12/04/2025 | Yazar: Yuvarlak Meşin

Sportif Lezbon’un Yuvarlak Meşin’i yazdı: Bu “gösteriş” oyununun bir parçası olmak yerine kapsayıcı, güvenli ve dirençli bir toplumu inşa etmenin sorumluluğuyla hareket ediyoruz.

Endüstriyel futbolda temsili bir gösteri: Bizim “kutsal aile”miz Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

İlkokul kitaplarımızda aileden, kendinden muteber ve müstesna bir yapı olarak bahsedilirdi. Doğuştan içinde olduğumuz, sorgulanamayan, sorgulanınca "ayıp" olan bir yapı… Oysa biz, Sportif Lezbon olarak soruyoruz: Peki ya aile, içinde var olmayı seçtiğimiz; kaynağını sevgi ve güvene dayandırarak durmaksızın çabayla inşa ettiğimiz bir takımsa?

Elbette yukarıdaki fotoğraf, bunun tam tersini söylüyor. Endüstriyel futbolda her sene değişen- bonservis bedelleriyle transfer oyuncularla var olan takımlar, dönen büyük büyük paralar, sorsanız borçtan kıvranan kulüpler, şikeler, kara para aklamalar, bahis çeteleri ve geçim derdi yüzünden bahis batağına düşmüş milyonlarca insan... Pankartı tutan çocukları figüranlaştıran sahte ve samimiyetsiz bir kurgu. Ve haliyle 11 “profesyonel” cis-erkek futbolcu. Pankartın üzerinde gerçekten ne yazdığı, vurgulanan kutsallık mottosu ve altında gizlenen acı gerçekler hiçbirinin umurunda bile değil... Dahası, maçı izlemeye gelen on binlerce taraftarın da!

Gösteri toplumuna hoş geldiniz!

1980’lerde Guy Debord’un ortaya attığı bu kavram, bugün hayatımızın her alanına sirayet etmiş durumda. “Gösteri Toplumu” kitabının tanıtımında yazdığı gibi: “Gösteri toplumunda, kurtuluş vaatleri de gösterinin bir parçasına dönüşür. Hepimiz aynı gösterinin oyuncusu ve seyircisi oluruz. Tarihsel bilgi yok edilir, öznellik silinir, özgünlük görünümü altında sansür genelleştirilir.”

Gösteri toplumu ve Türkiye halinden yansımalar

İktidar, her yıl kamuoyu yoklaması yapmadan bir tema belirliyor ve tematik yıl ilan ediyor. Geçtiğimiz yıl “Emekli Yılı”ydı. Bu yıl ise “Aile Yılı”. Emekli maaşının yoksulluk sınırının çok altında kaldığı, yaşlıların geçim derdinden başka bir şey düşünemediği bir ülkede “yaşlılık” üzerine düşünmek mümkün olamıyor. Tıpkı “Aile Yılı”nın da “evlenin gençler, 4 yıl geri ödemeli, 2 yıl ertelemeli 150.000 TL’ye varan çeyiz destek paketimizden faydalanın”ın ötesine geçememesi gibi.

2025 Aile Yılı’nda neler oldu?

Hatırlayalım: Bolu Kartalkaya’da çoğu çocuk olmak üzere ölen onlarca vatandaşımız, geçimini sağlamak için kağıt toplayıcılığı yapan annenin çocuklarını evde yalnız bırakmak zorunda kaldığı hanede çıkan yangınla can veren çocuklar. Narin’in ölümünde birincil derecede sorumlu çıkan aile üyeleri, Konya’da “köpek ısırdı” iddiasıyla ihmale kurban giden Rana, Bağcılar’da işkence ile öldürülen 12 yaşındaki M.S, daha 2 gün önce kardeşlerinin bakımını üstlenmek zorunda bırakılan epilepsi hastası 15 yaşındaki Sümeyra’nın yaşamını yitirmesi... “hak, hukuk, adalet” diyerek geleceğini savunan ve tutuklanan gençler ile on günlerdir çocukları için nöbet tutan aileler...

Geçinemeyen haneler, ihmalle ve istismarla son bulan çocukluklar, evsiz kalan ve 2 yılı aşkın süredir tek oda konteynerda yaşamaya devam eden yüz binlerce insan. Her gün zuhur bulan bu facia hikayeleri nedense “kutsal aile” söylemine hiç uymuyor.

Hangi aile?

LGBTİ+’lar olarak bizler, çoğu zaman seçilmiş ailelerimizle hayatta kalıyoruz. Seçilmiş ailemiz, bizi olduğumuz gibi kabul eden, sevgiyi ve güveni gerçekten yaşatan ilişkiler bütünü. Ama bu güvenli alanı bulamayan, ayrımcılığın, nefretin ve dışlanmanın ağır yükünü taşıyan nice hikâye sessizce kayboluyor “kutsal aile” perdesinin arkasında.

Bir kere “aile” en başta anne-baba- çocuk üçlemesiyle kutsanıyor. Aile olmanın ön koşulu ise evlilik. Evlilikte iki heteroseksüel arasında ancak zuhur bulan bir müessese ama çocuk yoksa zaten bu gösteri toplumunda bir “aile” bile sayılmıyorsunuz. Anne-babalık, çoğu bireyin üzerine hiç düşünmeden, sorgulamadan, sadece “büyürken görerek” taklit ettiği bir rol haline geliyor. Oysa bir çocuğun bakımını üstlenmek oldukça kritik duygusal, zihinsel ve etik bir sorumluluk. Bu sorumluluğu taşımayan bireylerin “anne” ya da “baba” rollerine zorla sokulması, çocukların güvenli gelişimi üzerinde ciddi olumsuz etkiler bırakıyor.

Çünkü kendinden muteber ilan edilmiş aile, çoğu zaman her türlü ihmal ve istismarı gizliyor. Biz o yaşamlardan ancak facia bir sonla haberdar oluyoruz, zaten o kısımda da hemencecik “toplumun genel ahlakını ve ruh sağlığını koruma” gerekçesiyle sansür mekanizması devreye giriveriyor! İşte bu aile “kol kırılır yen içinde kalır” diyerek kadınları, çocukları, LGBTİ+’ları, engellileri ve dahasını şiddete karşı savunmasız bırakıyor. Yasal haklarımızı kullanmak için sosyal, hukuki ve ekonomik destek mekanizmalarına başvurmaktan çekiniyor ve korkuyoruz. Çünkü “kutsal aile” bu sahte gösteri toplumunun “en küçük, en önemli ve onu ayakta tutan temel yapı taşı” —içi boş, samimiyetsiz ve oto-sansürle durmaksızın oynatılan bir kutsal motor!

Bu “gösteriş” oyununun bir parçası olmak yerine kapsayıcı, güvenli ve dirençli bir toplumu inşa etmenin sorumluluğuyla hareket ediyoruz.

Sportif Lezbon olarak, bu toplumun bir parçası olmaktan çekinmeden, 10 yıldır sahada ve hayatta var olmaya devam ediyoruz. Endüstriyel futbola ve her türlü ayrımcılığa karşı; güven ve sevginin kök saldığı bir toplum ve spor kültürüne inanarak, yanımızda olan herkesle dayanışma ağını büyütüyoruz.

Sahte, samimiyetsiz ve dışlayıcı söylemler karşısında; hak odaklı, öznel ve topluma karşı sorumluluk bilinciyle harekete geçerek, üç maymunu oynayanlara, susmayı ve inkarı öğütleyenlere ışık tutarak hakikate tanıklık etmeye, hayatta kalma hikayelerimize sahip çıkmaya, güvenli ve kapsayıcı bir toplum için mücadeleye devam ediyoruz.

 *KaosGL.org’ta yayınlanan köşe yazıları, KaosGL.org’un editoryal çizgisini yansıtmak zorunda değildir. Yazı ve çizimlerden yazarları ve çizerleri sorumludur. Yazının ya da çizginin KaosGL.org’ta yayınlanmış olması köşe yazılarındaki veya çizimlerdeki görüşlerin KaosGL.org’un görüşlerini yansıttığı anlamına gelmemektedir. 


Etiketler: insan hakları, kadın, medya, yaşam, aile, siyaset, spor
İstihdam