29/01/2025 | Yazar: Atilla Dirim
Bu satırları bir LGBTİ+ ebeveyni olarak yazıyorum. Bizim evlatlarımız veba değildir, Sayın Erdoğan. Sadece kendi varoluşlarını yaşamak isteyen insanlar. Hani hiç ağzınızdan düşürmediğiniz “fıtrat” kavramı var ya, işte bizim çocuklarımız da kendi fıtratlarını yaşamak istiyorlar. Birbirlerini sevmekten, kendilerini gerçekleştirmekten başka amaçları da yok, başka istekleri de.

Fotoğraf: Serra Akcan / csgorselarsiv.org
Sayın Cumhurbaşkanı partisinin gençlik kolları kongresinde yaptığı konuşmada “Tüm dünyaya veba gibi yayılan LGBT sapkınlığından” söz etmiş. Vebanın bir diğer ismi “kara ölüm”. Ta antik çağlardan beri bilinen bir hastalık. Farelerden bulaştığına inanılıyor ama aslında bu hayvanların üzerinde yaşayan pireler yoluyla bulaşıyor. Ortaçağda Avrupa’yı kasıp kavurmuş ve nüfusun üçte birinin ölmesine neden olmuş. Düşünebiliyor musunuz? Yaşayan her üç kişiden biri! Çok emin değilim ama sanırım dünya savaşları bile bu kadar yıkıcı olmamıştı.
Bu satırları bir LGBTİ+ ebeveyni olarak yazıyorum. Bizim evlatlarımız veba değildir, Sayın Erdoğan. Sadece kendi varoluşlarını yaşamak isteyen insanlar. Hani hiç ağzınızdan düşürmediğiniz “fıtrat” kavramı var ya, işte bizim çocuklarımız da kendi fıtratlarını yaşamak istiyorlar. Birbirlerini sevmekten, kendilerini gerçekleştirmekten başka amaçları da yok, başka istekleri de.
Ne diyeceğinizi çok iyi biliyorum. “Böyle fıtrat mı olur?” diyeceksiniz, hemen cevabını vereyim: Evet, olur! Dünya Sağlık Örgütü, 1 Ocak 1993 tarihinde eşcinselliği "Uluslararası Hastalıklar Sınıflandırması"ndan çıkardı. ICD-10 maddesi "cinsel yönelim, tek başına, bir rahatsızlık/hastalık olarak kabul edilemez" şeklinde.
20-28 Mayıs’ta gerçekleşen 72. Dünya Sağlık Meclisi sırasında Dünya Sağlık Örgütü, Uluslararası Hastalık Sınıflandırmasının 11. Revizyonunu (ICD-11) resmi olarak kabul etti. Yeni kabul edilen ICD-11’de trans ve trans kimlikle ilgili kategoriler, Zihinsel ve Davranışsal Bozukluklar bölümünden çıkarıldı. Trans kimliklerin resmi olarak ICD-11 sınıflandırması, onların tamamen hastalık kategorisinden çıktığı anlamına geliyor. Yani çocuklarımızın “fıtratı” tamamıyla normal bir durum.
Bu kez de “Dünya Sağlık Örgütü’nden de, aldığı kararlardan da bize ne? Biz bildiğimizi okuruz!” diyebilirsiniz ama hemen şu bilgiyi hatırlatayım: Sizin başında bulunduğunuz Türkiye Cumhuriyeti devleti, Dışişleri Bakanlığı resmi internet sitesinden alınan bilgilere göre, 9 Haziran 1949 tarih ve 5062 sayılı kanunla Dünya Sağlık Örgütü Anayasası’nı onaylayarak, örgüte üye olmuş. Teşkilatın kuruluş tarihi 1948; yani kuruluşundan hemen bir yıl sonra Türkiye teşkilata üye olmuş ve 76 yıldır kesintisiz üyeliğini sürdürüyor.
Bu kadar uzun zamandır üyesi bulunduğumuz bu köklü kurum, LGBTİ+ varoluşunu hastalık kategorisinden çıkarttı. Bunun siyasi bir karar olduğundan dem vurduğunuzu duyar gibi oluyorum, ancak bunlar yıllara dayalı bilimsel çalışma ve analizlerin sonuçları, Sayın Erdoğan. Bu kararların nasıl alındığı elbette Dünya Sağlık Örgütü’nün veri tabanlarında mevcuttur. Bunları inceletecek yeterli kaynağa sahip olduğunuzdan şüphe duymuyorum.
Doğum oranlarının düşmesi, evlenmelerin azalması, boşanmaların artması sizi endişelendiriyor, bunun farkındayım. Bunu “cinsiyetsizleştirme” adı altında LGBTİ+ varoluşunun etkisine bağlıyorsunuz. Sayın Erdoğan, bu durumun ekonomik krizle ilgili olabileceğini gerçekten de düşünmüyor musunuz? İnsanların bırakın üç çocuğa, bir çocuğa bile layıkıyla bakamayacaklarından korktuğunu fark etmiyor musunuz? Bunu da geçtik; her gün medyada kadın cinayetleriyle ilgili haberleri okuyoruz. Dikkat ederseniz kadınları öldürenlerin neredeyse tümünün “aileden” erkekler; kocalar, eski kocalar, babalar, abiler, amcalar… Kadınlar artık bu erkek zihniyetiyle birlikte yaşamayı istemiyor olamaz mı? Bu zihniyetin hiç mi etkisi yok, evlilik oranlarının düşmesinde? Bu anlayışın değişmesi için anlamlı bir çaba harcandı mı hiç?
Sayın Erdoğan, aileyi korumak ve güçlendirmek istiyorsanız, işe son derece özet olarak yazdığım bu hususlara odaklanmakla başlayabilirsiniz. Çocuklarımızın konuyla yakından uzaktan ilgisi bile yok. Vaktiyle bizi teğet geçtiğini söylediğiniz ve etkilerini bugün olanca ağırlığıyla hissettiğimiz ekonomik krizi de mi evlatlarımız çıkardı? “Ya benimsin ya toprağın” anlayışını çocuklarımız mı yarattı?
Sayın Erdoğan, evlatlarımıza yönelik nefret söylemlerinde bulunmaktan vazgeçin. Her gün hedef gösterilen evlatlarımız için korku ve endişeyle yaşayan biz LGBTİ+ ebeveynleri, çocuklarımızın temel hak ve özgürlüklerini savunmaya, evet, sizinki de dahil, kapıları aşındırmaya, gücümüzün yettiği her yerde, evlatlarımızın yanında olmaya devam edeceğiz.
*KaosGL.org’ta yayınlanan köşe yazıları, KaosGL.org’un editoryal çizgisini yansıtmak zorunda değildir. Yazı ve çizimlerden yazarları ve çizerleri sorumludur. Yazının ya da çizginin KaosGL.org’ta yayınlanmış olması köşe yazılarındaki veya çizimlerdeki görüşlerin KaosGL.org’un görüşlerini yansıttığı anlamına gelmemektedir.
Etiketler: insan hakları, nefret suçları, aile, sağlık, siyaset, dünyadan, araştırma, inceleme, yorum