11/02/2016 | Yazar: Murat Sayan

Kemerleri takarak türbülanstan kurtulamayacağız. Kapasitelerimizi, verilerimizi ve zorlukları paylaşmamız gerekiyor.

Avrupa Bölgesi 53 ülkeden ve yaklaşık 900 milyonluk bir nüfustan oluşuyor. Bunun 28 ülkesi ve 508 milyonu Avrupa Birliği’ni (EU) ve Avrupa Ekonomik Bölgesi’ni (EEA) oluşturuyor.

EU/EEA 2014 yılı raporuna göre (Kasım 2015’de yayınlandı); 2005 – 2014 yılları arasında HIV ile ilgili önemli epidemiyolojik (sahayla ilgili) sorunlar ortaya çıkmış görünüyor. Rapor şurada yer alıyor.

Ne olup bittiğini kısaca başlıklar halinde vereyim:

• HIV’le yaşamaya başlayan insanlarda %37 artış olmuş.

• Yeni tanımlanan olgu sayısı 142 000. Bu sayı 1980 yılından beri, bir yıl içinde kaydedilmiş, en büyük rakam. Alınan tüm önlemlere rağmen…

• Bu artışın kaynağını daha çok Doğu Avrupa ülkeleri oluşturuyor.

• Birçok ülkede geç kalınmış HIV enfeksiyonu tanısında artış olmuş.

• Kendisinde HIV tanımlanan bireylerin önemli bir bölümü, erkekler seks yapan erkeklerden (MSM) oluşmuş ve bu durum 2005’de %30’ken 2014’de %42 olmuş. Bu oran artmaya devam ediyor. Aramızda kalsın; bu hıza hiç bir PrEP (temas öncesi korunma) dayanamaz.

• HIV’in heteroseksüel bulaşında azalma olmuş. Ama Doğu Avrupa’da artıyor.

• Damar içi uyuşturucu kullananlarda (IVDU), HIV enfeksiyonu oranı gerilemeye başlamış.

• Avrupa’nın komşu bölgelerinde meydana gelen global türbülans mülteci, göçmen, ilticacı ve kaçaklarda artışa neden olmuş ve bu önümüzdeki dönemde devam edecek.

• Mültecilerin heteroseksüel, MSM, IVDU bireyleriyle temasında artış olmuş. Böylece yeni enfeksiyonlar gözlenmeye başlanmış.

• Benzer sorunlar hepatit B ve hepatit C enfeksiyonlarında da gözlenmeye başlanmış.

Avrupa Birliğinde HIV’in durumu, finans derecelendirme kuruluşlarının bir ifadesine benzetilebilir: görünüm negatif.

Alınan önlemlerin yetersiz ya da etkisiz kaldığı anlaşılıyor (Bu noktada biraz farklı düşünüyorum. Kimseler duymasın! ama; Avrupa’da yapısal/sistemik bir kriz var ve bu demografik sorunlara yol açıyor. Geçmişte olduğu gibi…Önlem almak ya da uygulamak işe yaramayacaktır. Üretilen refahın toplumun tümüne dağıtılması sistemik krizi çözebilir. Ama buna pek yanaşılacağını zannetmiyorum.)

Raporun eksik kısmı Türkiye. Eğer bir Avrupa Birliği ülkesi olsaydık, verdiğim başlıkların tamamında -IVDU hariç- durum bizde de aynı olduğu için tablo değişmeyecekti.

“Global türbülans” ifadesi ilginç geldi bana. “Ortalığı fena dağıttık, toparlıyamıyoruz”un kibarcası…Tam da böyle zamanlar yaşıyoruz. Sonuçları öngörül(e)meyen, irrasyonel…. alt-üst oluşlara açık zamanlar…

Kemerleri takarak türbülanstan kurtulamayacağız. Kapasitelerimizi, verilerimizi ve zorlukları paylaşmamız gerekiyor. Belki böylece sorunlarımızı aşmada ortak politikalar uygulamamız mümkün olabilir.

Fotoğraf, ünlü sanatçımız Ara Güler tarafından çekilmiş.

Aydın’ın Karacasu ilçesi Geyre beldesinde bir baraj açılışı için bölgeye giden (o zamanlar gazetecidir) ve dönüşte yolunu kaybeden Ara Güler, bir köyden geçerken köylülerin tarihle iç içe yaşadığını görür.

Ara Güler, şaşkınlık içinde onlarca fotoğraf çeker ve İstanbul’a döndükten sonra bu bölgeyi araştırır ancak kimsenin buradan haberi yoktur. Fotoğrafları Times’a gönderir. Çünkü hiçbir Türk yetkili ilgilenmez. Times yoluyla dünya basınına dağıtılan fotoğraflar bir anda büyük olay olur.

MÖ. 500’lü yıllara dayanan ve ismini tanrıça Afrodit’ten alan Aphrodisias’i fotoğraflamıştır Ara Güler.

Bizi geçmişe bağlayan her şey savrulmamızı da önler sanki…

Köylülerin Afrodisiasis ile iç içe yaşamışlığı bu nedenle olağanüstü…


Etiketler: insan hakları, sağlık
nefret