13/08/2011 | Yazar: Osman Bulugil

Galatasaray’ın yapacakları basit aslında. Yıllardır emekle büyüyen genç yeteneklerine şans vermek. Şans verdikten sonra da gelişmelerinin önünü açmak. Böyle bir oluşumda da, onların önünü isimleriyle kesen oyuncuları değil, onların oluşturduğu iskeleti tamamlayan oyuncuları transfer etmek.

Bir oyun felsefesine sahip olabilmenin önümüzdeki yılı şampiyon tamamlamaktan daha önemli olduğunun kavranmasıyla başlayabilir her şey. Galatsaray’ın bu konuda altyapısıyla öne çıkabilir. Tabi yönetimlerin anlayışına göre baktığımızda bu altyapı, son 10 yılda takıma az katkı sağladı. Başarılı yıllarında (2000) Galatasaray’ı var eden öncelikle altyapısıydı.
 
2010–2011 sezonunda Galatsaray’ın genellikle 4-2-3-1 dizilişiyle oynadığını gördük. İlk olarak şunu sorabiliriz: bu dizilimde birçok oyuncu rotasyona uğradı yıl içinde. Sol önde Serdar Eylik, forvet arkasında Emre Çolak’ı oynatsa daha mı az puan alırdı Galatasaray? Kesinlikle hayır. Ama alsaydı bile bu oyuncuları, genç yetenekleri kazanabilme yolunu açmış olurdu.
 
Bugün Emre Çolak veya Serdar Eylik bir Avrupa takımında olsa belki her maç 90 dakika değil ama sürekli artan bir süre ile oyuna katılırlardı. Gelişimlerinde duraksama olmazdı. Bu duraksamanın ya da gelişimin durmasının en iyi örneği yine Galatasaraylı Arda Turan.
 
Arda, as takımda oynamaya başladığında dikkat çeken özellikleri dar alanda topa hakimiyeti, driplingleri ve çalımlarıydı. Örneğin şut, duran topları kullanma, dikine öldürücü paslar atabilme ve sürat açısından daha zayıftı. Peki bugün bu zayıf olan özelliklerinden hangisinde gelişme kaydedebildi Arda? Hemen hiçbirinde.
Yine sol önde driplingleriyle, çalımlarıyla öne çıkan ve markajı artık kolay olan bir oyuncu Arda Turan. Sahip olduğu yeteneklerinde herhangi bir gelişme kaydetmiyor, kaydetse bile bu çok çok az oluyor. Benzeri bir örneği Aydın için de söyleyebiliriz. Fakat Aydın daha az şans bulduğu için Arda’nın durumundan biraz daha farklı. Bugün de Serdar Eylik ve Emre Çolak yetenekli ve gelişmeye müsait oyuncular. Emre Çolak özellikle dikine, rakip defansta forvete gol şansı yaratan, boşluk üreten paslar atabilmede gelişim kat ederse Galatasaray bir 10 numara kazanabilir. Fakat bunun için önce daha da kuvvetlenmesi gerekiyor. Tabi dripling, çalım ve süratini arttıran çalışmaları hiç aksatmadan yaparak. Yoksa Türkiye’de dört yıl sonra da gelecek vaat eden genç olarak nitelenmeye devam eder (Spor medyasında nasıl olsa 24–25 yaşına kadar genç oyuncu dendiği için). Mesele onları kadroya alıp sadece orada tutmakta değil, onların yeteneklerinin gelişmesinin önünü açmakta. Arda’da olduğu gibi var olan yeteneklerinin artık durağanlaştığı bir durumu tekrar yaşanmamasını sağlamak.
 
Bu açıdan Galatasaray’ın yapacakları basit aslında. Yıllardır emekle büyüyen genç yeteneklerine şans vermek. Şans verdikten sonra da gelişmelerinin önünü açmak. Böyle bir oluşumda da, onların önünü isimleriyle kesen oyuncuları değil, onların oluşturduğu iskeleti tamamlayan oyuncuları transfer etmek.
 
Bu transferi yapmak için de öncelikle ne oynayacağını bilmek gerekiyor. Kadroda artık var olmaması gereken oyuncuların isimlerine bakmaksızın oyun karakterine ters olmaları halinde yolların ayrılması gerekiyor.
 
Bu biçimde iskeleti kuran bir GS, bunun üzerine artık transfer yapmak çok kolay olacaktır. 

Etiketler: yaşam, spor
nefret