellikle ilgili hâlâ hayal tüccarlığına varan yöntemler uygulanıyor.
Seven Kaplan: Hayal tüccarlığı konusu çok önemli. Onu da aşıp hayat tüccarlığına giriyor. Çünkü bu tedaviler hastaya ciddi zararlar veriyor, hatta intihara bile sürükleyebiliyor.

Siz öğrenciliğinizden beri psikiyatri alanında eşcinselliğe karşı nasıl bir bakış açısıyla karşılaştınız?

Koray Başar: Yaygın olan tavır toplumsal değerleri psikiyatriye taşımak. Kendiliğinden oluşan bir değişim var ama gene de bunu daha ayakları yere basar hale getirmek için birtakım çalışmalar yapmak gerekiyor.

Bahsettiğiniz türden gelişim sürecine akademik alanda değiniliyor mu?

K. Başar: Eşcinsellik eğitim içerisinde görmezden gelinen bir şey. Daha çok bu homofobik yaklaşımlarla ilgili çalışmalar yapılmış.

S. Kaplan: Genelde “hastalık değildir, tedavi edilemez” deniliyor ama sonrasını dolduracak bir argüman verilmiyor. O yüzden terapistler gelen hastaya “Kusura bakmayın bu bir hastalık değil, değişmeyecek. Bununla yaşamanız gerekiyor” diyorlar.

Eşcinselliği değiştirmek için tedavi uygulayanlara yönelik bir yaptırım var mı?

K. Başar: Yanlış uygulamalarla ilgili yasal düzenleme henüz bulunmuyor. Bir yaptırımı da yok.

S. Kaplan: Ancak terapist hastayı aydınlatmadan tedavi uygularsa hasta yasal süreç başlatabilir.

K. Başar: Yaptırımı olmasa bile bilimsel duruşu belirleyen mesleki açıklamalara ihtiyaç var. Bizim ses çıkarmamızın sebebi de “psikiyatride homofobiden rahatsız olan meslektaşlarımız var, sizi görüyoruz” demek.

Eşcinsel hastalar ne gibi sıkıntılarla geliyor.

S. Kaplan: “Ben değişmek istiyorum” diye gelenlerin sayısı seksenlere göre azalma gösteriyor ama hâlâ yok değil.

Cinsel kimliğini kabul etmekte zorlanan hastaya terapistin yaklaşımı nasıl olmalıdır?

K. Başar: Yanlış yönlendirmemek ve eşcinselliği değiştirmeye yönelik tedavilerden kaçınmak gerekiyor. Cinsel yönelimiyle ilgili kafası karışık şekilde başvuran kişiye yoldaşlık yapmak öncelikli amaç olmalı.


Etiketler: insan hakları, sağlık
İstihdam