09/03/2011 | Yazar: Kürşad Kahramanoğlu

Geçtiğimiz Cumartesi, Çağlar Yerlikaya ile Umay Umay’ın yaptığı röportajı bir an önce okuyabilmek için üniversitedeki dersim biter bitmez, gazete bayisine koş

Geçtiğimiz Cumartesi, Çağlar Yerlikaya ile Umay Umay’ın yaptığı röportajı bir an önce okuyabilmek için üniversitedeki dersim biter bitmez, gazete bayisine koştum. Çağlar’ın yeni çıkan kitabı “Fişini Sen Mi Çektin Rüyalarımın”ı okumuş ve beğenmiştim, ama Umay’ın uzun zamandır sesi soluğu çıkmıyordu. Basında uzun bir eksiklikten sonra ilk defa sözünü okuyacağımız Umay’ın, Çağlar’la nasıl bir röportaj yapacağını doğrusu merek ediyordum. Heyhat, koskoca Beyoğlu’nda bir tane bile BirGün bulmak mümkün değildi. Hepsi satılmış! En son yürüye yürüye ve önünden geçtiğim bütün gazete bayilerine, bakkallara sora sora bizim mahalleye geldim. Bizim bakkal galiba biraz sol eğilimli, bazı bakkallar gibi sadece dinci ve taraflı gazeteleri değil, solun gazetelerinden de bulundurur. BirGün orada da kalmamıştı. “Topu topu 4 tane gönderiyorlar, Sabah Gazetesi’nden de 8 tane gönderiyorlar. Kaç defa yazdım, ‘BirGün’ün sayısını arttırın’ diye. Hiç oralı olmuyorlar” dedi, sonra “Affedersin” deyip dağıtım şirketlerine okkalı bir küfür salladı...

Gençleri yeterince takip edemiyoruz diye, düşünüyorum. “Fişini Sen Mi Çektin Rüyalarımın”, Çağlar’ın ikinci kitabı, ama geçenlerde ilk kitabını çıkaran başka genç bir yazarla da tanışma fırsatım oldu.  Murat Renay, “Söylenmeyen” diye bir kitap çıkardı. Beni Facebook’ta bulan Murat’la tanışmak  için Sugar’da randevulaştık.

Sugar’da çaylarımızı yudumlarken, kitabının üzerindeki fotoğrafından ne kadar farklı göründüğünü ona söyledim. Meğerse, “Söylenmeyen”in kapak fotoğrafı, ABD’li bir fotoğraf sanatçısının portresiymiş; Murat ilk kitabının üstüne kendi fotoğrafını koymamış.

Kitabı bir solukta okudum. Hem fazla uzun değil, hem de Murat gayet akıcı yazıyor. İlk kitabını çıkarmış gey bir yazarın, 2011’de bile cüretkar denilebilecek kitabı hakkında fazla şikayetci, tenkitçi olmak istemem. Kısaca geçeyim: Bana cinsellikle ilgili dili fazla erkek perspektifli, anlattıkları oldukça sıradan, kendi dışındaki karakterler çok derinliksiz geldi. Ama bunların fazla önemi yok, çünkü Murat zaten bunların farkında. Kitabının önsözünde “Ben sizlerden biriyim. Her gün yanınızdan geçen, belki adres sorduğunuz, sizin gibi çoğu özelliğimle size çok benzeyen bir insanım.” diyor. Eh kitapta bir otobiyografi olduğuna göre; Murat’ı epeyce iyi tanırken ve birçoğu isimsiz diğer karakterlerin geliştirilmemiş ve silik kalmaları konusunu es bile geçebiliriz. Büyük şehirlerimizde yaşayan binlerce gey insanın son derecede aşina olduğu bir hikaye.

Murat’ın kitabını okurken,beni asıl düşündüren şey; nasıl bir ülkede yaşıyoruz ki, ilk kitabı çıkmış genç bir yazar kendini cinselliği nedeniyle saklanmak zorunda hissediyor? Murat Renay, eşcinsel bir gencin Türkiye’de cinselliği ile barışmasını anlatan otobiyografik bir kitap yazmış ama hala saklanıyor, korkuyor. “Söylenmeyen”de, Murat bu konulardaki hislerini şöyle dile getirmiş: “Gay(sic) olmak kötü lan bazen. Geçen pazar, anneme yazdığım blogun gazeteye çıktığını gururla diyemedim. Kitabım çıkınca da, ‘bu benim’ diyemeyeceğim”.

Dünyanın neresinde, ilk defa kitabı basılmış genç bir yazar gururla, neşeyle övünmek yerine, böyle saklanmak zorunda kalır dersiniz? Bu sorunun cevabını hemen büyük harflerle vermek istiyorum: İNSAN HAKLARININ NE OLDUĞUNU BİLMEYEN TOPLUMLARDA. O toplumlar ki, Aliye Kavaf gibi Bakan, Burhan Kuzu gibi hukukcu çıkarır! Bir türlü “Zeki Müren” döneminden çıkamazlar. Demokrasi, insan hakları lafları bolca edilir ama insanları aslında itilip kakılır. Basın hürriyeti yoktur. Hukuk devleti ve hukuğun üstünlüğü ancak hayal edilir. Herkesin demokrasi anlayışı kendine göredir. Ünlü gey sanatçıları vardır; ürkek ve kendi cinselliklerinden nefret eden, utanan. Şöhretli gey gazetecileri, yazarları vardır, pabuç dilli ama cinsellikleri sorgulandığında yalancı ve korkak.

Gerek Çağlar Yerlikaya, gerekse de Murat Renay bu “Zeki Müren” döneminde iki tane umutvar kitap üretmişler: “Fişini Sen Mi Çektin Rüyalarımın” ve “”Söylenmeyen”.  Bu kitaplar çerez gibi az üretiliyor, belki de bittiler. Ama bir kopyasını ele geçirebilirseniz, mutlaka birer tane almanızı tavsiye ederim.

Etiketler: kültür sanat
İstihdam