20/07/2020 | Yazar: Gökkuşağının Mümin Hali

Sorular sormaktan korktuğum bir dönemdi ama aklımdan çıkmayan en temel soru: Bir insanın hem cinsine aşık olmasından nasıl bir kötülük doğabilirdi ki, Allah bunu imtihan etti?

Eşcinsellik – İmtihan mı mükafat mı? Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

(Bu yazıya vesile olan bloğum https://gokkusagininmuminhali.blogspot.com ‘da ilahi bilgiye dair söz üretme hakkının tek bir zümrenin elinde olmadığını göstermeye, ataerkil sistem tarafından yozlaştırılmış hakikatlerin peşine düşmeye niyet ettim. Umarım bu yazı ve bloğumdaki diğer içerikler de sizin için ilham verici olur. Her daim takipçisi olduğum KaosGL’ye bana alan açtığı için teşekkür ederim.)

Dini konularda söz üretmek birçok konudan daha fazla sorumluluk hissimin arttığı bir eylem oluyor. O sebeple paylaşımlarımın naçizane kendi hakikat yolculuğumun bir parçası olduğunu belirtip, vebal altına girmekten Allah'a sığınırım. 

Başlıktaki soruya verdiğim cevaplar hayatımın farklı dönemlerinde değişiklik gösterdi. Bu süreçte aslında dinde bir reform yapılmadı veya yeni bir güncelleme gelmedi. Değişen ekseriyetle bakış açım oldu. Dini bir vesileyle hayatıma giren mükafat ve imtihan kavramları kendi iç dünyama yönelik birçok yüzleşmeye fırsat verdi. İmtihan kavramından başlamak istiyorum.

Semavî dinlere inanan birinin en temel kabullerinden biri bu dünyanın bir imtihan yeri olduğu, geçiciliği ve aslolanın ahiret hayatı olduğudur. Ben de bu inançla büyütüldüm. Ama imtihanda neler sorulacağı kısmı muallaktı. Ve ilk kez bir hemcinsimden hoşlandığımda bunun neyin imtihanı olduğundan emin değildim. Niye kimsede görmediğim bu imtihan beni bulmuştu? Yardımcı olacak bir kaynak ve insan da yoktu. İlk aklıma gelen cevap sevmemem gerektiğiydi. Çünkü sevdiğimde deneyimlediğim de platonik bir aşk acısı olmuştu. O dönem, ana akım öğretiler doğrultusunda cehennemde cezalandırılmayı kabullenip, imanıma olan inancımla kefaretimi ödedikten sonra cennete gidebileceğime tefekkür ederek bir sonuca varabilmiştim. Ama aklıma yatmayan içime sinmeyen birçok nokta da vardı. İslam’ın akıl ve mantığı övdüğü kısımlar bu ana akım söylentilerde pek yer bulmuyordu. Sorular sormaktan korktuğum bir dönemdi ama aklımdan çıkmayan en temel soru: Bir insanın hem cinsine aşık olmasından nasıl bir kötülük doğabilirdi ki, Allah bunu imtihan etti?

Bu kendini daha hümanist çizgide gören Müslümanların: "Evet, eşcinsellik fıtrattan gelebilir kabulümüzdür, fakat Allah bunu imtihan olarak vermiştir ve eyleme geçmemeleri gerekir." argümanını bana hatırlatıyor. Burada eyleme (muhtemelen de cinsel ilişkiye) indirgenmiş bir cinsel yönelim algısı gözüme çarpıyor. Bir yandan da kendilerinden çok eminler ve cüretkarlar. Bu tür durumlarda hep: "Herkes başkasının putuna İbrahim." sözü aklıma gelir. Evet cinsel yönelimimin benim için bir imtihan boyutu var ama imtihanı Allah yapıyorsa, bu kişiler cevapları mı çaldılar acaba?

Cinsel kimliğimi kabul ettiğim hatta üzerine aktivist bir kimlik de eklediğim yılların ardından İslam'a dönüşümde fark ettiğim şu oldu ki, benim eşcinselliğimle olan imtihanım hem cinsimle bir romantik veya cinsel paylaşımdan önce çok daha özümle alakalıydı. Azınlık olmak, dezavantajlı konumda hissetmek (olmak), Allah'ın benim üzerindeki takdirini bir ceza olarak görmemek, bu takdiri sevgiyle ve gururla temsil etmek, kendimle barışık olmak, kendimi sevmek, halktan geçebilmek, kabul görmekten vazgeçmek, yalnızlıktan korkmamak, insan tarafından senin için kurgulanmamış bir dünyada tefekkür edebilip teslim olabilmek ve muhtemelen ömrümün geri kalan kısmında da eklemelerin olacağı birçok imtihan. Muhakkak bunların hepsi doğrudan yönelimimle bağlantılı değil, ama hakim anlayış ve yaşam biçimi dışında olduğunda hepsi de kendine göre boyut değiştiriyor.

Peki bunca imtihanın arasında mükafat nerede? Bir yandan imtihan dünyasındayız ama bu hayatın büyük bir mükafat olduğu da nakşediliyor. Çünkü bu dünya bir yandan Allah'ın sıfatlarının tecelli olduğu varlık alemi. Aynı anda hem mükafat hem imtihan olabilmesi kafa karıştırıcı geliyor evet, işte orada devreye iman giriyor. Rasyonel bir mantığın bu noktada çelişkiyi mantıksız bulup hükmünü vermesi muhtemeldir. Nitekim Kuran'da birbiriyle çelişik gibi gözüken birçok nokta vardır. Ancak bunun bir hikmeti olduğuna inanan ve ardındaki ilme erişmek isteyenler Allah'ın izniyle buna nail olmuşlardır. Mevlana'nın: "Doğru ve yanlışın ötesinde bir yer var, seninle orada buluşacağız." sözü bu hikmetin mânâ dünyasındaki temsilini çok güzel veriyor. Mükafat, Mecnun'un dünyevi aşkın ızdıraplarından geçerek eriştiği halin kıssayla da bize bir gönül kapısı açıyor. O yüzden bu mükafat kısmıyla ilgili ancak gönül ehli insanlardan bir fikre sahip olabiliyoruz. Yani mükafatın dış dünyadan çok, iç dünyada tezahür eden bir hal olduğunu çıkarsıyoruz. 

Peki bu dünyanın geçiciliğine iman etmiş biri için eşcinselliğin mükafatı ne olabilir? Azınlık olmayı kendim için bir imtihan olarak almış olsam da, çoğunluk olmamayı da bilakis bir mükafat olarak addediyorum. Çoğunluk olduğunda çoğunluğun dünyevi ihtiyaçlarına göre kurgulanmış bir dünyada aymak, bu dünyanın geçiciliğinin kendine hatırlatabilmek çok daha güç olacaktır. Hatta 1. dünya ülkesinde doğmuş olmamayı da, kendim için bir lütuf kabul ediyorum. Bu rehavete kapılmamı, dünya illüzyonunda kaybolup gitmemi çok daha mümkün kılabilirdi. Burada anlatmak istediğimi örneklendirecek olursam, onur yürüyüşünün tarihsel kökenindeki ruhun şu an kapitalist şirketlerin sponsorluklarıyla içinin boşaltıldığı bir yürüyüşe dönüşmesi gibi. Kastettiğim tabi ki acıdan beslenmek veya ızdırapla güç bulmak da değil. Sadece kendim için neyin imtihan neyin mükafat olduğuna daha inanç temelli bir yerden karar vermem. Tasavvuf okumalarında sıklıkla karşılaşacağımız bir husus da, zorlukların aslında kulu bu dünyada pişirmek için Allah'a yaklaştırmak için vesile olarak görülmesidir. Halk arasında: "Allah sevdiği kulunun imtihanını zor eylermiş." Sözü buna gönderme yapar. Evet, Türkiye'de bir eşcinsel olmak zor. Ama biliyorum ki sabır edinilebilecek en güzel erdemlerden biri. Zorluklar içerisindeyken de kalbini açık ve temiz tutabilmek, asıl maharet bunda. 

Bu demek değildir ki, hakim cinsel yönelimde olan biri gaflet uykusundan kalkamaz. Bilakis en azından cinsel kimliği üzerinden lehine işleyen bir dünyada bunun dışına çıkabilmesi onun için ne mutlu. Aşkın imtihanını cinsiyetlerden öte madde dünyasından mânâ dünyasına bir açılım olarak görürsek, kimimiz bunu karşı cinsiyle, kimimiz hem cinsiyle, kimimiz de cinsiyetlerin ötesinde deneyimliyor. Hepimiz aynı dünyasal kaderi paylaşıyor ve birin parçası olduğumuza inanıyorsak (Tevhid bunu gerektirir.), bir hükme varırken tevhidi bozmamaya (Tevhid kavramıyla ilgili detaylı açıklamayı bloğumun temel kavramlar bölümünde verdim.) da imtina etmemiz gerekiyor. Ahir zaman hakikati bize gösteriyor ki ne cinsiyet sadece kadın ve erkek, ne de cinsel yönelim sadece heteroseksüel. O zaman birliği maddenin ötesinde bir manada idrak ederek bu çatışmadan ve ayrışmadan mükafatlanabileceğimize inanıyorum. Sözlerimi Yunus Emre'den bu dizelerle sonlandırıyorum:

"Gönül Calab*’ın tahtı, Calap gönüle baktı

İki cihan bedbahtı, kim gönül yıkar ise

Sen sana ne sanırsan ayruga da onu san

Dört kitabın manası budur eğer var ise"

*Eski Anadolu Türkçesinde Allah.

*KaosGL.org Gökkuşağı Forumu’nda yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur. Yazının KaosGL.org’ta yayınlanmış olması köşe yazılarındaki görüşlerin KaosGL.org’un görüşlerini yansıttığı anlamına gelmemektedir.


Etiketler: yaşam, din/inanç
nefret