04/04/2012 | Yazar: Selçuk Candansayar

Başta Akit gazetesi ve web sitesi olmak üzere, dinci ve iktidar yancısı medyanın kendilerine muhalif gördükleriyle ilgili yaptıkları haberleri bu gözle değerlendirildiğinde her iki şablonun nasıl da sabit bir şekilde her durum için uygulandığı kolayca görülebilir.

Dinci medya, özellikle Akit gazetesi ve onun web sitesi ‘habervaktim’, Türkiye’de giderek yaygınlaşıp ağırlaşan ayrımcılık ve nefret söyleminin merkez üssü haline geldi. Kendilerine muhalif olarak gördükleri grup ya da birey, her kim olursa olsun aynı şablonu kullanarak bitmek bilmez bir nefret söylemini üretip duruyorlar.
 
Bu dil şiddetine maruz kalmak için PKK’li, ulusalcı, laik ya da solcu olmak fark etmiyor. İktidar yanaşması liberaller bile dilin sahibini azıcık üzdüklerinde, ‘gerçek yüzünü ortaya çıkardı’ ön ekiyle nasiplerini aynı şekilde alıveriyorlar. Devrimciler zaten bu dilin simgesel hedefi.
 
Bu söylem iki temel akıl yürütme kalıbı kullanılarak üretiliyor: gayriinsanileştirme ve şeytanlaştırma.
 
Her iki düşünme kalıbı, bir başka insana uygulanacak şiddeti meşrulaştırmak için kullanılıyor. Bu yolla şiddet uygulanacak olanların, insan olmaktan gelen temel haklardan mahrum bırakılmalarının önü açılıyor.
 
Gayriinsanileştirme, düşman olarak görüleni hayvan ya da nesne olarak tanımlayarak, onun insan olmadığı dolayısıyla insan gibi muamele görme hakkına sahip olmadığı fikrini zihinlere aşılamak.
 
Naziler, Yahudileri ‘parazit’ olarak tanımlıyorlardı. Tutu, Hutsi savaşında, Hutsi’ler, Tutu’lara ‘hamamböceği’ olarak sesleniyorlardı. ABD Askerleri, Vietnam’lılara ‘çamur’, Irak’lılara ise ‘hacı, havlu kafa’ gibi adlar takmışlardı.
 
Böylece bir böcek olarak gördükleri düşmana bir insana davranır gibi davranma zorunluluğundan kurtulup, uygulayacakları şiddeti meşrulaştırmış oluyorlardı. Böcekleri herkes öldürür ve parazitler her zaman yok edilmelidir.
 
Gayriinsanileştirme sadece savaş koşullarında ve geçici olarak ortaya çıkan bir düşünme biçimi değil. Gündelik hayatın her alanına sızmış durumda ve ikili ilişkilerde bile kendisini yeniden üretir.
 
Özellikle Avrupa’da yükselen ırkçılığın yansıması olarak futbol maçlarında top siyahi oyunculara geldiğinde tribünde maymun taklidi yapanların aklı böyle işliyor.
 
İkinci kalıp olan şeytanlaştırma ise özellikle dindarlara yönelik propaganda aracı olarak kullanılıyor.
 
Başbakan’ın da dilinden düşürmediği ‘yaratılanı severiz yaratandan ötürü’ sözü tam da şeytanlaştırma pratiğinin çıkış noktası. Tanrı’nın kuluna zulmetmek bir dindar için günahtır ama şeytana kapılmış olanı katletmek dinsel bir buyruktur. O halde muhalife uygulanacak zulüm, eğer şeytanla işbirliği yapmışsa bir dindarın boynunun borcu olur.
 
Bir insan, grup, mezhep ya da etnisiteyi şeytanlaştırma pratiği, topluma senin varkalımın tehdit altında, bunlar şeytanla işbirliği yaparak seni yok edecekler mesajı verir. Bu mesajla toplum, şeytani olana uygulanacak şiddeti onaylar.
 
Başta Akit gazetesi ve web sitesi olmak üzere, dinci ve iktidar yancısı medyanın kendilerine muhalif gördükleriyle ilgili yaptıkları haberleri bu gözle değerlendirildiğinde her iki şablonun nasıl da sabit bir şekilde her durum için uygulandığı kolayca görülebilir.
 
‘PKK bombacısı eşcinsel çıktı’, ‘teröristler sünnetsizmiş’, askerler birbirlerinin karılarıyla dans eder’, ‘solcular Allahsızdır’, ‘leşleri toplandı’ ‘Aleviler mum söndürür’ ve daha yüzlerce örnekte aynı şablon istisnasız olarak kullanılmaktadır.
 
Bu şablona girmekten kaçınmanın yolu sadece iktidar yanlısı ya da yancısı olmaktan geçmez. Aynı zamanda ‘insan ve Tanrı’nın kulu’ olduğunu da kanıtlanması gerekir kişinin. Bu nefret söylemi ve onun meşrulaştırdığı şiddete maruz kalmamanın garantisi ancak onların tanımladığı gibi bir insan ve kul olmakla mümkündür. Bu tipi M. E. S. T olarak adlandırmak mümkün. Haftaya M. E. S. T üzerine devam edelim.  

Etiketler: medya
İstihdam