10/08/2009 | Yazar: Seçin Tuncel
‘Abdülhak Hamit Tarhan’ın çok evlilik yapmasının sanat hayatını nasıl etkilediğine değinilirken; Nedim’in, Sait Faik’in, Mevlana’nın, Sapho’nun, Reşat Nuri’nin … eşcinsel ya da biseksüel kimlikleri
‘Abdülhak Hamit Tarhan’ın çok evlilik yapmasının sanat hayatını nasıl etkilediğine değinilirken; Nedim’in, Sait Faik’in, Mevlana’nın, Sapho’nun, Reşat Nuri’nin … eşcinsel ya da biseksüel kimliklerinin sanat hayatlarını nasıl etkilediğine hiç değinilemiyor.
Nedim’i nasıl bilirsiniz, o aşk şiirlerini bir erkeğe yazdığını çok az öğrenci bilir.
Sapho’yu nasıl bilirsiniz, dünyadaki ilk kadın şair. O güzel aşk şiirlerini kadınlara yazdığını çok az öğrenci bilir o da öğretmen söylerse, ders kitaplarında asla yer almaz bu bilgiler.
Ayrıca kadın şair ve yazarlar da pek yer almaz müfredatta. Sanat yönleri pek güçlü görülmez, özellikle divan edebiyatında. Bir Nigar Hanım es geçilir. Cumhuriyet dönemi yazarlarından Halide Edip’in bile muhteşem eseri Vurun Kahpeye değil de Sinekli Bakkal’ı incelenir nedense.
Suat Derviş gibi bir kadın şair ve yazarın varlığından ise liseyi bitiren öğrencilerin haberi bile olmaz.’
Nur Akbulut 27 yıl boyunca Milli Eğitimin devlet okullarında, özel dershanelerde Türkçe-Türk Dili ve Edebiyatı öğretmeni olarak Konya, Sivas, Zonguldak, İstanbul gibi illerde çalışmış, Şimdi SSK’dan emekli bir öğretmen.
Herhangi bir sivil toplum kuruluşuna veya demokratik kitle örgütüne üye misiniz?
Hayır. Ama emekli olduktan sonra üye olmasam da Lambdaistanbul’a ve Amargi feminist kitapevine uğruyorum. Gençlik yıllarımda TÖBDER üyesiydim.
Çalışma hayatın boyunca cinsel yönelimini gizlemek, bastırmak yolunda bir çaban oldu mu?
Tabii ki hem de nasıl. Çok samimi olduğum öğretmen arkadaşlarım dışında kimseye söyleyemedim cinsel yönelimimi. Bence 27 yıl boyunca söyleyememek baskıların en şiddetlisi. Bir öğretmen arkadaşınıza âşık olduğunuzda uzun etüt çalışması yapmak zorundasınız, acaba duygularımın karşılığı yoksa ona açıldığımda bana bir zararı dokunur da işimden, çevremden olur muyum diye. Bu korkunç bir şey. Bazen aşkınızdan bile vazgeçmek zorunda kalabilirsiniz. Ayrıca eşcinsel olduğunuz okul idaresi ve öğretmenler tarafından bilinse öğretmenlikten atılabilir mi insan, bunu hukuk açısından hiç bilmiyorum. Aklıma bile gelmedi daha doğrusu araştırmak. Ama şunu iyi biliyorum: Herkes sizi dışlar ve yapayalnız kalırsınız. Dostlarınız bile istemeseler de sizden uzaklaşabilir. Hukuk yanınızda olsa, işiniz olsa ne yazar. Toplumsal kazanımlarla hukuksal kazanımlar bir arada olmayınca eşcinsellerin hiçbir kurumda mutlu çalışabileceğine inanmıyorum.
LGBTT örgütlerle iletişim kurup etkinliklerine katılıyor musun? Ne kadar zamandır bu örgütlerin varlığından haberdarsın?
LGBTT örgütlerden uzun zamandır haberim var, ama hem işim çok yoğun olduğu hem de oralarda öğrencilerime rastlamak ya da bir yerlerde fotoğrafımın çıkması korkusuyla ancak emekli olduktan sonra LGBTT derneklere gidebildim ve etkinliklerine de fırsat buldukça katılıyorum.
Çalışma hayatın boyunca cinsel yönelimini paylaştığın biri tarafından veya herhangi bir şekilde eşcinsel ‘sanıldığın’ için bir sorunla karşılaştın mı?
Eşcinsel olduğumu söyleyemediğim için böyle bir tehdit yaşamadım. Olmayan bir şeyin tehditti olur mu? Ama eşcinsel olduğunuzu söyleyememek başlı başına kendinize, onlar yüzünden uygulamak zorunda kaldığınız baskı, kötü muamele ve şiddet değil mi? Kendininiz olamamak dünyadaki en büyük psikolojik şiddet.
Türkiye’de eğitim sistemini değerlendirildiğinde egemen olan dışındaki cinsel kimliklerin kendisini ifade edebilme olanağının mevcut olduğunu söylemek mümkün mü?
Mümkün değil maalesef. Cinsel kimliklerin kendini ifade edebilme olanağını geçtim eğitim sistemi tamamen ataerkil. Kendine güvenli kadınlar da yetiştirmiyor, Eşcinseller yok sayılıyor. Dershanelerde çalışsam da müfredatı iyi biliyorum. Örneğin Türk Dili ve Edebiyatı dersinde şair ve yazarların özel hayatları genellikle es geçiliyor. Yine de Abdülhak Hamit Tarhan’ın çok evlilik yapmasının sanat hayatını nasıl etkilediğine değinilirken; Nedim’in, Sait Faik’in, Mevlana’nın, Sapho’nun, Reşat Nuri’nin … eşcinsel ya da biseksüel kimliklerinin sanat hayatlarını nasıl etkilediğine hiç değinilemiyor. Nedim’i nasıl bilirsiniz, damdan dama atlarken düşüp ölmüş. O aşk şiirlerini bir erkeğe yazdığını çok az öğrenci bilir. Sapho’yu nasıl bilirsiniz, dünyadaki ilk kadın şair. O güzel aşk şiirlerini kadınlara yazdığını çok az öğrenci bilir o da öğretmen söylerse, ders kitaplarında asla yer almaz bu bilgiler. Ayrıca kadın şair ve yazarlar da pek yer almaz müfredatta. Sanat yönleri pek güçlü görülmez, özellikle divan edebiyatında. Bir Nigar Hanım es geçilir. Cumhuriyet dönemi yazarlarından Halide Edip’in bile muhteşem eseri Vurun Kahpeye değil de Sinekli Bakkal’ı incelenir nedense. Suat Derviş gibi bir kadın şair ve yazarın varlığından ise liseyi bitiren öğrencilerin haberi bile olmaz.
Eğitim sistemi bütün cinsel kimlikleri kapsayacak şekilde yapılandırılabilir mi?
İstenirse yapılandırabilir tabii. Ama şu an için umudum yok. LGBTT öğretmenlerin eğitimde seslerini duyurabildikleri, belki müfredat programlarının oluşumlarında söz hakkına sahip olabildikleri gün her şey değişebilir. Ali ile Ayşe’nin edebiyatı yok sadece bu ülkede. Alternatif hayatlar, aileler, kimlikler … de var. Bunları görmezden gelen bir eğitim anlayışı ne kadar sağlıklı olabilir ki?(AE)
Etiketler: insan hakları, eğitim