06/06/2011 | Yazar: Yıldırım Türker

Hep gerçekçi oldum. İmkânsızı istedim.

Hep gerçekçi oldum. İmkânsızı istedim.
Ertuğrul Kürkçü’nün vekillerinden biri olduğu bir Meclis’i görmemize az kaldı. Mucizelere inandıkça, beklediğimiz mucizeler için yüreğimiz çarptıkça, dünyayı mucizelerimize doğru itiyoruz.
Ertuğrul Kürkçü’nün TBMM tarihinde bir milat olacağına, Türkiye demokrasisi açısından olağanüstü bir kopuş yaratacağına olan inancım tamdır. Kürkçü’nün onurlandıracağı Meclis, daha güvenli, daha berrak, daha adil bir hayatın garantisi olacaktır.
Mersin’de Kürkçü’nün mitingini bekliyorum. Şehirde bir heyecan, bir şenlik havası.
Ertuğrul Kürkçü, bu topraklarda kendine ve insanlığa vermiş olduğu yeminin peşinde hiç tökezlemeden, sürekli yenilenerek ama hayatın hiçbir tuzağına yakalanmayıp ‘benzemeyerek’ bu yaşına gelmiş nadir insanlardandır.
Kimseye borcu yoktur.
Onun sesinde ve sözünde Denizlerin, Mahirlerin izi vardır. Çoğu asılmış, katledilmiş yoldaşlarının emanetini taşır.
Ertuğrul’la, Sırrı’yla, Sebahat’le, Hatip’le, Leyla’yla birlikte Meclis’in hayatımda ilk olarak beni temsil ettiğine inanacağım.
Birazdan Kürkçü’nün mitingine katılmak için gelen Leyla Halid’le tanışacağım. Onunla da omuz omuza olacağım. Çocukluğumun, ilkgençliğimin ruhumu hayranlıkla allak bullak eden devrimcileriyle birlikte yepyeni bir dünyaya olan inancımızı seslendireceğiz. Bir de mucize bekleme derler!
Mersinli seçmen; şimdi bir rüyayı gerçekleştirme fırsatı sizin ellerinizde. Kızıldere’yi Meclis’e taşımak için, dostluk, kardeşlik, barış ve devrim için Ertuğrul Kürkçü’yü sizin iradenize emanet ediyoruz. Yüzümüzü kara çıkarmayın. 

Seçmene mektup
Kürkçü’nün seçmenine yazmış olduğu son mektubu size de yolluyorum:
“Merhaba,
Ben Ertuğrul Kürkçü. Mersin bağımsız milletvekili adayınızım. Siyasetle sizlerin yaşamı arasında bir köprü olabilmek için amaç ve hedeflerimi sizlerle yüz yüze görüşerek anlatmayı, sizlerin görüşlerini dinlemeyi çok isterdim. Ne yazık ki, başta BDP olmak üzere 13 sosyalist partinin kurduğu Emek, Demokrasi ve Özgürlük Bloku, büyük partileri kayıran eşitsiz ve haksız seçim sistemini ve yüzde 10 barajını aşabilmek için bu seçimlere bağımsız adaylarla girmek zorunda kaldı. Mersin’de kampanyamızı tek adayla ve Hazine’den öteki partilere sunulan yardımdan yoksun olarak sürdürüyoruz. Seçmenlerin tümüyle yüz yüze görüşmeye zaman kalmıyor ve kaynak bulunamıyor.
Tercihlerinizi belirlemeden önce size bir mektupla da olsa ulaşmak istedim; çünkü hepimiz, Türkiye’nin tarihinin en sancılı eşiklerinden birinde bulunduğunu biliyoruz. Bu eşikten geçerken aldığımız tutum ya bizi yıllarca geriye götürecek ya da ülkemizde özgürlüğün yolunu açacak; bunu da biliyoruz… Türkiye’nin onlarca yıldır canını yakan, kanını akıtan, gencecik fidanlarını toprağa gömen, geride kalanları yasa ve hınca boğan savaşı durduramazsak, ülkemizi cehenneme çeviren bu gidişten, sırtımızdan servet ve güç devşirenlerden kurtulamayacağız.
Kaderimizi belirleyecek çetin bir eşikte bulunuyoruz. Doğru bir tercih yapabilirsek, 12 Haziran, zulüm ve baskıyla Türkiye’yi bu savaşa mahkûm edenlerden halklarımızın hesap sorma günü olabilir. Bu seçimi, kadınların, gençlerin, çocukların, emekçilerin, toprağın, havanın, suyun, tüm yaşam alanlarımızın, demokrasi ve özgürlüklerimizin, kısaca toplumsal kurtuluşumuzun büyük bir fırsat gününe çevirebiliriz.
Yurttaşlarımızın ezici çoğunluğunun gönlünde barış özlemi olduğunu biliyorum. Bu özlemi eyleme geçirmenin ve hakikate çevirmenin vaktidir. Barışı özleyen tüm yurttaşların, kendi kimliğine, inancına, düşüncesine, kültürüne sahip çıkması için daha ne bekliyoruz? Kimlik onuru, yaşama hakkı, çalışma ve toplumsal güvenlik hakkı gibi insanı insan yapan en temel değerlere, en temel haklarımıza servet ve kudret sahipleri kendimizi bildik bileli yüz çevirdiler. Bunlara ne cevap vereceğiz? Savaş sürsün, bu ülkenin gencecik evlatları birbirini kırsın mı diyeceğiz?
Barışa kavuşursak memleketimizin dağlarına bahar gelecek, gasp edilen kardeşlik ve eşitlik hakkı kendi ellerimizle hayat bulacak. Özlediğimiz barış geldiğinde, işsizliğin de sömürünün de sonu görünecek. Türkiye halkları, işçileri, işsizleri, aydınları, köylüleri ve esnaflarıyla bir olduğunda, devleti halktan üstün tutan zihniyeti tarihin derinliklerine gömdüğümüz bir şenlik başlayacak.
Türkiye’de bugüne kadar hep ceberut devletin zulmü konuştu; söz hakkı şimdi Türkiye halklarında!
Bu benim…
Bu sizsiniz…
Saygılarımla,
Ertuğrul Kürkçü
Emek, Demokrasi ve Özgürlük Bloku
Mersin Bağımsız Milletvekili Adayı”


Etiketler: yaşam, siyaset
nefret