21/01/2011 | Yazar: Şahika Yüksel

Dünya Sağlık Örgütü’nün

Dünya Sağlık Örgütü’nün Cinsel Sağlık tanımı; “Cinsellik fiziksel, duygusal, entelektüel ve sosyal yönlerinin kişiliği, iletişimi ve aşkı zenginleştirici etkilerinin bileşiminden oluşur.
Herkesin cinsel bilgilere ulaşma ve cinsel ilişkiyi zevk için veya üreme amacıyla yaşama hakkı vardır. Cinsel bir varlık olarak insanın salt bedensel değil; duygusal, düşünsel ve toplumsal bütünlüğünü sağlayan, kişilik gelişimi, iletişim ve sevginin paylaşımını olumlu yönde zenginleştiren ve arttıran sağlıklılık halidir. Cinsel sağlık bir kişinin cinsel yaşamını bir zorlama olmadan, mutlu ve zarar görmeden sürdürebilmesidir. İstenmeyen gebelikler, güç kullanma, şiddet ve ayrımcılık riskinden bağımsız olarak cinselliği yaşama halidir. Kişi cinselliği istediği kişi ile ve istediği biçimde yaşamalıdır. İster ikisi de aynı cinsiyetten, ister farklı cinsiyetten olsun kişilerin cinselliği farklı boyutları ile paylaşmaları en doğal insan hakkıdır. İsteyen kişi karşı cinsten bir partnerle, isteyen kişi kendi cinsinden bir partnerle ve sadece istediği zaman, zor baskı altında kalmadan sevişmeyi veya sevişmemeyi seçebilir”. 
 
DSÖ cinsellik tanımında aynı karşıt cinsellikte olmak gibi eşcinsellik de tam zamanlı, yaşamın özel ve kamusal alanlarını kapsayan, bir kimlik ve var oluş biçimi olduğunu açıklıkla ifade edilmektedir. 
 
Cinsel Kimlik
Cinsel kimlik kişinin kendi bedeni ve benliğini belli bir cinsiyet içinde algılayışıdır; Cinsel yönelim kişide cinsel duygu, istek ve davranışların belli bir cinsiyete çekimidir; Cinsel rol ise toplum içinde cinsellik açısından dışa vuran davranışların görünümüdür.
İnsan yaşamının doğumdan itibaren cinsiyet (gender) ve cinsellik (seks) çerçevesinde örgütlendiği söylenebilir. Çok seyrek rastlanan interseks vakaları hariç, anatomik cinsiyet doğuştan belirleniyor. Kimlik (identity) bir bütündür. Birbirinden kavramsal olarak ayrılabilen bireysel ve sosyal iç içe iki parçası vardır. Sosyal kimlik kişinin toplumdaki yeri ve onun için tanımlanmış rollerden oluşur. Kişisel olanı ise, kendi iç ruhsal süreçlerini barındırır.
 
Eşcinsellik:
Eşcinsellik, biseksüellik ve heteroseksüellik gibi insanda tanımlanan üç yönelimden biri olup bir hastalık değil yönelim farklılığıdır.   “Homoseksüel” sözcüğü, ilk kez Almancada 1824´de Kertbeny tarafından, İngilizcede ise yıllar sonra 1891´de Addington tarafından kullanılmış. Heteroseksüel (karşıt cinsel ) kişiler karşı cinsten bir partner seçerken, homoseksüel (eşcinsel – lezbiyen) kişiler kendi cinsinden partner seçer. Eşcinsellik her iki cinsiyet için kullanılan bir terimdir. Son yıllarda Türkçede de iki cinsiyet içinde gey terimi de yaygın olarak kullanılmaktadır. Hem kadınlara hem erkeklere cinsel arzu duyan, uyarılan ve iki cinsle de cinsel ilişki kuran kişilere biseksüel denir (GLB). Eşcinseller cinsel kimliklerinin anatomik yapısı ile uyumlu kişiler olup sadece cinsel arzu ve hayatlarında değil yaşamın tüm alanlarında kendilerini “kendi cinsine yakınlık duyan ve/ yaşayan bireyler olarak görürler. Karşıt cinsel olmak gibi, GLB olmak da kişinin kendi isteği ile seçilen bir özellik değildir. Çok erken yaşlarda belirlenmiş bir durumdur. Ama kişinin cinsel kimliğini keşfi zamanla ve aşamalı olur. Cinsel arzu ve fanteziler, cinsel eylem daha sonraki yaşlarda ergenlikle birlikte giderek netleşir.
 
Sosyal Dışlama:  Sosyal dışlanma kavramı son yıllarda İngiltere’den başlayarak dünyada tartışılan bir kavram Sosyal dışlama en temel insan haklarına erişmede ve bu hakkı kullanma anlamında yaşanan olumsuzluklar olarak tanımlanabilir. Sosyal dışlama, kişiyi yaşamdan uzaklaştıran maddi ve duygusal yoksulluk içinde olmasını haklarını koruyacak kurumlardan yoksun kalmaları anlamına gelir. Sosyal dışlama çok boyutludur. Kişinin yakınlık kurmasını zorlaştırır, yalıtır, yaşam standartlarını düşürür. Bir bölüm insan cinsel kimliğinden dolayı bazen yaşam boyu veya hayatlarının bazı devrelerinde sosyal olarak dışlanabilirler. Sosyal dışlamanın ne olduğunun tartışmaları sürmektedir. Sosyal dışlamanın sadece maddi yetersizlik olmadığı ve yoksulluktan fazlasını içerdiği konusunda akademisyenler ve politikacıların uzlaşmaktadır (Estiville 2003).

Sinsi travma-kültürel travma:
Eşcinsellik, biseksüellik ve heteroseksüellik gibi insanda tanımlanan üç yönelimden biridir. Eşcinsellik bir hastalık değil yönelim farklılığı olup bir hastalık olmadığı yaklaşımı 40 yıl önce terk edilmiş ve psikiyatrik hastalık tanı listelerinden çıkarılmıştır. Uluslararası ve ulusal hekim örgütlerince eşcinsellik heteroseksüellik gibi sağlıklı bir durum olarak kabul edilmektedir. 1973´de APA (Amerikan Psikiyatri Birliği) ve 1990´da DSÖ psikiyatrik tanı sınıflamalarından çıkarılmıştır.
Eşcinselliğin bir ruhsal hastalık olmaktan “bilimsel olarak” çıkartılmış olması aynı kabulün bireyler dahası bazı profesyoneller tarafından içselleştirilmesi ve onlarda gönülden yerleşmesi için yeterli değildir. Heteroseksist dünyanın somut bir işareti olan homofobi genel anlamda herkesi etkileyebilen bir anlayış olarak toplumda egemenliğini sürdürmektedir.
Sinsi veya kültürel travmanın varlığı ve etkileri az bilinen bir kavram. Heteroseksizm toplumun büyük kurumları tarafından karşıt cinsel olmayanları ayrımcı olmaya kışkırtılır. Eşcinselleri bir grup olarak sosyal olarak dışlama tehlikesine açık olduğu tartışılırken sinsi travmayı dikkate almak gerekir. Kendi cinsine yakınlık duyan GLB bireylerin kimliklerini görünmez tutarak yaşamak zorunda kaldığı, bir ülkedir. Tekrarlayan travmalara maruz kalan veya maruz kalma tehdidi ile yaşamak kaçınılmaz olarak kişilerin ruh sağlığının etkiler. Dışlama ve ayrımcılık örnekleri bireysel ve kurumsal düzeyde yaşanır ve etkileri çıkar. Aileler öğrendiğinde şiddet uygulayabilir, aşırı kontrol edip, sahip olduğu hakları kısıtlayabilir, evden uzaklaşmasına, neden olabilir, okulda idareci, öğretmen ve akranları tarafından aşağılanırlar, askerlikten çürük raporu verilir, partnerleri ile aynı cinsiyetten oldukları için yasal evlilik hakları yoktur, onlarla ilişkileri uzun süreli olsa bile resmen kabul edilmez ve yasal ortaklık hakları olmaz. Bu tür tutum ve davranışlar sonuçta kişinin sosyal ve ekonomik güvenliğini sürekli olarak tehdit eden bir nitelik kazanabilir. Benlik duygularını etkileyen bu muamelelerle duygusal gelişimleri olumsuz olarak etkiler ve kendinden utanç duymasına yol acar. Erken yaşta yaşanan bu travmalar- baskılar kişinin gelişimini derinden ve sürekli olarak etkileyebilir. Nefret suçu, bir kişiye veya gruba karşı ırk, dil, din, cinsiyet ve cinsel yönelim gibi önyargı doğurabilecek nedenlerden ötürü işlenen, genellikle şiddet içeren suçlar. Eğer tekrarlamışsa ve sürekliliği varsa, suç işleyenler nefret grubu olarak adlandırılırlar.
Avrupa Komisyonu ayrımcılığa maruz kalan kişilerin aynı zamanda yoksulluğa ve sosyal dışlanma riskine maruz kaldığını kabul etmektedir. Bu ayrımcılıklar ergenlikte yaşanırsa tüm hayatını geleceğini etkileyebilecek ve genci daha kırılgan bir pozisyona itecektir. Ergenlik devresinde evde, okulda ve geniş sosyal çevrede dışlanmanın o ergenin geleceği ve gelişimi üzerinde çok ciddi anlamı vardır. Gelişim olasılıklarını sınırlayıcıdır.
 
Açığa çıkma- Kendisi olma Süreci:
Türkiye’de bir ruh sağlığı merkezine gelen GLB kişilerin, yönelimlerini fark etme yaşları ile birine açılma-paylaşmaları arasındaki uzun bir zaman olduğu ve özellikle önergenlik ve ergenlik devresini çok çalkantılı yalnız, kaygılı ve sıkıntılı olarak geçirdiği de gözlemlerimiz arasındadır. 
Gençlerin cinsel ilgisinin arttığı ve cinsel deneyimlerin başladığı bir devre olarak ergenlik bütün gençler için önemli ve kırılganlık riskinin olduğu bir devredir. Eşcinsel, lezbiyen ve biseksüel ergenler (GLB), akranları olan karşıt cinsel gençlerden farklı olarak ek işler ve zorluklar yaşarlar. Toplumda hemen herkes karşı cinsi cazip buluyor rolünde görünür. Eşcinsel ergenlerin kendilerine model alabileceği açık gözlenebilir örnekler yoktur. Toplumsal baskı ve dışlanma nedeniyle GLB gençlerin kendilerini tanıma-keşfetme devresinde, cinsel ilgilerinin akranlarından farklı olduğunu keşfetmeleri sancılı olur. Toplumda egemen olan homofobik önyargıları değiştirecek bilgi kaynaklarına ulaşımları çok sınırlıdır. Anne babaları ve yakınlarına kuşkularını ve yeni keşiflerini soramazlar. Cinsel eğitimin yer aldığı okullarda bile eşcinsellikle ilgili doğru bilgi bulunmaz. Gençlerin çok önemli bir destek kaynağı olan akran arkadaş danışmanlığı da GLB bireyler tarafından kolayca kullanılamamaktadır. Kendi bedenlerini ve cinselliklerini tanıdıkça, durumlarını ve sorunlarını açılayamaz, sorunlarını paylaşamazlar, suçluluk duyguları ile içlerine kapanırlar, bu nedenle kaygı, depresyon ve intihar riski artar.
 
Uzmanlar Kim?
Eşcinsel kimlik gelişimi karşıtcinsel kimlik gelişiminden farklı olarak kendi kimliklerini kabul etmek için farklı bir süreçten geçer. Eşcinsel cinsel yönelim kimlik gelişimi hakkında farklı modeller ileri süren yazarlar var. Bu yazarlardan biri olan Vivien Cass (1979), GLB bireyin kendi cinsine yönelik ilgisini fark etmesiyle belirginleşen, o zamana kadar geliştirmiş olduğu heteroseksüel kimlikle uyumsuzluk nedeniyle kafa karışıklığı yaşadığı, çevrenin homofobik tepkileri ve reddinden kaynaklanan korku, kaygı, suçluluk ve utanç duyduğu aşamalar tanımlanmıştır. Kişisel gelişim ve çevre ile etkileşimin imkan verdiği seyirde kişinin bütünlüklü bir kendiliğin bir bileşeni olarak olumlu bir eşcinsel cinsel yönelim kimliği geliştirdiği gösterilmiştir. Cass’ın formasyonundaki basamaklar şunlardır: kimlik şaşkınlığı, kimlik karşılaştırması, kimlik, kimlik toleransı, kimlik kabulü, kimlik gururu ve sonunda kimlik bütünleşmesi.
Son noktada ‘’bütünlük’’ edinilir. Bu basamaklar her zaman sırayla gitmez. Geliş gidişlerle bir ileri bir geri hızlanarak duraklanarak basamakları geçer. Kısaca, Cass’a göre; batılı psikolojisinde gelişimin temel taşlarından kendini-gerçekleştirme, kişisel olgunluk, bireysellikle kişi yetkin hale gelir. Her basamakta bazı değişiklikler getirir: Açılmadan önce olan ve açılmaya doğru gidebilecek olan devrelerde GLB bireyi heteroseksüelleştirmeye kalkışan “iyi niyetli” birçok ruh sağlığı uzmanı kişiye psikoterapide zarar verebilir. Kimlik formasyonu anlayışı psikoterapötik uygulamalarda cinsel azınlıktan olan kişilerle çalışan psikoterapistlere rehber sağlayabilir. Hedef, kişinin sosyal yapılanmasında, erotik ve duygusal cazibesinin bütünleştirerek, olumlu GLB kimliğin yapılanmasına yol göstermektir.
 
Nasıl Bir Tedavi?
Cinsel yönelimi değiştirmek için psikoanalitik yaklaşımlar, davranışçı tiksindirerek kaçınma oluşturacak, caydırması beklenen, tedaviler uygulanmışsa da bu tedavilerden hiçbiri kişinin kimliğini değiştiremeyeceği için etkin olmamıştır. Eşcinsellik etkin tedavisi olmayan bir hastalık değildir. Hastalık olmadığı için tedavisine yer yoktur. Cinsel yönelimi değiştirmeğe kalkışan profesyoneller vardır. Onarım tedavisi olarak tanımlan uygulamalar, cinsel kimlikle değil cinsel yönelimle ilgilidir. Bu yaklaşımlar bilimsel olarak kabul gören yöntemler değildir. Uygulayanlar, mesleği kötüye kullanmaktadır.
Ruh sağlığı çalışanlarının bu süreçte rolü kişiyi eşcinsel ya da heteroseksüel “yapmak” değil, karşılaştığı güçlükleri anlamasını, baş etmesini kolaylaştırmak, kendini olduğu gibi kabullenmesini kolaylaştırmak, kendini homofobik tepkilere karşı savunma becerilerini rasyonel şekillerde kullanıp, baskı ve inkar gibi mekanizmaların yersiz kullanımıyla yüzleştirme, gelişiminin doğal seyrini tamamlarken yaşının gerektirdiği olağan becerileri edinmesini desteklemektir (Düzyürek, 1997).
Ruh sağlığı profesyonelleri, psikoterapistler GLB kişilerin takdim ettikleri sorunları sistemli olarak değerlendirmelidir. Ayrıca bu grubun sorunlarını değerlendirirken, psikoseksüel stresörlerin belirtilerini, psikoseksüel kişilik yapısının ve şimdiki işlevsellik derecesinin kültürel heteroseksüel kültürün etkisi ile taraflı olabileceğini gözden kaçırılmamalıdır. Kişiler arası veya aile ile ilgili patolojiler atlanmamalı veya hafife alınmamalıdır.
Depresyona GLB bireylerde sık rastlanır. Heteroseksüel makro kültür ve özellikle çevresine açılamayan veya açılıp destek almayan kişilerde çifte yaşam sürmek depresyona neden olur. Depresyon aynı zamanda unresolved kimlik, GL olarak etiketlendirilme, ilişki zorluklarıyla bağlantılı olabilir. Depresif duygu durumla giden uyum bozukluğu, kronik/major depresyon olarak adlandırılabilir. Cinsel kimlik krizinde, eşcinsel yönelimli kişi “tanımlanabilen psikososyal stresör/lere tepki olarak klinik değeri olan önemli duygusal/davranışsal belirtiler” geliştirebilir. Bir dizi çözümlenmemiş strese muhatap olan GL kişiler kendilerini depresif bir tablo ile takdim edebilir (Ritter , Terndrup 2002).
Diğer cinsel yönelimler gibi eşcinsellik de irade ile yapılan bir tercih sonucu değildir. Teşvik edilebilir ya da teşvikler sonucu ortaya çıkabilir bir durum değildir. Ruh sağlığı çalışanlarının kimseyi bir cinsel yönelime teşvik etmek gibi bir görevi ve etkisi yoktur.
 
Türkiye’den eşcinsellerin sosyal dışlanmasının örnekleri:
Türk Ceza Kanununa göre eşcinsellik hiç bir zaman suç olmamıştır. Türkiye’de DSÖ hastalık sınıflamaları kullanılmaktadır. Askere alınmayan veya muaf tutulan eşcinsel kişiler kayıtlara anti-sosyal kişiler olarak geçer. Hastalık olmadığı bilinmekle birilikte eşcinsel olduğu bilinen veya kendi bildiren erkeklere askerlik yaptırılmaz. Zaman zaman uygulandığını duyduğumuz askerlik muayenesi sırasında, eşcinselliğin kanıtlanması için kişinin cinsel kimliğin kendi cinsiyetinden biri ile olduğunun görsel malzemelerle belgelenmesi istenmesi insan haklarına ve bu mahrem belgeleri isteyenler doktorların davranışı tıp ahlakına uygun değildir.
2009 gazetelerine bakarak halen yaşanan sosyal dışlama örneklerine bir göz atalım; Eşcinsel olduğu için damgalananlar, işten çıkarılan veya istemeden erken emekli olan polis, imam, hakemlerin öykülerini okuyoruz. Bu haberler mağdurların kimliğini açık ederken onları sadece işten uzaklaşmasını ve ekonomik zarara uğramasına neden olmaz. Aynı zamanda bu kişiler birilerine zarar vermiş gibi takdim edilir. Sanki sahte bir imam bizi aldatmış veya hakem şike yapmış gibi aşağılanarak takdim edilir. Aile ve dost çevrelerine bir anlamda teşhir edilirler. Arkadaşları ona “top” derken ve alay ederken okuldan uzaklaşan çocuklar eşcinsel oldukları için eşit eğitim haklarını kullanamayan gençlerdir.   
Gazetelerdeki bu haberler, okuyan veya görsel basında bunları izleyen, henüz çevresine cinsel kimliğini açıklamamış eşcinsel gençlere sinsi sinsi korku ve güvensizlik veren bilgilerdir. Bu haberlerin basında yansıma biçimi de basın ahlakına uygun olmamaktadır. Daha önemlisi son aylarda ülkemizin resmi yasal yetkilileri, bilimsel dayanağı olmayan açıklamalar yaptılar. 
Bunlardan ilki 06.11.009 tarihinde Diyanet işleri başkanlığından yapıldı. “Din ve Toplum” ana başlığı altında “Sosyal Problemler Karşısında Din ve Diyanet” konusunu ele alan IV. Din Şurası kararlarından 19. Kararda, Eşcinsellik “cinsel davranış bozukluğu” olarak tanımlanıyor ve eşcinselliğin tedirginlik verici şekilde yayıldığı ve bu yayılışa İslam’ın tavır ve cevabının değişmediği, eşcinselliğin hiçbir şekilde kabul edilemez olduğu belirtiliyor. İnsan doğasına aykırı bulunan eşcinselliğin, eşcinselleri hedef göstermeden ve rencide etmeden giderilmesi gerektiği ve bu yönde yapılacak girişimlere destek verilmesi gerektiği vurgulanıyor.
Diyanet İşleri başkanlığı, 2005 yılı içersinde, özellikle Alo Fetva hattına gelen başvuruların artmasının üzerine konuyla ilgili olarak 35 kişiden oluşan bir uzmanlar heyeti oluşturduğunu ve bir fetva açıklanacağını duyurmuştu. Yapılan açıklamada bu konudaki bilimsel makalelerin derleneceği, doktor, psikolog ve sosyologlardan görüş alınacağı, özellikle AB ülkelerinin mevzuatıve eşcinsellere yaklaşımı masaya yatırılarak, bazı Batı ülkelerinde ‘eşcinselliğin hastalık olmaktan çıkarılmasında dikkate alınarak ayet, hadis ve sünnetler esas alınarak bir fetva yayınlanacağı duyurulmuştu.
Bilimsel verilere dayanmayan bir diğer açıklama Avrupa Konseyi Aileden Sorumlu Bakanlar Konferansı’nın Viyana’da yapılan toplantısında, “Farklı aile formlarında yetişen çocukların haklarına ilişkin” düzenlemeler ele alındığı toplantıda Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanı Selma Aliye Kavaf tarafından yapıldı. Türkiye, “Ülke olarak eşcinsel evliliği ve ebeveynlik kurumunu kabul etmiyoruz” diye itiraz etti. Avrupa Konseyi, Türkiye’nin yazılı itirazını dikkate aldı. Türkiye´nin görüşünü dikkate alan Avrupa Konseyi, deklarasyonda yer alan “Bugünlerde aile farklı yaşam biçimleri düzenlemelerini ifade etmektedir ve Avrupa’daki çocuklar çocuğun hayatı süresince değişebilen farklı aile formları içerisinde büyümektedir” maddesine “bu aile formlarının ülkeden ülkeye farklılık göstermekte olduğu” ifadesi eklendi.
Çeşitli aile oluşum formlarında yetişen çocukların hakları ve yasal durumlarıyla ilgili standartlar koyma olurluğunun değerlendirilmesinin tavsiye edildiği maddeye ise yine Türkiye’nin talebi üzerine “ulusal yasal çerçeveler kapsamında değerlendirilmesi” ifadesi konuldu. Bakan, Türkiye’nin geleneksel aile değerlerine önem verdiği belirterek, “Yasalarımızda eşcinsel evlilik bulunmamaktadır. Tavsiye kararı niteliğinde de olsa farklı aile formları ile ilgili hassasiyetimizi Avrupa Konseyi’ne ilettik. Konsey de bunu dikkate alarak deklarasyon metninde gerekli olan değişiklikleri yaptı” dedi.
Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanı Selma Aliye Kavaf “Ben eşcinselliğin biyolojik bir bozukluk, bir hastalık olduğuna inanıyorum. Tedavi edilmesi gereken bir şey bence. Dolayısıyla eşcinsel evliliklere de olumlu bakmıyorum. Bakanlığımızda onlarla ilgili bir çalışma yok. Zaten bize iletilmiş bir talep de yok. Türkiye’de eşcinseller yok demiyoruz, bu vaka var” dedi. Ardından Sağlık Bakanı Recep Akdağ “Şu bir gerçek, Türkiye’de eşcinsellik yaşayanlarca zor bir şeydir. Ayrımcılık sebebi olabilir. Toplum insaflı olmak durumundadır. Eşcinsel evliliklerin yapılabileceği konusu bizim toplumumuzun kabul edebileceği bir durum değildir. Çocukların cinsel eğitimlerinin doğru gelişebilmesi için gerekenleri yapmalıyız” diye cevap verdi.
Bilimsel temeli olmayan, kanıta dayanmayan bu yanıltıcı açıklamaları düzeltmek ve kamuoyunu doğru bilgilendirmek amacıyla Türkiye Psikiyatri Derneği (TPD) ve Cinsel Eğitim, Tedavi ve Araştırma Derneği (CETAD) 10. Mart 2010 da yaptıkları basın açıklamasında şunları ifade etmiştir; “Cinsellik hakkında yetkin olmayan kişilerce basına yanlış bilgiler verilmesi ülkemizde ciddi bir sorundur. Bu konu ile de ilgili olarak uzman kisvesi altında bilimsel gerçeklere aykırı bir şekilde eşcinselliğin hastalık olduğu yönünde demeçler verilmekte, onarıcı terapi gibi yıllar önce terk edilen bazı tedavi yöntemleri bilimsel veriymiş gibi sunulmaktadır. Bu açıdan özellikle kamuoyunun yanlış bilgilenmesinin engellenmesi için basınımızı uzman görüşü alırken alanında yetkin hekim örgütlerini tercih etmeleri konusunda duyarlı olmaya çağırıyoruz”.

Öneriler:
Eşcinsellerin varlığını görmezden gelen homofobik bir anlayışa karşı mücadeleye yer verilmesi toplum sağlığı ve ruh sağlığı çalışmalarında bir zorunluluktur.
Toplumsal düzeyde, eşcinsellerin varlığın görmezden gelen toplumlarda homofobik anlayışla mücadele etmek ruh sağlığı alanında çalışanların sorumlulukları arasındadır. Bireysel düzeyde aileler doğru ve önyargısız olarak bilgilendirilmeli, eşcinsel bireylere kendilerini keşfetmelerine ve kabul etmelerine fırsat veren bir anlayışla iletişim kurulmalıdır. 
Özelikle GLB gençler ve aileleri için danışma kaynağı olabilecek olan öğretmen, hemşire, doktor, psikolog, pedagog, sosyal hizmet uzmanı ve benzer alanlarda çalışan kişilerin bu gruba yönelik tutumlarında önyargısız, saygılı, ilgili olmalıdır. Ayrıca, GLB bireylerin gereksinimlerinin, olası zorluklarının neler olabileceğini, kendi disiplinlerinin sınırları içinde sorumluluklarını bilmelidir. Bu amaçla sadece resmi okul yıllarında değil mezuniyet sonrası eğitim programlarında da yer almalıdır.
Ruh sağlığı alanında çalışanlar temelde kişinin kendini kabulüne dayanan (gay affirmative) tedavi anlayışı benimsenerek, kişinin kendini keşfetmesine ve içselleştirdiği homofobi ile başa çıkma yolları araştırılmalıdır.
GLB kişilere karşı homofobiyi yenmenin ilk adımı onları tanımakla olacaktır. Yakınlık kurma, tanışma ortamı sağlanması. Lambda, Kaos GL gibi sivil toplum kuruluşlarında, kendine yardım grupları gençleri ve aileleri bilgilendirmek ve destek/paylaşım sağlamak için önemli bir kaynak sağlamaktadır.
 
Yararlanan kaynaklar:
American Psychiatric Association Diagnostic and Statistical manual of mental disorders (4th ed.) Washington: 1994
Baird V. Cinsel Çeşitlilik: Yönelimler Politikalar Haklar ve İhlaller. İstanbul: Metis Yayınları. 2004
Butler J. Cinsiyet Belası. İstanbul: Metis Yayınları, 2008
Cass VC. 1979 Homosexual Identity Formation: A Theoretical Model, Journal of Homosexuality. 4: 219- 235
Cabaj, RP, Stein TS Textbook of Homosexuality and Mental Health, Washington: American Psychiatric Press: 1996
Düzyürek, S. Eşcinsel Bireylerle Psikoterapi. Noropsikiyatri Arsivi 1997 (34) (4); 192-213
Estivill, J. Concepts and Strategies for Combating Social Exclusion. Geneva: International Labour Organisation. 2003.
Fergusson DM, Horwood J, Beautrais AL 1999 Is Sexual Orientation Related to Mental Health Problems and Suicidality in Young People. Archive General Psychiatry 56, 876-880
Hürriyet Gazetesi 7.Mart 2010
Judit TakácsApril 2006ILGA-Europe and IGLYO Social exclusion of young lesbian, gay, bisexual and transgender (LGBT) people in Europe 
Ritter K.L., Terndrup A. I. Handbook of Affirmative Psychotherapy with Lesbians and Gay Men . Guilford New York. 2002
Russell, Stephen T. – Kara Joyner 2001. Adolescent sexual orientation and suicide risk: Evidence from a national study. IN: American Journal of Public Health, 91: 1276-1281.
Rivers, Ian – Daniel J. Carragher (2003). Social-Developmental Factors Affecting Lesbian and Gay Youth: A Review of Cross-National Research Findings. IN: Children & Society 17: 374-385
TPD ve CETAD ortak basın açıklaması 10.3.2010 www.psikiyatri.org.tr
KAOS-GL; www.kaosgl.com,
ILGA; www.ilga.org,  
Yetkin N. Homofobi, Terapistler, Homofobi Karsiti Egitim Kaos GL 2006; 29: 27 – 29
Yüksel Ş. Ruhsagligi ile Ilgili Destek Isteyen GLB Bireyler ve Aileleri ile Calismak” Kaos GL 2006; 29: 22 – 26
Yüksel Ş. Farklı Cinsel Kimlikler 311-318. Psikiyatri Yayına Hazırlayan Kulaksızoğlu I B, Tükel R, Üçok A, Yargıç İ, Yazıcı O, İstanbul Üniversitesi Yayınları, İstanbul 2009
Yüksel Ş. Sosyal Dışlama ve Eşcinseller Bu bildiri Sosyal hizmet Sempozyumu’ 09 Sosyal Dışlanma ve sosyal Hizmet. 12-14 Kasım 2009 kongre kitabında (yayında)
WAS World association for Sexual Health 2008 Sexual Health fort he Millenium. A Decleration and Technical Document. Minneapolis, MN, USA

 
Prof. Dr. Şahika Yüksel, İ.Ü. Tıp Fak. Psikiyatri A.B.D.
 

Etiketler: insan hakları, sağlık
nefret