15/08/2009 | Yazar: Kaos GL

Sivilİz, Sivil Toplum Geliştirme Merkezi’nin (STGM) yayınladığı bültenin adı. Son sayısının temasını eşcinsel haklarına ayırdı.

Sivilİz, Sivil Toplum Geliştirme Merkezi’nin (STGM) yayınladığı bültenin adı. Son sayısının temasını eşcinsel haklarına ayırdı. Gökkuşağının yerel sesleri için Diyarbakır, Hatay, Eskişehir ve İzmir yerelinden LGBT örgütlenmelere mikrofon uzattı. 

‘İkiyüzlü toplumsal ahlâkın ceremesini daha ne kadar çekecekler?’
 
Kendimizden farklı olan insanlardan korkmamızın ırkçı saldırılara kadar varabildiğini hatırlatan Sivilİz, en hafifinden kültürel tek tipleştirme uygulamalarına dikkat çekiyor.
 
Sıra eşcinselliğe geldiğinde tek tipleştirme reaksiyonlarının sınır tanımadığının altın çizen Sivilİz, ‘Her şeyden önce yanımızda yöremizdeki herkesin heteroseksüel olduğu önkabulüyle öyle bir dil kuruyoruz ki, eşcinsel olanın da kimliğini açık biçimde yaşamasına engel oluyoruz. Cinsel yönelimi ve cinsiyet kimliği farklı olanı dışlıyor, bastırıyor ve gettolaştırıyoruz.’ diyor.
 
‘Ötekini sevmek için belki önce kendimizi anlamak, kendi içimizdeki ötekiyle ve öteki korkusuyla yüzleşmek’ gereğini hatırlatan Sivilİz, empati sahibi olduğumuzda hayatı hepimiz için daha yaşanır olabileceğine dikkat çekerek ekliyor, çünkü ‘eşcinsellerin kurtuluşu heteroseksüelleri de özgürleştirecek’...
 
HATAY:
‘EŞCİNSELLER GİZLİ YAŞAMAYI TERCİH EDİYOR’
 
Sivilİz, Adana sayfası için Kaos GL’nin Hatay muhabiri Alex Bora ile söyleşti. Eşcinsel bireylerin yaşadığı toplumsal baskılar, maruz kaldıkları ayrımcılık ve şiddetle ilgili yazıları Kaos GL’nin web sitesinde yayımlanan Bora’nın Akdeniz bölgesinde eşcinsel örgütlenmesinin ne kadar güç olduğuna dair düşüncelerini dinliyoruz.
 
Akdeniz bölgesinde LGBTT örgütleri var mı?
Akdeniz bölgesinde daha önce sadece Antalya Gökkuşağı Eşcinsel Oluşumu’nun varlığından haberdardım. Bu örgüt kendini yeterince geliştiremediği için şu an dağılmış durumda. Tabii bu dağılmanın nedenleri şiddete maruz kalma korkusu, toplumsal baskılar ve belki de en önemlisi aile baskısından çekinme olabilir. Bu tip nedenlerden dolayı eşcinsel bireyler örgütlenme yerine genelde gizli saklı yaşamayı tercih ediyorlar. Şu anda Antakya’da bu konuda sivil toplum faaliyeti yürüten benden başka birini tanımıyorum maalesef.
 
LGBTT örgütlerinin bölgede yaptığı faaliyetler nelerdir?
LGBTT örgütlerinin amacı bulundukları şehirde tüm eşcinsel bireylerin bir araya gelmesini sağlamak ve sorunlara çözüm yolu bulmaya çalışmak diyebiliriz. Aynı zamanda diğer şehirlerde bulunan LGBTT örgütleriyle sürekli iletişim halinde bulunmak. LGBTT örgütleri kendi bölgelerinde eşcinsel bireyleri bir arada tutar ve birlikte tüm ayrımcılık uygulamalarına ve şiddete karşı koymalarını sağlar.  
 
Diğer LGBTT örgütleriyle iletişim ve iş birliği nasıl?
Diğer örgütlerle iletişim genelde internet üzerinden web sayfalarından sağlanıyor. Örgütler birbirleriyle sürekli olarak iletişim halinde. Buna en iyi örnek, İstanbul'da kapatma davası sürerken Lambdaistanbul’a destek olarak Ankara'da ve Eskişehir'de yürüyüşler düzenlenmesi ve kınama metinleri okunması. İşbirliği ve iletişim sağlanarak ülke genelindeki eşcinsel bireyler bilgilendiriliyor. Yani ‘İstanbul'daki bir olay sadece oradakileri ilgilendirir’ gözüyle bakılmaksızın tüm şehirlerde o olaya karşı hareket ediliyor.
 
LGBTT örgütlerinin diğer STK'larla işbirliği var mı?
Buna en iyi örnek olarak Diyarbakır örgütümüz olan Piramid LGBTT’nin Diyarbakır'daki "Gençlik ve Demokrasi Günleri" adı altında birçok STK’nın bulunduğu panelde stant açması ve konuşma yapması gösterilebilir. Buradaki amaç panele gelen bireylere eşcinsellik ve Piramid LGBTT hakkında bilgi vermekti. Özellikle Piramid LGBTT Diyarbakır’da yaptığı tüm faaliyetlere diğer STK’ları da davet ediyor.
 
İZMİR:
‘DERNEĞİMİZİN KAPATILMAMASI İÇİN MÜCADELE EDECEĞİZ’
 
Ege Bölgesi’nde eşcinsel hakları ile ilgili çalışma yapan çiçeği burnunda bir dernek olan Siyah Pembe Üçgen İzmir’den üyelerinden Erdem Gürsoy da Sivilİz’e konuştu.  
 
Siyah Pembe Üçgen İzmir ne zaman ve hangi amaçla kuruldu?
Siyah Pembe Üçgen İzmir dernek olma başvurusunu Şubat 2009’da yaptı, yani Türkiye’nin en yeni LGBTT derneği. Fakat dernek başvurusu yapmadan önce yaklaşık 2,5 yıldır faaliyetlerini bir oluşum olarak sürdürüyordu. Derneğin amacı temelde cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği ayrımcılığına karşı dayanışmak ve bu ayrımcılığın önlenmesi için çalışmalar yürütmek. Fakat sadece cinsel ayrımcılık değil ayrımcılığın her türlüsüne karşı duruş sergileyen hak temelli bir örgüt Siyah Pembe Üçgen İzmir.
 
İzmir’de hangi faaliyetleri yürütüyorsunuz?
İzmir’de faaliyetler genelde sosyal ve hukuki olmak üzere iki alanda ilerliyor. Hukuki alanda en temel faaliyetimiz LGBTT bireylere yönelik insan hakları ihlallerinin izlenmesi ve raporlanması. Bu izleme ve raporlama çalışmasını Ankara, İstanbul, Eskişehir ve Diyarbakır’daki LGBTT örgütleriyle eş zamanlı olarak gerçekleştiriyoruz. Ayrımcılıkla ilgili konularda LGBTT bireylere hukuki danışma ve yönlendirme desteği veriyor, yasal haklar konusunda atölye çalışmaları düzenliyoruz.

Sosyal alanda LGBTT bireylerin yalnızlık duygusundan uzaklaşmaları amacıyla film gösterimleri, doğa gezileri, partiler, buluşmalar, metin okuma atölyeleri gibi etkinlikler düzenliyoruz.
İnsanların rahatça soru sorabilmeleri, kafalarındaki yanlış düşünceleri dönüştürmeleri amacıyla açılma, cinsellik, sağlık, aile gibi konularda atölye çalışmaları yapıyoruz. Ayrıca İzmir halkını homofobi konusunda bilgilendirmek için İzmir genelindeki kültür merkezlerinde ve üniversitelerde paneller düzenliyoruz.
 
Eşcinsel hakları çerçevesinden baktığınızda Siyah Pembe Üçgen İzmir’ in çalışmaları hangi noktada?
LGBTT hakları çerçevesinden bakıldığında Siyah Pembe Üçgen İzmir’in çalışmaları daha iyi noktalara gelmeli mutlaka. Ancak örgütsel kapasiteler ve istekler arasında bu noktada çatışmalar yaşanıyor maalesef. Mücadele edilmesi gereken, dönüşmesi gereken o kadar çok alan var ki. Yetemediğimiz alanlar olabiliyor zaman zaman.
 
Yakın gelecekte çalışmalarınız neler olacak, öncelikleriniz neler?
Şu an İzmir ve çevresindeki hak ihlalleri çalışmalarımızın odağı durumunda. Bu alanda yakın gelecekte daha etkin olmak, LGBTT bireylerin sahipsiz olmadığının anlaşılmasını sağlamak ve bu alandaki ayrımcılıkların nitelikli bir izleme ve raporlama çalışmasıyla ortaya konması Siyah Pembe Üçgen İzmir’in öncelikli hedeflerinden.
 
Dernekleşmemiz bu yıl ilkini düzenlediğimiz Baki Koşar Nefret Suçları ile Mücadele Haftası’na denk düştü. Nefret suçlarının yasalarda tanımlanması ve LGBTT bireylere yönelik suç işleyenlerin ‘haksız tahrik’ indiriminden yararlanmasına artık ‘dur’ demek istiyoruz.
 
Yakın gelecekte örgütlenme özgürlüğümüzün engellenmesi ya da daha açık ifadeyle derneğimizin kapatılması söz konusu olabilir.Çünkü dernek olmak için yaptığımız başvuru sonucu tüzüğümüz incelendi ve tüzükte belirtilen amaçlarımızın ‘Türk aile yapısına’ uygun olmadığı ve ‘genel ahlak’a aykırı olduğu belirtildi. Bu durumun derneğin kapatılması istemine doğru gitmesi muhtemel görünüyor. Bu nedenle önümüzdeki dönemde bu alanda da mücadele etmek zorunda kalacağız sanırız.  

DİYARBAKIR:
BİR ÖRGÜTLENME HİKÂYESİ OLARAK PİRAMİD


Piramid LGBTT Diyarbakır Oluşumu, Diyarbakır’da yaşayan lezbiyen, gey, biseksüel, transseksüel ve travesti (LGBTT) bireylerden oluşan bir örgüt. Oluşumun aktif üyelerinden Murat, Aliş, Ateş ve Cihan, LGBTT bireyler olarak nasıl örgütlendiklerini, Piramid’ ve örgütlü hareket etmenin kendilerine ne gibi kazanımlar sağladığını anlattılar.
 
LGBTT bireyler olarak nasıl örgütlendiğinizi anlatır mısınız?
‘Piramid’ aslında bir ev toplantısıyla başladı. LGBTT bireyler olarak görünürlüğümüzü sağlamak için birlikte ve örgütlü hareket etmemiz şarttı. Böylece kendi kimliklerimizi daha rahat ifade edebilecek, haklarımızı daha iyi savunabilecektik. Bir gün kulaktan kulağa yaydığımız bir davetle toplandık. Beklediğimizden çok daha fazla katılım olan bu toplantı hem LGBTT bireyler olarak örgütlü hareket etmek yolunda attığımız ilk adım olması hem de birbirimizin farklılıklarını görmemiz açısından çok önemliydi.
 
Piramid olarak neler yapıyorsunuz?
Piramid öncelikle Diyarbakır’da yaşayan LGBTT bireylerin görünürlüklerinin artması, kendilerini ifade edebilecekleri bir oluşum olması açısından oldukça önemli. Cinsiyet ve cinsel yönelim, toplumsal cinsiyet, anayasal haklar, cinsel sağlık, iletişim vb. atölyelerle hem haklarımızı hem de birlikte iş yapmayı öğreniyoruz. Diyarbakır’daki sivil toplum örgütleriyle de iletişim içindeyiz, homofobi dışındaki hak ihlallerine karşı da duyarlılık yaratmaya ve bunu kamuoyuyla paylaşmaya çalışıyoruz. Aynı zamanda Diyarbakır’da ve bölgede yaşayan LGBTT bireylerle bir araya gelerek bilgi ve deneyim paylaşımı sohbetleri gerçekleştiriyoruz.
 
Örgütlü hareket etmek size neler kazandırdı?
Öncelikle kendi hak ve özgürlüklerimiz konusunda farkındalıklarımız arttı. LGBTT bireyler olarak kendimizi değişik ortamlarda ifade edebiliyor, hem Kürt hem de LGBTT bireyler olarak farklı kimliklerimizle var olmayı başarabiliyoruz. Bu sayede birçoğumuz kimliklerimizi rahatça ifade edebilmek için ‘büyük kentlere’ göçü tek çözüm olarak görmüyoruz.
 
Karşılaştığınız temel zorluklar neler?
Örgütlü hareket ederek önemli bir yol kat ettiğimize inanıyoruz ama önümüzde hâlâ birçok engel var. Örneğin belli bir mekânımız ve aktivitelerimize kaynak oluşturabilecek düzenli bir gelirimiz yok. Toplantılarımız için STGM’nin ofisini ve farklı mekânları kullanıyoruz. Dernek statüsünde bir yapı olmadığımız için de üyelerden elde edebileceğimiz bir gelirimiz olamıyor veya bağış alamıyoruz, gerekli olan parayı çoğunlukla kendi cebimizden karşılamaya çalışıyoruz, bu da yeterli olmuyor. Yaşadığımız zorluklar benzer olduğu için özellikle kadın örgütleriyle ortak hareket edebilmeyi çok önemsiyoruz.
 
ESKİŞEHİR:
‘YANLIŞ ya da YALNIZ DEĞİLİM’

Eşcinsel hakları örgütlenmesi MorEl gönüllüsü Pelin Kalkan ise Eskişehir’den anlatıyor.
 
MorEl olarak Eskişehir’de LGBTT örgütlenmesine ne gibi katkılarınız oldu?
Yerel örgütlenmenin avantajı insanlara bulundukları yerde yalnız olmadıklarını hissettirmesi ve yereldeki gelişmelere hemen müdahil olmayı sağlaması. Biz MorEl olarak en temelde bu iki noktadan hareket etmeye çalışıyoruz. LGBTT mücadelesine en önemli katkımız hareketin yayılması ve belli bir noktada daha görünür hale gelmesi diye düşünüyoruz. Yerelde gücümüzün yettiği ölçüde paneller, sunumlar, atölyeler ve stantlarla LGBTT mücadelesini ve söylemlerimizi görünür hale getirmeye ve tartışmaya çalıştık. Engellemeye karşı yürüttüğümüz kampanya ile ayrımcı uygulamayı değiştirdik. Çıkardığımız yayınla insanlara kendimizi ve mücadelemizi anlatmaya çalıştık.
 
Neden örgütlenme ihtiyacı hissettin?
Benim örgütlenme sürecim kadın hareketi içinde yer almamla başladı. LGBTT mücadelesi içerisinde örgütlenme ihtiyacım ise temelde kendimi gerçekleştirme isteğimin her alanda baskılanması ve her yerde nefret ya da ayrımcılıkla karşılaşıyor olmamdı. Lezbiyen bir birey olarak yanlış ya da yalnız olmadığımı biliyordum ve benim gibi insanlarla bir araya gelip neler yapabileceğimizi konuşma derdi içindeydim. Örgütlü biri olmaktan çok mutluyum.
 
Örgütlenmenin LGBTT hareketine katkısı nedir?
Örgütlenmenin kendisi verilen mücadelenin ayaklarının yere basmasını,  hareketin daha güçlenmesini, görünür olmasını ve kitleselleşmesini sağlıyor.
 
LGBTT bireylere yönelik nefret cinayetlerinin artarak devam etmesi konusunda ne düşünüyorsun?
Ülkemizde LGBTT bireylere yönelik aşılması zor ve çok ciddi boyutlarda önyargı ve nefret söz konusu ve maalesef bunun yansımalarını nefret cinayetleri olarak görüyoruz. Gerek mücadele gerekse bireyler görünür oldukça nefret de görünür hale geliyor. Birçok arkadaşımızı bu yüzden kaybettik ve acımız neden örgütlü olmamız gerektiğini bir kez daha bizlere hatırlatıyor. Özellikle travesti ve transseksüel bireylere yönelik nefret cinayetleri çok ciddi boyutlarda. Nefret cinayetlerinin asıl sorumlusunun sistemin kendisi olduğunu düşünürsek gerek LGBTT bireylerin yasa tarafından tanınmaması gerekse kolluk kuvvetleri ve yargı mekanizmasındaki ayrımcı uygulamalar nefreti meşrulaştırıyor. Kişi ‘bana ilişki teklif etti o yüzden öldürdüm’ dediğinde ağır tahrik uygulamasıyla, alacağı ceza önemli ölçüde indirime uğruyor. Bu da cinayetlerin meşrulaştırılmasına neden oluyor. Bu nedenle temel talebimiz, anayasada cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği tanımlarının eşitlik maddesine eklenmesi ve ayrımcılık yasağı uygulanması. İnsanların öldürülmesinden başta devlet ve bu uygulamaların değişmesi için bir şeyler yapmayan tüm toplum sorumlu diye düşünüyorum.(AE)


Etiketler: yaşam
2024