01/10/2012 | Yazar: Osman Bulugil

Ronaldo Luis Nazario Lima…1976 Rio de Janerio doğumlu. Dünya futboluna Brezilya’nın en büyük armağanlarından biri Ronaldo. Özellikle hızı, driplingleri, tekniği ve son vuruşlardaki ustalığı ile dünyanın gelmiş geçmiş en iyi forvetleri arasında Ronaldo.

O’’nu marke etmek hayatta yaptığım en belalı iş oldu.
Maç bittiğinde 500 dakika sahada kaldığımı zannettim
Cesar Gomez
 
Ronaldo Luis Nazario Lima…1976 Rio de Janerio doğumlu. Dünya futboluna Brezilya’nın en büyük armağanlarından biri Ronaldo. Özellikle hızı, driplingleri, tekniği ve son vuruşlardaki ustalığı ile dünyanın gelmiş geçmiş en iyi forvetleri arasında Ronaldo.
 
Bugün teknik kapasiteleri ile öne çıkan birçok futbolcudan çok daha fazla tekniğe sahip olan Ronaldo, en net tabiriyle gölü yaratabilen bir oyuncu. Son yıllarda Avrupa’da birçok forvet hız ve top sürme yetenekleri ile öne çıkarken, onlardan Ronaldo’yu ayıran özellikleri hızı kadar çok çabuk hızlanabilmesi, teknik, bitiricilik, dripling, ceza sahasında tek vuruşlardaki soğukkanlılığı olarak öne çıkıyor. Bu kadar fazla meziyete sahip olan tek forvet olan Ronaldo, futbol tarihine adını altın harflerle yazdırmayı başardı.
 
Futbol hayatının belki de sonunu hazırlayan sakatlık, 2008’in ilk aylarında yakaladı Ronaldo’yu. 2008’de ara transferde geldiği Milan’da tam da gollerini atmaya başlamışken üçüncü kez dizinden sakatlandı. Dokuz ay civarında futbol oynayamayan Ronaldo, iyileştikten sonra ülkesinde futbolunun son demlerini yaşadı ve 2011’de futbola veda etti.
 
Futbolseverler Ronaldo’yu 1994 Dünya Kupası’ndan hatırlayacaklardır. Dünya Kupası’nda henüz 17 yaşındaydı ve “9 Numaralı” brezilya formasına gözünü dikmişti bile. PSV’ye geldiğinde onun ne kadar büyük bir oyuncu olacağını hemen herkes biliyordu ve birçok Avrupa kulübü arasından Barcelona Ronaldo’yu transfer etti.
 
Barcelona’da bir yıl kaldıktan sonra Inter’e transfer oldu. Inter’de sakatlanıncaya kadar mükemmel bir performans sergiledi. UEFA kupasının kazanılmasında başrol oyuncusuydu ve Lazio ile oynanan finalde maçın adamı seçildi. 1999 Kasımında dizinden ilk sakatlığını geçirdi. Ronaldo’nun vücudu bile bu futbola dayanamamış olsa gerek dizinden sakatlandı ve beş aya yakın sahalardan uzak kaldı. İyileştikten sonra Lazio maçının altıncı dakikasında tekrar sakatlandı ve bu sefer iki buçuk yıl yeşil sahalardan uzak kaldı. Bu iki büyük sakatlığın üçüncü halkasını da 2008’in ilk aylarında yaşadığı sakatlık oluşturuyor. Bu sakatlık da onu 9 ay civarı futboldan uzak kalmasına neden oldu.  
 
1998 Dünya Kupası’nda 4, 2002 Dünya Kupası’nda 8, 2006 Dünya Kupası’nda 3 gol atarak toplamda 15 gole ulaştı ve dünya kuplarının en golcü oyuncusu unvanını eline geçirdi. 2006 Dünya Kupası’nda da kiloları ile alay konusu olan Ronaldo üç gol atmayı bildi. Özellikle Gana’ya attığı gol de onun ne kadar kilolu olursa olsun yeteneğinin kendine has olduğunu göstermeye yetti.
 
2002 yılında Real Madrid’e transfer olan Ronaldo, Real Madrid’te de istediğini bulamadı. Her zaman eleştirildi. Özellikle kiloları eleştirilerin başında yer aldı. 2007 yılında da Milan’a geldi. Tam da Milan’da “top oynamaya” başlamışken dizleri ona daha fazla izin vermedi.
 
Sakatlıklarla dolu bir futbol hayatının sonbaharında Ronaldo’nun ülkesine dönmesi ve yine yeteneğini (eskisi gibi olmasa da) sergilemesini buruk bir şekilde izledik. Sakatlıktan önceki Ronaldo’yu izleyenler, onun futbolunu arayacaklar izledikleri maçlarda ve çok kez onsuz futbolun ne zevksiz olduğunu görecekler… Yazımızı bitirirken sözü Cruyff’a bırakalım:
“Ona bir top ve bir metrekare çim verin, size neden dünyanın en iyi futbolcusu olduğunu göstersin”.

Etiketler: yaşam, spor
İstihdam