04/07/2012 | Yazar: Hande Çayır

Gülse Birsel’in Duş Alın Kardeşim başlıklı yazısını okuyunca ve bunun, bazı arkadaşlarımın hislerine tercüman olduğunu görünce, aksi yöndeki düşüncelerimi paylaşmak istedim.

Gülse Birsel’in Duş Alın Kardeşim* başlıklı yazısını okuyunca ve bunun, bazı arkadaşlarımın hislerine tercüman olduğunu görünce, aksi yöndeki düşüncelerimi paylaşmak istedim. 
 
“Türkiye’de üç kişiden biri ter kokuyor” yazıyordu. Bu bir sonuç… Neyin sonucu? Hayatı nasıl yaşamanın sonucu? Kim kokar? Kim kokmaz? Alışkanlıklar nasıl oluşur? Hangi hızla yeni alışkanlıklar edinilir? Yaşam biçimi/kültürü ile ter kokmak ne kadar ilgilidir?
 
Ter kokanlar tasviri, ulaşım için otobüsü kullananlar için yapılıyor. Örnekler arasında restorandaki garson ve taksi şoförü de var.
 
“Ter kokuyoruz. Ben, sen, sizin aileniz kokmuyor belki! Ama birileri kokuyor” denmiş ve kokmayanların yaşadıkları kâbusmuş. Kokanlar “kollarını sallayarak memnun mesut dolaşıyor” iken “kokuyu çekenler endişeli, mutsuz, rahatsız” imiş. 
 
70’li yıllarda TRT’de yaz aylarında halkı eğiten bir ter kokmama filmi gösterilmiş. Yazıdan öğreniyoruz. Öyle şartlar içinde debelenmenizi sağlayacağız ki bunun sonucunda ter kokarsanız, endişelenmeyin; sizi eğitmek için buradayız der gibi…
 
Bir söz vardı. O aklıma geliyor. Asıl olan, yardım kampanyaları ile şov yapmak değil; o yardıma hiç ihtiyaç duymayacak bireylerin mutluluğunu sağlamak gibi bir söz…
 
“Yanlış Ahmet” adında biri var. O kokuyor. “Doğru Ayşe” var. O kokmuyor. Hem de çaycı olmasına rağmen (!) İndirgeyince, erkek kokar; kadın kokmaz klişesi de ürüyor buradan.
 
Bu meslek gruplarına mensup kişilerin ter kokmasının veya kokmamasının tartışılması ve bunu tartışmaya açan kişinin varlığı, duruşu, yaklaşımı sınıf meselesine dair çok şey söylüyor.
“Artık böyle eğitim programları gösteremezsiniz Türklere!” diyor. Türkiye’de sadece Türkler mi yaşıyor?
 
“Çok havalıyız cıvalıyız, Avrupalıyız efendim!” yazıyor. Havalı cıvalı olan kim? Taksi şoförü mü? Garson mu? Çaycı mı?
Ve… “Kokmayanların yaşadıkları vahim” imiş…
 
Derin vahamet, sözü geçen kişilerin hayat mücadelesi değil mi?
 
Sistem seni yoksullaştırsın. Kendinle ilgilenemeyecek hale gel. Psikolojin çöksün ve “kokma kardeşim” nasihatlerini dinle…  
 
Eğer “kardeşim” diye sesleniyorsanız, güzel ve özel hissettirici sabunlar dağıtın. Peki, gelir dağılımının adaletsizliğini ne iyileştirecek?
 
-          Yine yardım kampanyalı sona döndü.
-          Ben de bir öğüt patlatmış oldum.
-          Amerika’da çalışırken Türkiye’den bir arkadaşımın koktuğunu söylemişti işveren…
 

Üçüncü dünya ülkesi vatandaşları, olmayanlara göre kokuyor. Az gelirliler de çoklara göre… Öyle mi? 

http://www.sabah.com.tr/Gunaydin/Yazarlar/birsel/2006/05/27/Dus_alin_kardesim


Etiketler: yaşam
İstihdam