22/11/2010 | Yazar: Ali Erol

Bir eşcinsel olarak söyleyebilirim ki futbol, benim çocukluk ve ilk gençlik dönemimden beriye geçemedi.

Bir eşcinsel olarak söyleyebilirim ki futbol, benim çocukluk ve ilk gençlik dönemimden beriye geçemedi. Bu kişisel bilgi, “futbol ve eşcinsellik” bağlamında bir değer taşımayabilir; en fazla belki, eşcinsellerin futbolla ilişkisinde deneyimlerden biri olabilir. Elbette farkındayım, “futbol asla sadece futbol değildir” ama bu kadar da abartmanın alemi var mı, emin değilim.
 
İlkokul çocuklarını ciddiye alan, karşımıza geçip bizimle top oynayan öğretmenimizi hatırlıyorum. Trabzon dalgası yükseldiğinde köyde çocuktum. Hissediyordum, benim takımım Trabzon olmalıydı. Bildiğim başka takımlar da vardı ama Fenerli olamayacağımı düşünüyordum. Benden farklı olmayan, aynı topun peşinde birlikte koştuğum arkadaşlarım vardı, Feneri tutarlardı, yine de sadece zengin ve şehirli çocukların Fenerli olduğunu sanırdım. Sonuçta futbol, topun yuvarlanabileceği her yerde, herkes tarafından oynanabilen bir oyun. 12 Eylül’ün ardından bizim köye de futbol sahası yapıldı ama yakındaki işe yaramaz tarlalarda top koşturmaktan geri kalmazdık.
 
Maç izlemeye hayatımda bir kere gittim. Ortaokuldayken, abim ve arkadaşları ile Mersin İdman Yurdu’nun maçını seyretmiştim. “İbne hakem” küfrünü duymuş muydum hatırlamıyorum. Daha köyde topun peşinde koşarken de ben kendimin ne olduğunu biliyordum ama arkadaşlarımın benim de “ibne” ve” top” olduğumu anlamaları için liseyi beklemem gerekmişti. Batı’ya karşı DDR veya SSCB takımlarına gönlüm meylederdi ama ben topun peşinden koşmayı çoktan bırakmıştım! Arada bir heyecanlanır gibi olduğum anları itiraf edeyim ama yok Kamerun’du bugün Arjantin’di, ilgimi çekmiyor artık.
 
Eşcinselleri “top” olarak gören kendinden emin erkekler de bilir aslında o “top”ların da “top” ile oynayabileceklerini. Futbol topu ile eşcinselin benzerliğindeki form, ortalama kültürel yüklemeden ibaret olsa gerek. Yoksa, malumdur, önemli olan, yüklemenin ideolojik olduğudur. İdeolojik olduğunu, kültürel yaratıcılığı oranında argo savuran ile küfredenlerin bilmesi gerekmez! Erkekliğin kalelerinden biri olan futbol, eşcinsel erkekleri “ibne” diye damgalar, hakaret eder, değersizleştirir. Topun havalandığı her alandan eşcinseli dışarı atanlar, kendi etraflarındaki çemberin içinde güvendedirler artık.
 
Aman eksik olsun, geride kalsın, hatta yok olsun denecek yeterince şey var bu toplumda. Erkekliğin sığınaklarından biri diye futbolu gözden çıkarmaya gerek olduğunu sanmıyorum. O erkekliğin de ezeli ebedi olmadığını biliyoruz; tamam, tahakküm ilişkileri değişmediği sürece, güya sert ve köşeli erkeklik yeni formlara çabucak uyum gösterebilir ve sadece ispat pratiklerini yenilemekle yetinebilir. Yine de farklı erkeklikler bir muharebeye girmeden de ilişkilenebilirler. Böylesi bir seyirde bugün bizi rahatsız eden pek çok söz ve hareket pekala bir homoerotik bir muhabbete dönüşebilir. Şimdi, “futbol gey midir?” diye sorsak, “ibnelik” yaptığımız söylenecektir. Peki tüm o erkek erkeğe sarılmalar, birbirinin üzerine atlamalar, önüne veya arkasına el atmalar, avuçlamalar, yetinmeyip uzatmadan doğrudan dudak dudağa öpüşmeler ne oluyor? Bunlar sadece kültürel kutlama ritüelleri mi? Tüm bu hareketler erkekliğe sığıyor ama bizler bu hareketlerin adını koyarak yaptığımızda “ibne” oluyoruz!
 
Erkek erkeğe öpüşen futbolcunun transferi Beşiktaş’a yakışmaz diyen zihniyet, eşcinsel örgütlerinin zaten yıllardır mücadele ettiği homofobinin bir tezahürü. Adı konulanı, görünür olanı damgalayıp, norm dışına atan genel ahlakın riyası sadece görüntüyü dert edinir. Görüntüyü kurtarırsan, eşit olmayan bir ilişkilenme için anlaşmaya varırsan, futbolcusu da seyircisi de oyunda kalabilir. Gerisi herkesin “top” çevirme maharetine kalmıştır!
 
Aynı “top” başka türlü de oynanabilir ama bu, oyunda kalmak için sürekli “top” çevirmekten sıkılanlar veya yorulanların kimlerle paslaşacağına bağlı. Yoksa ırkçı, milliyetçi, cinsiyetçi bir sahada tek başına homofobiye karşı durmak mümkün olmaz. Başlangıçta “gey futbolcu”lardan veya “ibne hakem”lerden açılmalarını, “evet, öyleyim, n’olmuş” demelerini beklemek insafsızlık olabilir. Bununla birlikte açılmadan da pekala paslaşılabilir ve ittifaklar kurulabilir. Böylesi paslaşmalarla kurulacak ittifaklar, endüstriyel futbola karşı da bir ağ oluşturabilir. Belli mi olur, belki de bu paslaşmalardan “ibne” veya “hetero” olmanın önemini kaybettiği “gökkuşağı” takımları doğar!


Etiketler: yaşam, spor
İstihdam